Öyle görülüyor ki bunlar, bir iç savaş çıkarmadan iktidardan vazgeçmeyi düşünmüyorlar
İktidara mahkûmlar çünkü…
Tepeden tırnağa binbir suça batmışlar çünkü…
İktidardan tekerlendikleri anda Feto’nun savcılarının, yargıçlarının, polislerinin, devletin her kademesindeki bürokratlarının, işadamlarının, akademisyenlerinin; velhasıl cemaatin meczuplarının durumuna düşüvereceklerini adları gibi biliyorlar. Bu sebeple de ne yapıp edip iktidarda kalmaya gayret ediyorlar.
Daha önce de yazmıştık, söylemiştik, Tayyipgiller taraftarlarının korkunç bir silahlanma yarışı içinde bulunduklarını. Hastanelerin heyet odalarının önündeki kuyrukların büyük çoğunluğunu bu tayfanın silah ruhsatı almak için bekleyen insanlarından oluştuğunu görmüştük.
Medyaya yansıyan olaylar da netçe göstermiştir ki; 15 Temmuz gecesi polisin deposundaki silahların sayısı belirsiz miktarının, Tayyip’in ve Diyanet İşlerinin çağrısıyla sokaklara, meydanlara dökülen taraftarlarına dağıtıldığını. Ve çoğunun da geri alınmadığını. Daha doğrusu, silahları alanların iade edip etmeme konusunda serbest bırakıldıklarını…
Tabiî böyle olunca da, ağırlıklı olarak bu güruh silahları yanına alıp gitti meydanlardan. Geçenlerde MP5 polis silahıyla cinayet işleyen bir AKP’giller taraftarı, bu gerçeği bir kez daha açığa çıkarmış oldu.
AKP’giller’in tâ başından bu yana taraftarlığını yapan, ömrünü Muaviye-Yezid İslamı’nın savunusuna adamış Abdurrahman Dilipak da o kesime silahlanma çağrısında bulunmuştu, hatırlanacağı üzere. “Ruhsatlı silahı olanlar polisle birlikte hareket etsin.”, demişti 21 Temmuz 2016’da attığı bir twitte.
Yine hatırlanacağı üzere, Kaçak Saray Jölelisi de “2 silahım, yüzlerce mermim var.”, diyerek bir öfori sergilemişti.
Tüm bunlardan daha vahim olmak üzere, kısa süre önce, yine Kaçak Saray’ın bu kez arşiv müdürü Muhammet Safi, pervasızca şu teklifi attı ortaya. Daha doğrusu AKP’giller’e:
“Her eve bir otomatik tüfek ve 1000 mermi projesi şart.” (http://odatv.com/her-eve-bir-otomatik-tufek-ve…-2306171200.html)
İşte böylesine azgınlaştılar, pervasızlaştılar. Halkımızın deyişiyle, artık gözleri dönmüş durumda. Düşüncelerinin arka planında şu var: “Tüm şu Laikleri katlederek kökünü kazısak, ne kadar rahat ederiz…”
Birkaç sene önceydi. Kaçak Saray’ın fetvacısı Hayrettin Karaman da, aynen şöyle demişti:
“İslam’a inanmayanlar kendi inançlarını serbestçe uygulayabilirler; ama bu uygulama Müslümanların hayat, ahlâk ve dindarlıklarını, nesillerin eğitimini olumsuz etkileyecekse -İslam toplumunda- “onların aykırı filleri için özel mekanlar ihdas edilmek gibi” tedbirlere başvurulur.” (Hayrettin Karaman, Tahammül mü hoş görmek mi?, Yeni Şafak, 07 Ağustos 2011)
Bu fetvacı Yezid Dincisi ne demişti, 17-25 Aralık Geriz Patlaması günlerinde?
“Yolsuzluk başka hırsızlık başkadır
“(…) Bu sebeple mesela yolsuzluk yapana “hırsız”, alkol alana “zânî: zina yapan”, gıybet edene “müfteri: iftira eden”, “kumpas düzenlemekten sorgulanan kimseye rüşvetçi” diyemez. Derse yalan söylemiş, iftira etmiş olur.” (http://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/yolsuzluk-baka-h%C4%B1rs%C4%B1zl%C4%B1k-bakad%C4%B1r-2006694)
Bu Tayyipgiller Fetvacısına soralım:
Devletin tepesinde bulunan ahlâksızların, yolsuzluk yoluyla büyük miktarlar oluşturan kamu mallarını zimmetlerine geçirmeleri, küplerini doldurmaları hırsızlık değil de nedir?
Adam devletin tepesini tutmuş. Elinde binlerce hile hurda, düzen, dolap imkânı varken ve bu imkânları kullanarak milyar dolarları zimmetine geçirip küpünü doldurmak varken; zavallı, cahil kenar mahalle hırsızları gibi geceleri kapı kilitleri kırıp, ya da pencere camlarından içeri girip halkın nerede parası pulu var, nerede yükte hafif pahada ağır bir malı var, onları bulup yanımda getirdiğim çuvalıma doldurayım diye mahalle mahalle dolaşacak mı?
Kaldı ki, AKP’giller bir tek kalemde Türkiye’deki tüm sokak serserilerinin, hırsızlarının çaldıkları miktarın katbekatını, tereyağından kıl çeker gibi kasalarına indiriveriyorlar. Bu imkâna sahip insanlar ne diye ev ev dolaşıp hırsızlık derdinde olsunlar?
İşte, Muaviye-Yezid Dincilerinin ya da CIA-Pentagon Dincilerinin İslami ahlâktan anladıkları budur, arkadaşlar. Bu, daha önce de söylediğimiz gibi, sahte İslam’dır, tersyüz edilmiş İslam’dır, içi boşaltılmış, ruhu öldürülmüş, Kabuktan ibaret kalmış bir İslam’dır.
Bu fetva, bildiğimiz gibi, AKP’giller’i aklamaya yönelikti. Biz hep diyoruz ya; AKP’giller dini de çürüttüler, diye… Onlarınki Kur’an ve Hz. Muhammed İslamı değildir, diye… Hayrettin Karaman’ın bu fetvası da, işte damardan Yezid Dini fetvasıdır.
Evet, arkadaşlar; demek ki adamların niyeti apaçık bir şekilde iç savaş çıkarıp Laik, Yurtsever, Birinci Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal Geleneğine bağlı insanları imha etmek. Buna hazırlanıyorlar; dincisinden arşivcisine, Jölelisinden jölesizine, yandaşından bilmem nesine kadar…
Fırsat bu fırsat, alta düşürmüşken bunları imha edip izlerini tozlarını silelim, düşündesindeler, hazırlığındalar.
Benzer bir özlemi Kaçak Saraylı Reis de dile getirmişti. Levent Gültekin aktarmıştı, onun bu konudaki söylemini. Görelim, isterseniz:
“Adını vermeyeyim, çok üst düzey bir bürokrat, emekliye ayrılma aşamasında Tayyip Bey’le vedalaşmaya gidiyor. Tayyip Bey o bürokrata, yapacakları ile ilgili bazı şeyler anlatınca bürokrat diyor ki ‘Bu dediklerinin yarısını yap, iç savaş çıkar bu ülkede’ Tayyip Bey de “çıksın, ezer geçeriz” diye karşılık veriyor. Yani iç savaşı göze almış bir lider var. Ne için? Kişisel hırsı.” (http://t24.com.tr/haber/levent-gultekin-erdogan-bir-burokrata-ic-savas-cikarsa-ciksin-ezer-geceriz-demis,344984)
Adam, devşirilme aşamasına Abromowitz’e, dolayısıyla da CIA’ya verdiği sözleri tutuyor ve CIA’nın eline verdiği programı, son bölümüne kadar uygulamadan iktidarı asla bırakmam, diyor. Yani Laik Cumhuriyet’ten geriye ne kalmışsa, onun da izini tozunu silmek ve ülkeyi BOP çerçevesinde 3 parçaya bölmek… Uygulamaya 15 yıldan bu yana emek verdiği ve tamamlamaya can attığı proje bu.
Bürokrat, tabiî, mantıklı. “Bu dediklerinizin yarısını bile yapsanız iç savaş çıkar bu ülkede.”, diyor.
Verdiği karşılık ne kadar tüyler ürpertici, değil mi?
“Çıkarsa çıksın, ezer geçeriz.”
Daha önce de yazmıştık; bunlar en büyüğünden en küçüğüne kadar, en allamesinden en cahiline kadar acıma hissinden yoksundurlar, diye.
İşte Libya’da, namuslu, Türk dostu Muammer Kaddafi’yi ve 100 bin civarında Libyalı Müslümanı linç ettirerek, katlettirmekten zerre kadar olsun üzüntü duydular mı bunlar?
Hayır.
Suriye’de, ağababalarıyla birlikte, yani ABD ve AB Emperyalist Haydut Devletleriyle birlikte, 5 yüz bin civarında masum Müslümanı katletmiş olmaktan dolayı hiç pişmanlık duydular mı?
Hayır.
Hâlâ da gözleri kana doymuş değil.
Hatırlanacağı gibi, ABD ve AB Emperyalistleri Ortadoğu’da 1990’dan beri 10 milyon civarında masum Müslümanın canına kıymışlardır. Tayyipgiller de 15 yıldan bu yana suç ortaklığındadır, bu emperyalist haydutlarla.
Zaten Türkiye’de şu anda etnik temelde bir iç savaş var, Türklerle Kürtler arasında. Tayyipgiller bir de Laiklerle Dinciler arasında iç savaş çıkarma derdindeler. Böylece de ülkeyi bir uçtan bir uca kan gölüne ve ölüm tarlalarına çevirme derdindeler.
Ülkeyi eritecekler, bu iç savaşlarla. Zaten Ordunun da canına okudular, Pensilvanyalı Feto’yla birlikte.
Öyle bir ortam oluşacak ki Türkiye’de, tam da emperyalizmin kucağındaki Ermenici liderlerin bekledikleri bir ortam olacak bu. Hani ne diyordu, Amerika’daki Ermeni Diasporasının temsilcisi Harut Sassounian?
“Hiç kimse Türk liderlerin Ermenilere topraklarının tek bir parçasını bile gönüllü şekilde verecekleri ilüzyonuna kapılmamalı. Toprak genellikle güçle alınır. Ermenistan askeri anlamda Türkiye’den zayıf olduğu için Türkiye’de yaşanacak öngörülemeyen gelişmeleri beklemek zorunda. Mesela iç savaş, bölgesel çatışmalar, Kürt isyanı, doğal felaketler gibi güç boşluğu yaratacak ve dünyanın bu bölümünde sınırların değişmesine neden olacak gelişmeler… Hukuki haklarını talep edebilecekleri an gelene kadar Ermeniler bu isteklerini kuşaktan kuşağa aktarmalılar.” (http://www.milliyet.com.tr/ermenistan-in-toprak-talebi/dunya/dunyadetay/09.08.2012/1578381/default.htm)
Saygıdeğer arkadaşlar;
İşte Kaçak Saraylı Reis ve avanesi Türkiye’yi böyle bir felaket uçurumuna, böyle bir cehenneme sürüklüyor adım adım. Onun söylemdeki vatan, millet, milli irade, şu bu demesi tamamen bir kandırmacadan, bir kamuflajdan ibarettir. Gerçekte yaptıkları iş, Türkiye’yi günbegün eritip çökertmek ve parçalanmaya sürüklemektir.
Çok geç olmadan uyanmamız ve davranmamız gerekmektedir. Bunun için de tek bir şey istiyoruz halkımızdan; bize kulak vermesini, bizi anlamasını… Yoksa çok büyük felaketler yaşayacağımız günler bizi beklemektedir. O günlere doğru sürüklenip götürülüyor Türkiye…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
9 Temmuz 2017
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı