Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım hakkında Anayasayı ihlal suç duyurusu

erdoğan-binali-HKP Genel Başkanlığı, Recep Tayyip ERDOĞAN Binali YILDIRIM ve Sorumluluğu tespit edilecek diğer AKP yöneticileri hakkında, Anayasayı İhlal suçu işledikleri için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. 

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

BAŞVURUDA BULUNAN.: Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı

Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA

 

V E K İ L L E R İ……….: Av. Orhan ÖZER, Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN,

Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN,

Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN

Ortak Adres: Sezenler Cad. No: 4/15  Sıhhıye/ANKARA

 

Ş Ü P H E L İ……………..: 1- Recep Tayyip ERDOĞAN

2- Binali YILDIRIM

3- Sorumluluğu tespit edilecek diğer AKP yöneticileri

KONUSU ………………..: Anayasa’nın 105’inci Maddesi ile 5237 Sayılı TCK’nun Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma (md 220) ve Anayasayı İhlal (md 309) ihlal eden şüpheliler hakkında soruşturma başlatılmasına karar verilmesi istemidir.

AÇIKLAMALAR………..:

Bilindiği gibi şüpheli R. Tayyip Erdoğan; 10 Ağustos 2014 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanıyken Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Ancak, Cumhurbaşkanı seçilmesi ile birlikte, Anayasa’nın ve ilgili mevzuatın öngördüğü hükümleri fütursuzca çiğnemekte, Anayasayı İhlal ve Vatana İhanet Suçlarını işlemektedir.  Bu duruma şu anda AKP yöneticisi konumunda olan kişiler de ortak olmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan ve AKP yöneticileri örgütlü bir şekilde anayasal düzenin yerine başka bir rejimi, fiili olarak uygulama gayreti içersindedirler.

Anayasaya göre hiçbir siyasi partiyle bağı olmaması gereken Cumhurbaşkanı, yetkisini de aşarak görev başındaki Başbakan ve AKP Genel Başkanı olan şahsın istifa etmesini sağlamış ve başka bir kişiyi başbakan ve parti başkanı olarak kendisi atamıştır. Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanlığı makamındaki kişinin tüm direktiflerinin emir telaki edileceği, 22 Mayıs 2016 tarihinde yapılan AKP kongresinde, bizzat divan kurulu başkanı tarafından deklere edilmiştir.  Parti pankartlarıyla birlikte posterleri asılan Cumhurbaşkanının mesajı tüm salonca ayakta dinlenmiş ve Nasyonal Sosyalistlerin kongrelerini aratmaz görüntülerin ortaya çıkması sağlanmıştır.

Bahsettiğimiz hükümetin düşürülmesi ve başbakanın istifa ettirilmesi olayının yanı sıra şüphelilerin örgütlü şekilde “Anayasayı İhlal” suçunu nasıl işledikleri aşağıda belirtilen olaylardan da anlaşılmaktadır;

Bunlardan en çarpıcı olanı AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Bitlis Milletvekili Vedat Demiröz’ün Manisa’da yaptığı konuşmadır.

 

Demiröz,  26 Mayıs 2016 tarihinde Bitlisliler Kültür ve Dayanışma Derneğinin etkinliğinde, ülkede Başkanlık sisteminin fiilen başladığını ve milletvekilleri olarak anayasayı statüye uyduracaklarını söylemiştir.  Başkanlık sistemine ilişkin açıklamalar yapan Demiröz;
Türkiye’de Başkanlık sistemi fiilen başlamıştır. Şu anda fiili olarak Başkanlık sistemi var. Biz milletvekillerine düşen bundan sonra TBMM’de anayasayı statüye uydurmaktır. Bundan sonraki tek amacımız budur. şeklinde beyanat veriştir. (Doğan Haber Ajansı)

 

Bu gün başbakanlık koltuğunda bulunan ve kendisinin de belirttiği üzere Cumhur başkanının teveccühü üzerine bu makama gelen Binali YILDIRIM da 27/04/2016 tarihinde Milliyet Gazetesinde yayımlanan röportajında;

Şunu bilelim; bakın Ak Parti’nin kurucusu Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bugün de lider Recep Tayyip Erdoğan’dır. Ak Parti camiası da öyle bilir, Türkiye de öyle bilir, dünya da öyle bilir. Peki Sayın Ahmet Davutoğlu nedir; başbakandır, genel başkandır. Hem anayasal olarak, hem konum olarak Ahmet Davutoğlu ile Recep Tayyip Erdoğan’ın aynı seviyede, birbiriyle fikir ayrılığına düşer konumda göstermek doğru değil. Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin birliğini, güvenliğini temsil eden, kurumların uyum içinde çalışmasını sağlayan, yasaları onaylayan ve icranın aynı zamanda başı. İstediği zaman bakanlar kuruluna başkanlık edebiliyor, MGK’nın başkanı. Cumhurbaşkanımızın Türkiye siyasetindeki yeri sembolik cumhurbaşkanlığı olan ülkeler gibi değil. Güçlü cumhurbaşkanlığı. Hele seçimle geldikten sonra fiilen de böyle. Yapmamız gereken fiili duruma uygun anayasa değişikliğini yapmak. Ülke zaman kaybetmemeli.” İfadelerini kullanmıştır. (http://www.milliyet.com.tr/-b-plani-hemen-devreye-girer/siyaset/ydetay/2234526/default.htm)

Anayasa’nın 104. Maddesine göre devletin başı olan Cumhurbaşkanı, bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil ettiği gibi Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmekle görevlidir. Ancak başta Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan şüpheli gelmek üzere tüm şüphelilerce  bu anayasal kural yok sayılmakta  devlet ve halkımız bir karanlık kaosun içerisine itilmektedir. Zira bu röportajdan birkaç gün sonra yasal olarak kurulmuş bir hükümet  bir anda lağvedilmiş ve bu sözleri sarf eden kişi bir anda başbakan seçilmiştir. Bu durum kanaatimizce sorgulanmaya değerdir.

 

Şüpheli R. Tayyip Erdoğan da bu açıklamalardan çok önce 14 Ağustos 2015 günü Rize’de yaptığı bir konuşmada da;

Türkiye 10 Ağustos 2014 tarihinde, milletin doğrudan cumhurbaşkanını seçmesiyle yeni bir döneme girmiştir. Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var. (…) İster kabul edilsin, ister edilmesin; Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun hukuki çerçevenin anayasal olarak kesinleştirilmesidir.demiştir.

Dolayısıyla, bu sözler yürürlükte bulunan Anayasa’ya göre seçilen bir Cumhurbaşkanı’nın darbe yapıp Cumhuriyet rejimini yıkmaya teşebbüs ettiğinin itirafıdır. Ya da kişi diktatörlüğüne geçildiğinin ilanıdır. Tüm bu beyanatlar, aynı örgütlü yapı içerisinde belirlenen sistematik bir anlayışla, bu gün Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının nasıl bir anda işlevsiz hale getirildiğini, anayasal rejimin gayri meşru yollarla nasıl sona erdirilmek istendiğini göstermektedir. Rejimin fiili olarak değiştiğini ilk söyleyen Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Kendisini lider-öncü olarak benimseyen kişiler de bu fiili rejimi halka benimsetmek için çaba sarf ettiklerini alenen dile getirmektedirler.

Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil eden, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar veren, Genelkurmay Başkanını atamak gibi yetkilere de sahip olan bir kişinin rejimin fiili olarak değiştiği açıklamasını yapması ve kendisini mutlak öncü olarak benimseyen şahısların da bu açıklamaları tekrar tekrar deklere etmesi varlığı anayasal rejim açısından durumun vahameti ortaya çıkmaktadır. Bu kişilerin,  ellerinde bulundurdukları silahlı güçle Anayasayı işlevsiz hale  getirmek için her an cebir ve şiddet kullanabileceği de açıktır.

“Anayasayı ihlal” suçunun maddi unsurunu, Anayasa hükümlerinin tamamının veya bir kısmının ihlal edilerek veya uyulmayarak değiştirilmesi oluşturmaktadır. Bu durum yukarıda ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere vakidir.  Tayyip Erdoğan fiilen yönetimi altındaki kolluk kuvvetleri ile cebir unsuruna her koşulda sahiptir. Devlete ait kamusal güç kullanılmaktadır. Kısacası hak ve görevlerin ardına saklanılarak bir suç işlenmektedir. Şüpheliler ellerindeki bu kamu gücüyle bir “karşı devrim” yapmaktadır. Yukarıdaki açıklamalardan başka bir anlam çıkarmak mümkün değildir.

Halen 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yürürlüktedir. Ve bu Anayasa hükümleri başta Cumhurbaşkanı olan şüpheliyi ve diğer herkesi bağlamaktadır. Halk tarafından seçilmiş olmak da yürürlükteki Anayasal, Yasal kurallara uymama keyfiyeti vermemektedir.

Bu nedenlerle şüphelinin baştan beri anlatılan konuşmaları ve eylemleri; TCK’nun 309’uncu maddede tanımlanan ANAYASAYI İHLAL suçunun kapsamındadır. Dolayısıyla şüpheli, Cumhurbaşkanı olarak Anayasanın üstünlüğünü yok sayarak, Anayasayı sürekli ihlal ederek, Vatana İhanet Suçunu da işlemektedir.

Tüm bu gelişmeler işlenen anayasal suçlar karşısında demokratik hukuk devletini ve hukukun üstünlüğünü savunması gereken kurumlar ve kuruluşlar suskundur. Hukuk Fakültelerinin Dekanları, Anayasa Hukukçuları, Kamu Hukukçuları, Siyaset Bilimciler, Barolar suskundur. Suçtan haberdar olduğu anda re’sen soruşturma başlatması gereken Cumhuriyet Savcıları da maalesef yasal görevlerini yerine getirmemektedir. Tüm bu filler karşısında suskun kalanları tarih affetmeyecektir.

İşte bu nedenle Halkımıza olan tarihi sorumluluğumuzun bir gereği olarak, daha önce de çeşitli gerekçelerle yaptığımız Suç duyurularımıza ek olarak işbu dilekçemizle şüpheli R. Tayyip Erdoğan’ın derhal görevden alınarak yargılanması talebiyle Sayın Savcılığınıza başvuruyoruz.

 

SONUÇ ve İSTEM……….: Yukarıda ayrıntılıca açıklandığı üzere; 5237 Sayılı TCK’nun 309’uncu ve maddesinde belirtilen “Anayasayı İhlal” suçunu örgütlü bir biçimde ihlal eden Cumhurbaşkanı  görevini yürüten R. Tayyip Erdoğan ve diğer belirtilen şüpheliler hakkında soruşturma başlatılarak yargılanmalarına karar verilmesini vekâleten talep ederiz. 30/05/2016

 

Başvuruda Bulunan Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
V e k i l l e r i
Av. Metin BAYYAR    Av. Sait KIRAN    Av. Doğan ERKAN