Okullarda Mescidi-Abdestahaneyi Zorunlu Yapan Milli Eğitim Bakanlığı;
Sizin Karşınızda HKP Var!
Kaçaksaraylı Reis ve AKP’giller kimi zaman meclise soktuğu türbanlı milletvekilleri ile karşımıza çıkar. Kimi zaman yasakladığı ulusal bayramlarla…
Kimisinde genel olarak memurlarda, poliste, jandarmada, TSK’da, hakim ve savcılarda, ortaokul öğrencilerini dahi kapsayacak okullarda türbanı serbest bırakırken görürüz. Bugünlerde Merve Kavakçı’yı yeniden vatandaşlığa aldıklarını, onu bir simge olarak kullanacaklarını, dahası büyükelçiliğe atayacaklarını medyadan öğreniyoruz.
Bu hamleler, adım adım kendi dünya görüşlerine uygun toplum yaratma amaçlıdır.
AKP’giller; şimdi de Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla okulları ibadethaneye dönüştürerek Laiklik ilkesinin tahribine devam etmektedir.
24.06.2017 tarih ve 30106 sayılı Resmi Gazete’de yayımlayarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği ile eğitim kurumlarında abdesthane-mescit gibi laikliğe uymayan yerlerin açılmasına olanak verilmiş, imam hatip okullarının açılması diğer okullara göre daha kolaylaştırılmış, kapanması daha zorlaştırılmıştır. Eğitim kurumlarına Atatürk adı verilmesi hususu bir önceki yönetmeliğe göre daraltılmış, bir okulun adının-türünün değiştirilerek imam hatip okuluna dönüştürülmesinin yolu açılmıştır.
Halkın Kurtuluş Partisi, Milli Eğitim Bakanlığı Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği’nin yukarıda belirtilen yerlerinin iptali için Danıştay’da İPTAL DAVASI açmıştır. Daha önce 23 Nisan kutlamalarının kaldırılmasının iptali için, jandarma ve sahil güvenlikte, TSK’da türbanı serbest bırakan düzenlemelerin iptali için dava açan partimiz bu kez de okullarda mescit ve abdesthanenin zorunlu hale getirilmesine, Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşımız’ın Önderi Mustafa Kemal’in adının okullardan silinmesine karşı mücadele etmektedir.
Anılan iptal davasının dava dilekçesinde, imam hatip okullarında uygulama mescidi bulunduğu ve bunun İmam Hatip Okulları Uygulama Yönetmeliği ile belirlendiği, uygulama mescidi dışındaki mescitlerin genel mescit amacı taşıdığı; abdesthane ve mescidin okullarda zorunlu hale getirilmesinin din ve vicdan hürriyetini ortadan kaldırdığı; Anadolu İmam Hatip Liseleri ve Çok Programlı Anadolu İmam Hatip Liseleri’nin açılmasının diğer liselere göre kolaylaştırıldığı, kapanmasının ise zorlaştırıldığı; Atatürk isminin okullara verilmesi hususu 2/4/1993 tarihli ve 21540 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Kurumlara Ait Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği’nde ayrı bir madde altında ve ayrıntılıca düzenlenmişken ve Yeni Yönetmelik’te daraltıldığı ve ayrıntılar kaldırıldığı için idarenin keyfiliğine yol açabileceği belirtilmiştir.
Biz Halkın Kurtuluş Partisi olarak, her yurttaşın, yerken, içerken olduğu gibi, dinî ve manevî ihtiyaçlarını giderirken devlet ya da şahıs karışmasına uğramaması gerektiğine; ancak dinin, insanlarımızın özel hayatı içinde kalması gereken bir konu olması gerektiğine; kamu düzeninin, aklın, bilimin ve insanî değerlerin kaynaklık ettiği kurallarla sağlanması gerektiğine inandığımız için bu davaları açıyoruz. Laiklik mücadelesi veriyoruz. Kimi zaman davalarımız kabul ediliyor kimi zaman reddediliyor. Olsun. Biz AB-D Emperyalizmi ve yerli uşaklarının ülkemizi hızla Ortaçağın karanlığına ve kardeş kavgasına çekme girişimlerini teşhir etmeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Belki bugün; keyfiliğin, baskının, zulmün, haksızlıkların, hukuksuzlukların kol gezdiği günleri yaşıyoruz. Ancak bunlar da geçecek. Halkın Kurtuluş Partisi öncülüğünde örgütlenen ve ordulaşan Emekçi Halkımız bu zalimlerden yaptıkları haksızlıkların ve hukuksuzlukların hesabını soracak…
Şunu kimse unutmasın ki, TARİHİN TEKERLEĞİ GERİYE DÖNMEZ. 12.07.2017
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi
Danıştay’ da Açılan İptal Davasının Dilekçesini aynen yayımlıyoruz:
YÜRÜTMEYİ DURDURMA TALEPLİDİR.
DANIŞTAY İLGİLİ DAİRESİ BAŞKANLIĞINA
DAVACI : Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA
V E K İ L L E R İ : Av. Orhan ÖZER, Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN,
Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Azime Ayça OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA, Av. Ferit CÖHCE, Av. Doğan ERKAN
Ortak adres: Kızılırmak Cad. No: 7/9 Kavaklıdere Çankaya/ANKARA
DAVALI : MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
Bakanlıklar/ANKARA
KONUSU : Davalı idare tarafından düzenlenen, 24.06.2017 tarih ve 30106 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, Milli Eğitim Bakanlığı Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği’nde yer alan;
-5’inci maddesinin ç bendindeki “abdesthane, doğal aydınlatmalı uygun mekanda kadın ve erkek için ayrı ayrı olmak üzere mescit” ibaresinin,
-7’inci maddesinin 5’inci fıkrasında “veya mescit yerinin olması” ibaresi ile “5.000” ve “10.000” ibarelerinin,
-16’ıncı maddesinin 1’inci fıkrasının (b) maddesinde yer alan “Atatürk’e ait ad ve unvanlar ile” ibaresinin,
-17’inci maddesinin 1’inci fıkrasında geçen “15 inci maddeye göre değiştirilebilir.”ibaresinin,
-7’inci maddesinin 13-a fıkrasının,
-13’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının (c) bendindeki “diğer orta öğretim kurumlarında 40’ın altına düşmesi” ibaresinde yer alan “40” ibaresinin yetki, şekil, sebep, konu ve amaç yönlerinden hukuka ve Anayasa’nın 2, 4, 24 ve 42’inci maddelerine, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 2’inci maddesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2’inci maddesine, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 26/2 maddesine aykırı olması nedeniyle YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI ve İPTALİ taleplerinden ibarettir.
AÇIKLAMALAR:
1- Davalı idare, 2/4/1993 tarihli ve 21540 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Kurumlara Ait Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği’ni yürürlükten kaldırmış olup, yerine 24.06.2017 tarih ve 30106 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, Milli Eğitim Bakanlığı Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği’ni yürürlüğe sokmuştur. Ancak yeni yönetmelikte eğitim kurumlarında abdesthane-mescit gibi laikliğe uymayan yerlerin açılmasına olanak verilmiş, imam hatip okullarının açılması diğer okullara göre daha kolaylaştırılmış, kapanması daha zorlaştırılmıştır. Eğitim kurumlarına Atatürk adı verilmesi hususu bir önceki yönetmeliğe göre daraltılmış, bir okulun adının-türünün değiştirilerek imam hatip okuluna dönüştürülmesinin yolu açılmıştır.
2- Eğitimin gelişimi incelendiğinde ilk formel eğitimin tapınak ve mabet gibi dini kurumlarda verildiği görülür. Sümer, Elam, Eti gibi eski çağlarda kurulmuş devletlerde, tapınakların çoğunun birer okul durumuna getirildiğini gösteren izlere rastlanmıştır. Müslümanlık ve Hıristiyanlık gibi tek tanrılı dinlerin ortaya çıkması ve güçlenmesiyle birlikte eğitim kurumları, cami ve kiliselerin yanında yer almaya başlamıştır. İslam toplumlarında külliye adı verilen oluşumlar, bir cami bünyesinde mektep, medrese vs. gibi birçok eğitim kurumunu barındırırdı. Dini kurumlardan ayrı, laik eğitim kurumlarının kurulması; ticaretin gelişmesi ve endüstrileşme sonucunda ekonomik kurumların güçlenmesiyle olmuştur. Dini eğitim kurumlarının gelişen ekonomik ve politik kurumların gereksinimi olan sayıda ve nitelikte insan gücü yetiştirmede yetersiz kalması ve değişen ekonomik ve politik koşullara uyum sağlayamaması sonucu yeni laik eğitim kurumları açılmaya başlanmıştır. Osmanlı Devleti padişahı II. Mahmut medreselerin yanında rüştiye, tıbbiye, harbiye gibi Avrupa tarzında okullar açmış, bu durum kültür çatışmasına yol açmış, eğitimde doğan bu iki başlılık Cumhuriyet döneminde çıkarılan Tevhidi Tedrisat Kanunu ile ortadan kaldırılmıştır.
3- Anayasa’nın 2. Maddesiyle sayılan devletin temel niteliklerinden birisi de LAİKLİK’tir. Madde laiklik niteliğini, “hukuk devleti” düzenlemesi ile pekiştirmiştir. Böylece tüm yurttaşlar, devlet ve devleti temsil eden tüm idarelerden yönetsel eylem ve kararlarında laiklik ilkesine uygun bir hukuksallık beklemek HAK ve YETKİSİNE sahiptir. Dolayısıyla idare yönetsel düzenlemelerinde dini kuralları baz alamayacak, anayasa ve yasalarda belirtilen hukuki kural ve esasları baz alacaktır. İdari usul hukukunun özü budur.
Anayasanın 42’inci maddesinin 3’üncü fıkrası, “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 2’inci maddesinin 1’inci fıkrası, “Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini,1. (Değişik bent: 16/06/1983 – 2842/1 md.) Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek” şeklinde düzenlenmiştir.
Anayasa’nın “Devletin Temel Amaç ve Görevleri” başlıklı 5’inci maddesinde cumhuriyeti ve demokrasi korumak devletin temel araç ve görevleri arasında sayılmış,
24’üncü maddesi son fıkrasında ise, “Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.” şeklindeki düzenleme getirilmiştir.
İptali istenen düzenlemelerde abdesthane ve mescit gibi dine özgü yerler eğitim kurumlarının içerisine sokulmuş, tam da kamusallık ile dinsellik çatıştığında dinsellik tercih edilmiştir.
Oysa Anayasa, hukuksal bir düzenlemeyi kısmen de olsa dini kurala dayandırmayı açıkça yasaklamıştır.
Bu tercih ile devleti temsil eden idare, Milli Eğitim Temel Kanunu’nda ifadesini bulan LAİK YURTTAŞ YETİŞTİRME görevini ihlal etmiştir.
4- Anayasanın Din ve Vicdan Hürriyetini korumaya aldığı doğrudur. Ancak Anayasa’nın 24’üncü maddesinin başlığında da anlaşılacağı üzere bu bir hürriyettir.(özgürlüktür.) Okullarda abdesthane ve mescidi zorunlu tutmak, din ve vicdan hürriyetini hürriyet olmaktan çıkarıp, onu ÖDEV HALİNE GETİRMEK DEMEKTİR. Nitekim Danıştay’ın Din Ve Ahlak Bilgisi Dersinin zorunlu olamayacağına ilişkin kararı mevcuttur. (8. Daire 2006/4107E.-2007/7481K.)
5- 24.06.2017 tarih ve 30106 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren, Milli Eğitim Bakanlığı Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği’nin ilgili maddeleri ve maddelerle ilgili açıklamalarımız şu şekildedir:
MADDE 5 (1) Kurumların açılabilmesi için… (Yönetmeliğin 3-c maddesinde kurum; “Millî Eğitim Bakanlığına bağlı her derece ve türdeki okul, merkez, pansiyon, uygulama oteli, öğretmen akademisi ve hizmetiçi eğitim enstitüsü, olgunlaşma enstitüsü ile sosyal tesisleri ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır.)
ç) Her kurumda yeteri kadar müdür yardımcısı odası, idari oda, abdesthane, doğal aydınlatmalı uygun mekânda kadın ve erkek için ayrı ayrı olmak üzere mescit, mutfak/ yemekhane /kantin/ kafeterya, teshin/ısı merkezi, su deposu, sistem odası, ilgili mevzuatına göre sığınak, depo/araç-gereç odası/arşiv odası, kurumun türüne göre yeterli sayıda tuvalet ve lavabo, ayrıca pansiyonlar hariç her kurumda müdür odası bulunması,… gerekir.
Açıklama: 2014’te Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle, “Okulda, ibadet ihtiyacı için doğal aydınlatmalı uygun mekan ayrılır” hükmü konulmuştu.(Madde 99/2) Soyut “ibadet ihtiyacı” kavramı, “abdesthane ve mescit” kavramları ile daha belirgin hale getirilmiştir. Aşağıdaki maddelerde de göreceğimiz üzere imam hatip okullarında uygulama mescitleri yer almaktadır. Bu okullar dışındaki kurumlarda da abdesthane ve mescitler zorunlu hale getirilmiştir. Ülkemizde herkes aynı inanca sahip olmadığı gibi, farklı dinlere farklı mezheplere sahip insanlarımız vardır. Bu durum laikliğin, din ve vicdan hürriyetinin açık ihlalidir.
Orta Öğretim Kurumlarının Açılması
MADDE 7 (5) Anadolu imam hatip lisesi açılabilmesi için; öğretim binasında en az 8 derslik, öğretim binası içinde veya bahçesinde uygulama mescidi ya da mescit yerinin olması, geleneksel/görsel sanatlar atölyesi, mûsikî/müzik dersliği bulunması, okulun açılacağı yerleşim birimi merkez nüfusunun 5.000 veya yerleşim birimine bağlı mahalle ve köyleri ile birlikte en az 10.000 olması gerekir.
Açıklama: Abdesthane veya mescitler İmam-Hatip veya Anadolu İmam-Hatip Okullarında şimdiye kadar böylesine açıkça zorunlu hale getirilmemiştir. Adı geçen okullar da yukarıda ifade edilen Orta Öğretim Kurumları Yönetmeliğine tabidir. İmam Hatip Okulu İdare Yönetmeliği mevcut olup, okulların amacı 1’inci maddesinde “Laik eğitim sistemimiz içerisinde… özellikle imamlık ve hatiplik, Kur’an kursu öğreticiliği gerektiğinde müftülük, vaizlik ve benzeri görevleri yapmak üzere orta öğretim görmüş din görevlileri yetiştirmektir.” olarak belirtilmiştir. İmam-hatip okullarının laiklik ilkesi içerisinde meslek yetiştiren eğitim kurumu olması yönetmelik gereğidir.
İmam Hatip Okulu Uygulama Yönetmeliği’nin 20’inci maddesi, “Okulun mescit, lâboratuvar, kitaplık ve uygulama çalışmalarında kazanılacak bilgi ve görgülerin okulun amaçlarına ve öğretim programındaki ilkelere uygun olarak yürütülmesini eğitsel kol öğretmenleri ile düzenli bir şekilde sağlar.” şeklinde düzenlenmiş olup mescidi bir uygulama yeri olarak belirlemiştir. Bu nedenle madde 7/5’te geçen “ya da mescit yerinin olması” ifadesi mescidi bir uygulama mescidi olmaktan çıkarıp genel bir mescide çevirmektedir. Nitekim 7/7-a maddesi çok programlı Anadolu imam hatip liselerinin açılabilmesi için uygulama mescidini şart koşmuş, genel mescit yerinden bahsetmemiştir.
Anadolu İmam Hatip Okulunun açılabilmesi için okulun açılacağı yerleşim birimi merkez nüfusunun 5.000 veya yerleşim birimine bağlı mahalle ve köyleri ile birlikte en az 10.000 olması gerekliliği hükme bağlanmıştır. Oysaki adı geçen yönetmelikte Anadolu liselerinin açılabilmesi için yerleşim birimi merkez nüfusunun 10.000 veya ilçeye bağlı çevre köyleri ile birlikte en az 20.000 olması gerekliliği (madde 7/1), mesleki ve teknik Anadolu lisesi açılabilmesi için yerleşim birimi merkez nüfusunun 10.000 veya ilçeye bağlı çevre köyleri ile birlikte en az 20.000 olması gerekliliği (madde 7/6-ç) hükme bağlanmıştır. Anadolu Liselerinin, Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinin açılması için gereken nüfus, Anadolu İmam Hatip Liselerinin açılması için gereken nüfusun iki katıdır. O halde düzenleme eşitlik ilkesine aykırıdır. Anadolu İmam Hatip Lisesini açmayı teşvik edici niteliktedir. Bu nedenle cümlenin tamamını değil, açılması için gerekli nüfus olan 5.000-10.000 sayılarının iptalini talep ediyoruz.
Kapatma esasları
MADDE 13 – (1) Kurumlar;…
- c) Toplam öğrenci sayısının okul öncesi ve ilkokullarda 10; ortaokullarda, imam hatip ortaokullarında ve yatılı bölge ortaokullarında 40; Anadolu, fen, güzel sanatlar, sosyal bilimler ve spor liselerinde 80, diğer orta öğretim kurumlarında 40’ın altına düşmesi hallerinde kapatılır.
Açıklama: Anadolu, fen, güzel sanatlar vs. liselerinin kapatılması için daha yüksek bir sayı verilmesi, diğer orta öğretim kurumları için daha düşük bir sayı verilmesi eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu düzenlemeye göre 80 sayısını tutturamayan liseler kolayca kapanacak olup, 40 sayısı daha rahat tutturulacaktır. Maddede geçen “diğer orta öğretim kurumları” kavramına çok programlı Anadolu imam hatip liseleri ve Anadolu imam hatip liseleri de girdiğinden onlar lehine bir kapanma sayısı getirilmiş olduğu görülecektir.
MADDE 17 – (1) Daha önce öğretim kurumlarının bina ve tesislerine verilmiş olan adlar, mevcut binadaki kurumun kademeli veya tamamen kapatılarak yerine yeni bir kurumun açılması, farklı bir kurum türüne dönüştürülmesi ya da ihtiyaç duyulması hâlinde 15 inci maddeye göre değiştirilebilir.
Ortaöğretim kurumlarının açılması
MADDE 7 –…
(13) Diğer hususlar;
- a) Mesleki ve teknik Anadolu liselerinin öğretim türü değişikliği ile çok programlı Anadolu lisesi bünyesinde Anadolu imam hatip lisesi açılması veya kapatılması teklifi il millî eğitim müdürlüğünce hazırlanacak gerekçeli rapor ile birlikte valilik görüşü nisan ayı sonuna kadar Bakanlığa gönderilir.
Açıklama: 17/1 Maddesi bir kurumun kapatılarak yeni bir kurumun açılmasını düzenlemiş, 7/13-a maddesi ise mesleki ve teknik Anadolu liselerinin öğretim türü değişikliği ile çok programlı Anadolu imam hatip liselerinin açılmasına olanak vermiştir. 17/1 maddesi ve 7/13-a maddesi birlikte değerlendirildiğinde mesleki ve teknik Anadolu liselerinin çok programlı Anadolu imam hatip liselerine dönüştürülmesinin önü açılmıştır. Keza 13/6 maddesinde bir okulun aynı seviyede başka bir okula dönüştürülebilmesi getirilmiş olup, bu kural ile dediğimiz dönüşümün önünün açıldığı pekişmiş olmaktadır. Bu nedenle 7/13-a fıkrasının iptalini talep etmekteyiz.
Yönetmeliğin 4/1 ve 13’üncü maddeleri gereği, bir kurumun kapatılması Bakanlıkça yapılır. Oysaki 17/1 maddesi bir kurumun kapatılmasını 15’inci maddeye bağlamış, yani valilikçe kapatılmasına olanak vermiştir. 15/1-a maddesi Kurumlara adların; Okul öncesi eğitim ve ilköğretim kurumlarına il millî eğitim komisyonu kararına dayalı olarak valilikçe verileceğini düzenlemiştir. 17/1 ve 15/1-a maddeleri birlikte değerlendirildiğinde okul öncesi ve ilköğretim kurumlarının kapatılarak başka kurumlara dönüştürülmesi yetkisi valiliklere verilmiştir. Bu durum 4/1 ve 13’üncü maddelerine aykırıdır. Bu nedenle “15’inci maddeye göre değiştirilebilir.” ibaresinin iptali gerekir.
Kurumlara verilebilecek adlar
MADDE 16 – (1) Kurumlara;…
- b) Atatürk’e ait ad ve unvanlar ile… verilebilir.
Açıklama: Yukarıda adı geçen, 2/4/1993 tarihli ve 21540 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Kurumlara Ait Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği’nin (Eski Yönetmelik) 10’uncu maddesi şu şekildedir:
“Atatürk Adının Verilmesi
Madde 10- Aşağıdaki şartları taşıyan okullara Mustafa Kemal, Gazi, Gazi Mustafa Kemal, Atatürk, Ata…. adları verilebilir.
- a) II, ilçe, bucak, kasaba ve köylerde örnek olabilecek kuruma,
- b) Atatürk’ün ziyaret etmiş olduğu kuruma,
- c) Atatürk’ün ziyaret etmiş olduğu yerleşim birimlerinin kurumlarına,
- d) Atatürk’ün istiklâl Savaşı ve inkılâplarıyla ilgili kararlarını aldığı yerlerin kurumlarına,
- e) Bir ilde Atatürk’e ilişkin bir ad almış kurum bulunmadığı takdirde, yukarıdaki şartlan taşımasa da o ilde mevcut kurumlardan yalnız birine. Geçici binalarda öğretim yapan kurumlara Atatürk’e ilişkin adlar verilemez.”
Görüleceği üzere, “Atatürk Adının Verilmesi” eski yönetmelikte ayrıntılıca düzenlenmiştir. Yeni yönetmelik bu durumu daraltmıştır, ayrıca hangi usullerde Atatürk adının verileceği ortadan kaldırılmıştır. Bu durum idareye keyfilik verebilecek şekildedir. Bu nedenle 16/1-b maddesindeki “Atatürk’e ait ad ve unvanlar ile” ibaresinin iptal edilip eski yönetmelik gibi ayrıntılıca düzenlenmesi gerekir.
6- Anayasa Mahkemesinin 05.06.2008 tarih ve 2008/16 Esas-2008/116 Karar sayılı kararı bu konuda yol göstericidir.
“…Anayasa’nın 2 nci maddesinde belirtilen laik Cumhuriyet ilkesi, egemenliğin ulusa ait olduğu, ulusal irade dışında herhangi bir dogmanın siyasal düzene yön vermesine olanak bulunmadığı, hukuksal kuralların dinsel buyruklar yerine demokratik ulusal talepler esas alınarak aklın ve bilimin öncülüğünde kabul edildiği, çoğunluk ya da azınlık dinine, felsefi inançlara veya dünya görüşlerine mensup olup olmadıklarına bakılmaksızın, din ve vicdan özgürlüğünün ayrımsız ve önkoşulsuz olarak herkese tanındığı ve anayasada öngörülenin ötesinde herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmadığı, dini veya din duygularının kötüye kullanılmasının ve sömürülmesinin yasaklandığı, devletin tüm işlem ve eylemlerinde dinler ve inançlar karşısında eşit ve tarafsız davrandığı bir CUMHURİYETİ ÖNGÖRMEKTEDİR.
…Anayasa Mahkemesi’nin birçok kararında ayrıntılı olarak açıklanan laiklik ilkesi düşünsel temellerini Rönesans, Reformasyon ve Aydınlanma dönemlerinden alır. Çağdaş demokrasilerin ortak değeri olan bu ilkeye göre, siyasal ve hukuksal yapı, dogmalardan arındırılarak akılcılığı ve bilimsel yöntemleri esas alan katılımcı demokratik süreçlerin ürünü olan ulusal tercihlere dayanır. Bireylerin anayasal özgürlüklerinden inanç, din, mezhep veya felsefi tutum nedeniyle ayrımsız yararlandığı, akılcılığı esas alan bir süreç olan aydınlanma koşullarının sağlandığı toplumlarda laik ve demokratik değerler özümsenir, siyasal, sosyal ve kültürel yaşam da buna bağlı olarak evrensel değerlerin egemen olduğu çağdaş bir görünüm kazanır. Laikliğin bu işleviyle toplumsal ve siyasal barışı sağlayan ortak bir değer OLDUĞU AÇIKTIR. Bireylerin özgür vicdani tercihlerine dayanan ve sosyal bir kurum olan dinler, siyasal yapıya egemen olmaya başladıkları veya ulusal irade yerine siyasal yapının hukuksal kurallarının meşruiyet temelini oluşturdukları anda toplumsal ve siyasal barışın korunması olanaksızlaşır. Hukuksal düzenlemelerin katılımcı demokratik süreçle ortaya çıkan ulusal irade yerine dinsel buyruklara dayandırılması, birey özgürlüğünü ve bu temelde yükselen demokratik işleyişi olanaksız kılar. Siyasal yapıya egemen dogmalar öncelikle özgürlükleri ortadan kaldırır. Bu nedenle çağdaş demokrasiler, mutlak hakikat iddialarını reddeder, dogmalara karşı akılcılıkla durur, dünyayı dünyanın bilgisiyle açıklayabilecek toplumsal ve düşünsel temelleri yaratır, din ve devlet işlerini birbirinden ayırarak, dini siyasallaşmaktan ve yönetim aracı olmaktan çıkarır…”
Anayasa Mahkemesinin işaret ettiği gibi, dinsel kuralın hukuksal düzenin temelini oluşturması laiklik ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
7- BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 26/3 maddesinde Ana-baba, çocuklarına verilecek eğitim nev’ini tercihan seçmek hakkını haizdirler.” denilmiştir
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’ye Ek Protokol No.1’de yer alan 2’inci maddesinde “Eğitim hakkı” şu şekilde düzenlenmiştir: Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de 44774/98 Başvuru No ve 29.06.2004 Tarihli Kararıyla gördüğü LEYLA ŞAHİN v. TÜRKİYE davasında, kararın 108’inci maddesinde aynen;
“Ayrıca, Anayasa Mahkemesi gibi (bkz. yukarıda paragraf 36), Mahkeme de İslami başörtüsü meselesini Türkiye bağlamında incelerken, zorunlu bir dini vazife olarak sunulan ya da algılanan böylesi bir sembolü takmanın onu takmamayı tercih edenlerin üzerinde yapacağı etkinin dikkate alınması GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNMEKTEDİR. Daha önce belirtildiği gibi (bkz. Karaduman, yukarıda zikredilen karar; ve Refah Partisi ve Diğerleri, k 95), buradaki mesele, kadın haklarına ve seküler bir yaşam biçimine güçlü bir şekilde angaje olan bir nüfüsun çoğunluğunun İslam inancına bağlı olduğu bir ülkede “başkalarının hak ve özgürlüklerinin” korunması ve “kamu düzeninin sağlanması”dır. Bu nedenle ve bilhassa Türk mahkemelerinin belirttiği gibi (bkz. yukarıdaki paragraf 32 and 34), Türkiyede bu dini sembolün son yıllarda siyasal bir anlam taşıması nedeniyle bu alandaki özgürlüğü sınırlandırmanın, söz konusu iki meşru amaca matuf olarak zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı kabul edilebilir.” denilmiş,
- maddesinde ise aynen: “Başvuru sahibi, yüksek öğretim kurumlarındaki başörtüsü yasağının Sözleşme’nin 1 Nolu Protokolü’nün 2 nci Maddesi tarafından güvenceye alınan hakkını ihlal ettiğini İLERİ SÜRMÜŞTÜR.
Başvuru sahibi ayrıca söz konusu yasağın öğrencileri din ile eğitim arasında bir tercihe zorladığını ve bu anlamda inananlarla inanmayanlar arasında bir ayrımcılığa YOLAÇTIĞINI BELİRTMİŞTİR. Ona göre, bu yasak Sözleşme’nin (9 uncu maddeyle birlikte ele alındığında) 14 üncü maddesince güvenceye alınan haklarına yönelik meşru olmayan BİR MÜDAHALEDİR.” denilmiş
- maddesinde ise “Sonuç olarak, Sözleşme’nin 9 uncu maddesi İHLAL EDİLMEMİŞTİR.” denilerek başvurucu Leyla ŞAHİN’in başvurusunu reddetmiştir.
8- İ.Y.U.K 27. MADDESİ’NİN KOŞULLARI OLAYIMIZDA OLUŞMUŞTUR:
Baştan beri anlatıldığı şekliyle davalı idarenin düzenleyici işlemi; Uluslararası Sözleşmeler, Anayasaya ve Yasalarla güvence altına alınmış laiklik ilkesini, kamusal alanın tarafsızlık olması ilkelerini ortadan kaldırıcı mahiyettedir. Bir başka anlatımla, öngörülen düzenleme, Anayasa, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi üst normlara açıkça aykırıdır.
İptalini istediğimiz düzenlemenin uygulanması halinde okullar arasında ve okul içinde laik-dini kamplaşma yaşanacağı ve ayrıca bilim yeri olan okullara uygun olmayacağı açıktır. Dolayısıyla işlemin uygulanması hakkında telafisi imkansız toplumsal ve kamusal zararlar meydana geleceği açıktır. Bütün bu nedenlerle Mahkeme’nin ivedi olarak, davalı cevabı da beklenmeksizin yürütmenin durdurulmasına karar vermesini istiyoruz.
9- İŞBU DAVADA MÜVEKKİL PARTİ’NİN HUKUKİ YARARI VARDIR:
Müvekkil Halkın Kurtuluş Partisi, daha önce, 2016 yılında 96. Yılı kutlanacak olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın davalı Milli Eğitim Bakanlığınca okullardaki törenlerin asgari seviyeye indirilmesi ve hipodromdaki gösterilerin kaldırılması yönündeki işlem ve eylemlerin iptali talebiyle dava açmış, davalı idare ehliyet itirazında bulunmuş, davaya bakan yerel mahkeme ise “davalı idarenin ehliyet itirazı yerinde görülmeyerek… gereği düşünüldü.” ifadesinde bulunmuştur. Böylelikle mahkeme, “Ulusal Egemenlik Bayramının” tüm toplumu, dolayısıyla müvekkil partiyi de ilgilendirdiğini karar altına almıştır. Bu nedenle ilgili kararı dilekçemiz ekinde delil olarak sunuyoruz. (EK:1)
Müvekkil Halkın Kurtuluş Partisi programında, program Hürriyet Katları ve Ekonomi Temelleri olarak iki ana kısma ayrılmış olup, “HÜRRİYETİN GEREKÇESİ” başlığını taşıyan kısımda, Laiklik ilkesi belirtilmiş ve “Her türlü manevi sömürüyü kaldıracağız.” denilmiştir.
HÜRRİYETİN HEDEFİ başlığını taşıyan kısmın 17’inci maddesinde “Öğretim ve Eğitimin biçimi ve içeriğiyle LAİKLEŞTİRİLECEĞİ” ifade edilmiştir.
Hürriyetin Hedefi Kısmının HÜRRİYETİN SEMBOLÜ: VİCDANA KARIŞMAYIŞ başlığını taşıyan 30’uncu maddesi “Her yurttaş, yer, içerken olduğu gibi, dinî ve manevî ihtiyaçlarını giderirken devlet ya da şahıs karışmasına uğramayacak. Ancak din, insanlarımızın özel hayatı içinde kalan bir konu olacak. Kamu düzeni, aklın, bilimin ve insanî değerlerin kaynaklık ettiği kurallarla sağlanacak.” şeklinde düzenlenmiştir. Müvekkil parti dini inanç ve ibadetleri diğer doğal ihtiyaçlar içerisinde görür, ancak kamusal alanda aklın ve bilimin egemen olması gerektiğini, kişilerin özel dünyalarında ise tamamen serbest olmaları gerektiğini ifade eder. (http://kurtuluspartisi.org/program/)
Müvekkil partinin gerek 23 Nisan başvurusunun kabul edilmesi, gerekse programındaki düzenlemeler göz önüne alındığında işbu davada ehliyetinin ve hukuki yararının olduğu kendiliğinden anlaşılacaktır.
Müvekkil parti, programında belirtilen düşüncelerden hareketle daha önceden Jandarma ve Sahil Güvenlik askeri personeline serbestlik tanıyan 2016/9742 sayılı Bakanlar Kurulu Yönetmeliği’nin 55’inci maddesinin iptali istemiyle dava açmış olup, dava derdesttir.
HUKUKİ NEDENLER : Anayasa, Uluslararası Sözleşmeler, Emsal Yargı Kararları, İlgili mevzuat..
DELİLLER : AİHM Kararları, AYM Kararları, , İlgili Yönetmelik,ve her türlü yasal Delil
SONUÇ ve İSTEM : Sunulan nedenlerle;
Davalı Milli Eğitim Bakanlığı’nın 24.06.2017 tarih ve 30106 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, Milli Eğitim Bakanlığı Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği’nde yer alan; -5’inci maddesinin ç bendindeki “abdesthane, doğal aydınlatmalı uygun mekanda kadın ve erkek için ayrı ayrı olmak üzere mescit” ibaresinin,
-7’inci maddesinin 5’inci fıkrasında “veya mescit yerinin olması” ibaresi ile “5.000” ve “10.000” ibarelerinin,
-16’ıncı maddesinin 1’inci fıkrasının (b) maddesinde yer alan “Atatürk’e ait ad ve unvanlar ile” ibaresinin,
-17’inci maddesinin 1’inci fıkrasında geçen “15 inci maddeye göre değiştirilebilir.”ibaresinin,
-7’inci maddesinin 13-a fıkrasının,
-13’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının (c) bendindeki “diğer orta öğretim kurumlarında 40’ın altına düşmesi” ibaresinde yer alan “40” ibaresinin yetki, şekil, sebep, konu ve amaç yönlerinden hukuka ve Anayasa’nın 2, 4, 24 ve 42’inci maddelerine, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 2’inci maddesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2’inci maddesine, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 26/2 maddesine aykırı olması nedeniyle YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI ve İPTALİNİ
2- 2577 sayılı İYUK’un 27/5 maddesi delaletiyle aynı kanunun 16’ıncı maddesinde belirtilen sürelerin kısaltılmasını,
3- Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesini saygılarımızla talep ederiz.
DAVACI
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ VEKİLLERİ
Av. Doğan ERKAN Av. Sait KIRAN Av. Metin BAYYAR