5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜNDE PARABABALARI DOĞAYI KATLETMEYE DEVAM EDİYOR
Gözlerini kâr hırsı bürümüş yerli-yabancı Parababaları, çıkardıkları yasalardaki boşluklardan yararlanarak oksijen deposu ormanlarımızda maden arayarak ağaçları katlediyorlar. Özgür akan derelerimizin üzerine kurdukları binlerce HES ile doğanın dengesini altüst ederek, derelerin kurumasına, balık türlerinin yok olmasına neden olan suyun ticarileşmesini isteyen de uluslararası sermayedir.
Maden yasasında yapılan değişikliklerle gayrisıhhî müessese ruhsatı alma işini İl Özel İdare Memurlarına bırakan anlayış, maden şirketlerinin birtakım düzenbazlıklarla özellikle altın ve gümüş maden şirketlerinin doğayı katletmeleri için ruhsat almalarını kolaylaştırıyor.
İstedikleri yerlerde ÇED Raporu’na muafiyet getiren anlayış taşocaklarının açılmasına, ağaçların kesilmesine ve vatandaşların mağdur olmasına yol açıyor.
“Çılgın Proje” ismini verdikleri rant projesi ile doğal dengeyi altüst edecek ve Karadeniz’le Marmara’yı birleştirecek Kanal’dan petrol tankerlerinin geçişi ile emperyalistlere hizmet edecek ve yandaşlara arazileri peşkeş çekecekler, su havzalarını kirleteceklerdir.
Tayyipgiller, uşaklıkta sınır tanımıyor, çevreyi kirletme konusunda kararlı adımlar atıyorlar. Meraları yasak bölgeler ilan ederek hayvancılığı yok etmekte, uyguladığı politikalarla insanların sağlıklı beslenmesine engel olmaktadırlar.
Hasankeyf gibi, Allioni gibi tarihi eserleri yok saymakta, onları sular altında bırakmaktadır. Doğa, Çevre ve Tarih düşmanı politikalarını halka hizmet gibi göstermekte ve oy avcılığı yapmaktadır.
En ilkel ve insan sağlığına zararlı yöntemlerle maden çıkarılmakta ve çevreye verdiği zararlarla insanlar kanser olmakta ve köylerini terk etmek zorunda kalmakta, ürettiklerini pazarlarda satamaz duruma gelmekte ve ekonomik olarak gerilemektedirler.
Bugün Kütahya’da Eti Gümüş’te yaşananlar dün Turgutlu’da, Uşak Kışladağ’da yaşanmış, hayvanlar şekil değiştirmiş, ölmüşler, kanserli insanlar çoğalmıştır. Emperyalist tekeller para kazansın diye siyanür atık depoları açık alanda oluşmuş ve kentleri besleyen su havzaları ve barajlar tehlikeye sokulmuştur. Halkımız yakın zamanda temiz içme suyu yerine zehirli su içmek zorunda kalacaktır. Gördes Barajı yakınında çıkarılmak istenen nikel madeni doğayı kirletecek, İzmir Halkı ya zehirli su içecek ya da susuz kalacaktır. Tayyipgiller’in söyledikleri gibi “Gâvur İzmir”, bu madenler hayata geçirilirse olursa “Susuz İzmir” olacaktır.
İnsanlar sağlıklı ve güvenilir yapılarda barınma hakkına sahip olmaları gerekirken, en küçük bir depremde panik halinde sokağa dökülmekte, deprem korkusuyla çadır kentlerde yaşamlarını sürdürmektedirler. İşte Kütahya Simav’ın durumu budur ve içler acısıdır. Kütahya Halkı ise deprem olmasın, Eti Gümüş Madeni’ndeki setler yıkılmasın diye dua eder hale gelmişlerdir. Bu Kütahya Halkının kaderi değildir. Parababaları teknik önlemleri alsalardı, insanlar sağlıklı yapılarda yaşarlar ve yarınlarına güvenle bakabilirdi. Ama şimdi korku içinde yaşıyorlar. Tayyipgiller ise çözümü bulmuş, yeni yerleşim birimleri kuralım, Kütahya Halkı oraya yerleşsin, diyorlar. Hem insanların deprem sigortası alacaklarını ödeme, hem insanları sağlıksız yapılarda yaşamaya mahkûm et, şimdi de Kütahya Halkı taşınsın diye palavralar sık… Buna kargalar güler. Kime rant kapısı açmayı planlıyor Tayyipgiller incelemek gerekir. Depremin üzerinden haftalar geçmiş Tayyip oraya adımını atamazken, seçim bölgelerinde nutuklar atmaya devam ediyor. Deprem bölgelerinde yaşayanlar şunu iyi biliyor ki, ne deprem sigortasından paraları ödeniyor, ne de devlet görevlileri görevlerini yerine getiriyorlar. Tepkileri de bundan. Ne Kütahya Halkının ne de Türkiye Halklarının yazgısı bu değildir. Herkesin temiz çevre, yaşanabilir doğada ve sağlıklı evlerde yaşama hakkı vardır ve de olmalıdır. Bunu istemek ve bu uğurda mücadele etmek zorunludur.
Emperyalist tekeller nükleer santral dayatarak enerji kaynaklarımızı da sömürmek gayretindeler.
Türkiye Halkları, emperyalistlerin oyununu bozacak sorumluluktadır. Çünkü antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’nı başardıkları gibi, ikinci Kurtuluş Savaşı’nı da başarıp mantıkî sonucuna ulaştıracaklar, Demokratik Halk İktidarını kurarak emperyalistleri bu ülkeden bir daha gelmemek üzere kovacaklardır.
Parababalarının dayattığı, AB-D Emperyalistlerinin istekleri doğrultusunda peşkeş çekilen yeraltı ve yerüstü servetleri derhal kamulaştırılmalı ve kamu yararına çevreye zarar vermeden, doğayı kirletmeden, insan sağlığına önem vererek, fen ve sanat kurallarının en son tekniği uygulanarak işletilmelidir. Bunu başaracak olan Halk İktidarıdır. İnsanların insanca yaşayacağı, özgür ve mutlu bir aile olarak, yarınlarını düşünmeyecekleri bu düzen mutlaka kurulacaktır.
Kurtuluş Partisi bu konuda; TEMİZ ÇEVRE, YAŞANABİLİR DOĞA, TEMİZ TOPLUM yaratma mücadelesinde yapması gerekenler konusunda sorumluluk sahibidir. Mücadele etmektedir, toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi ve kavganın paydaşı olması için çalışmaktadır. Bu 5 Haziran’da da görev omuzlarımızdadır. Bu karanlık çemberi kıracak olan bizleriz. Mutlaka başaracağız.
Haklıyız Kazanacağız!
04.05.2011
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi