Bakın, bölgemizin acı ve yakıcı gerçeklerinden biri daha, bu kez de bir emperyalist medya organı tarafından açıkça ortaya konmuş, itiraf edilmiş, dile getirilmiş olmaktadır.
İngiliz Daily Telegraph Gazetesi, başyazılarından birinde, Batı yanlısı (ABD’ci ve AB’ci) Kürt Hareketlerinin, kendileri için “en güvenilir” ve “en etkili” hareketler olduğu tespitinde bulunuyor.
Yani, arkadaşlar; Barzani’nin KDP’si, Talabani’nin KYB’si ve Öcalan’ın PKK’si, PYD’si, YPG’si, Ortadoğu’nun, Balkanlar’ın, Asya’nın ve hatta Afrika’nın en Amerikancı, en Avrupa Birlikçi hareketleriymiş.
Bu emperyalizm yandaşı Burjuva Kürt Hareketlerinin bölge halklarına ettikleri ihaneti düşünebiliyor musunuz?
Biz de on yıllardan bu yana aynı gerçeği ortaya koyduk, defalarca. Dedik ki; 1991’de Sosyalist Kamp’ın çöküşüyle birlikte Öcalan ve PKK dümeni Amerika’ya kırdı, Miami Sahillerine demir attı ve ABD Emperyalist Haydutlarıyla eklemlendi…
Barzani zaten Amerikan işbirlikçiliğini ve hizmetkârlığını, babası Molla Mustafa Barzani’den miras olarak devralmıştır.
PKK ise, Sosyalist Kamp’ın yıkılışıyla birlikte sol cepheyi terk etmiş ve Amerikancı Karşıdevrim Cephesinde yerini almıştır. Bugün geldikleri durum itibarıyla da, Obama’nın deyişiyle “Bölgedeki yerel ortakları”dır. Daily Telegraph yazarının söylediği de zaten çok açık ve nettir.
Yine bir medya organı, PKK “Bijî Serok Obama” sloganları attırdığı günlerde Balkanlar’dan Çin’e kadar uzanan geniş coğrafyada Kürtlerin dışında hiç kimse böyle bir slogan atmaz, diye yazmıştı.
Ne utanç verici bir durum, değil mi?
Che’nin deyişiyle, “İnsan soyunun başdüşmanı” emperyalist çakal ABD’nin “en güvenilir” ve “en etkili” yerel gücü olacaksınız, ondan sonra da kalkıp insanlıktan bahsedeceksiniz, özgürlükten bahsedeceksiniz, demokrasiden bahsedeceksiniz ve hatta solculuktan, devrimcilikten bahsedeceksiniz. Geçin bunları, ayıp oluyor…
ABD Emperyalist Çakalı, 1960’lı yıllarda vardığı bir karar uyarınca, dünyayı bin ülkeli, yani kent devletçiklerinden oluşmuş bir hale getirmeye çabalamaktadır. İşte BOP da o insanlık düşmanının Ortadoğu’ya ilişkin planının projelendirilmiş, haritalandırılmış, dolayısıyla da netçe önü sonu belirlenmiş halidir.
1990’dan bu yana bu emperyalist çakal, söz konusu planını, projesini hayata geçirmek için savaşlar çıkarmaktadır, işgaller yapmaktadır, yerel taşeronlar kullanmaktadır bölgede.
İşte bu sebepten, 1990’dan bu yana Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da, Asya’da kan hiç durmaksızın akıtılmaktadır.
ABD Haydudu, etnik, dini ve mezhepsel ayrılıkları ve onlar aracılığıyla oluşturduğu çatlakların yarattığı havayı ve durumu kullanmaktadır. Yani, bölge ülke halklarını etnik ve dini temelde ayrıştırıp düşmanlaştırarak birbirine kırdırmaktadır. Kendisiyse, olayların seyrine, geldiği aşamaya uygun olarak, bazen birini, bazen diğerini desteklemektedir.
Burjuva Kürt Hareketleri ise, 1991’den sonra istikrarlı bir biçimde, Daily Telegraph’ın da belirttiği gibi Amerikan hizmetindedirler, Avrupa Birliği hizmetindedirler, emperyalistler hizmetindedirler.
PKK Liderlerinin de netçe belirttiği gibi, onların bugüne dek Amerika ya da NATO karşıtı hiçbir söz ve eylemleri olmamıştır.
Ne diyordu Karayılan, ABD Medya organına verdiği röportajda?
“Amerika bizim uzaklardan gelen dostumuzdur. Türklerin aksine Kürtler Amerika’ya dostturlar. 7 bin savaşçımızı Amerika’nın emrine verelim, onun hizmetinde savaşsınlar…”
Yine ne diyordu, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ABD ziyareti sonrasında?
“ABD’den Suriye için rol istedik…”
İşte bunlar böylesine kaynaşmış durumdadır ABD Emperyalistleriyle.
Şu anki Suriye’de yaşananlara baktığımızdaysa bu kaynaşıklığın fiilen hayata geçirilmiş olduğunu görürüz. Fırat’ın doğusunda kalan 570 km’lik sınır hattı boyunca, ABD ve PKK işbirliğiyle oluşturulmuş bulunan Kürt Devletinde yani BOP’un Suriye ayağını oluşturan Amerikancı Kürt Devletinde, ABD’nin de askerleri, özel kuvvetleri, Black Water’ları ve 20 tane de askeri üssü bulunmaktadır. Yani bu Kürt Devleti aynı zamanda bir ABD Devletidir. Tıpkı İsrail gibi…
Diyoruz ya; İsrail demek ABD demektir, diye…
Artık Barzanistan demek de ABD demektir; PKK, PYD, YPG demek de açıktan ve kesince ABD demektir. ABD’nin bölgedeki kara gücüdür, jandarmasıdır bu işbirlikçiler.
Kerizi elimizden kaçırmayalım
Ne diyor Daily Telegraph yazarı?
Aynen şunu:
***
İngiltere’de yayınlanan Daily Telegraph gazetesi başyazılarından birisinde, Zeytin Dalı Harekâtı nedeniyle Washington ve Ankara’nın arasındaki gerginliğe dikkat çekiyor.
BBC Türkçe’nin haberine göre, Daily Telegraph gazetesinde çıkan makale, Türkiye’nin NATO’dan uzaklaştırılarak Rusya’nın sevindirilmesinin önüne geçilmesi gerektiğini vurguluyor.
Makale şu şekilde:
“NATO’nun takdir edilen 5. Maddesi bir müttefik ülkenin saldırıya uğramasının, tüm müttefiklere düzenlenmiş bir saldırı anlamına geleceğini söyler. Bu madde, 2. Dünya Savaşı sonrasında barışın garantörü olmuştur.
Düşmanlara karşı kolektif misillemeyi öngören bu madde bugüne kadar sadece 11 Eylül 2001’de Batı dünyasına düzenlenen en büyük saldırının ardından işletilmişti.
Bugünse NATO’nun en güçlü üyesi ABD’nin yakın müttefikleri, bir diğer NATO ülkesi Türkiye’nin doğrudan hedefi haline gelmiş durumda.
Kürt savaşçılar, Suriye ve Irak’ta Batı’nın en güvenilir, en etkili müttefiki olduklarını göstermiş durumdalar.
‘ABD İÇİN MÜTTEFİK, TÜRKİYE İÇİN TERÖRİST’
Kürtlerin oynadığı rol, IŞİD’le mücadelede kritik öneme sahipti. Ancak Türkiye, Kürtlerin bölgede bağımsız bir devlet kurmayı amaçladıklarından endişe ediyor.
Böyle bir adım, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü de tehdit edecek bir gelişme olarak görülüyor.
Bu yüzden Washington tarafından müttefik olarak görülen savaşçılar, Ankara tarafından ayrılıkçı teröristler olarak algılanıyorlar.
NATO’nun kuruluş nedeni olan Rusya’nın dost ateşi riskiyle karşı karşıya olmasından büyük haz duyduğuna şüphe yok.
Batılı liderlerin Türkiye’deki başarısız darbe girişimine karşı verdikleri zayıf tepkiden bu yana Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan düş kırıklığı içerisinde.
‘TÜRKİYE’NİN SINIR ENDİŞELERİ ÇÖZÜLEBİLİR’
Rusya bu çatlağı kullanarak Türkiye’yi NATO’dan tamamen koparmayı fazlasıyla arzulayacaktır.
Bu durumun gerçekleşmesinin önlenmesi gerek. Türkiye’nin sınır endişeleri, özellikle de Suriye sınırı konusu çözümlenebilir. Kürtler hâlihazırda geniş bir coğrafyada fiilen özerk bir yönetim kurmuş durumda.
Makul bir çözüm mümkünken tüm tarafların itidal göstermesi gerekiyor.
Askeri gerilimin artması en çok Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i sevindirecektir. Sırf bu gerçek dahi, tansiyonun yükselmesinin önüne geçilmesi gerektiğini gösteriyor. (http://www.abcgazetesi.com/unlu-ingiliz-gazetesinden-cagri-turkiye-natodan-kopuyor-durdurun-76342h.htm)
***
Açıkça görüldüğü gibi, Türkiye’nin NATO’dan uzaklaşmasına ve hatta kopmasına izin vermeyelim, diyor. Onu avutarak kullanmaya devam edelim…
Suriye sınırı için çözüm bulunabilir, bu kolay bir şey, diyor. Bırakalım Afrin’de Türkiye’nin dediği olsun, ne önemi var bunun?..
Zaten Fırat’ın doğusunda kalan geniş bir bölgede Kürtler otonom yönetimlerini kurmuş bulunmaktadırlar.
Meseleyi ne kadar gerçekçi değerlendiriyor, değil mi kendileri açısından?..
Kürtler bizim en sadık ve etkili piyonlarımızdır, diyor. Ama Türkiye’yi de elde tutalım, onu da kullanmayı sürdürelim. Akıllı davranırsak bunu da başarırız. Ama agresif ve kaba yöntemler kullanırsak elimizden kaçırırız kerizi. O da Rusya’nın yanına gider, Çin’in yanına gider, bu da bizim için kötü bir sonuç olur. Ortadoğu’da İsrail’den ve Kürtlerden başka güvenebileceğimiz sadık dostumuz kalmamış olur ki bunlarla tüm Ortadoğu ve Asya’yı kontrol etmemiz, oraları hegamonyamız altında tutmamız çok zor olur…
Her meselenin olduğu gibi, Kürt Meselesi’nin de bir gerici, karşıdevrimci, Amerikancı çözümü vardır, bir de devrimci çözümü vardır.
Barzani’ler, Talabani’ler, Öcalan’lar, Karayılan’lar, KDP’ler, KYB’ler, PKK’ler, PYD’ler, YPG’ler; Kürt Meselesinin Amerikancı Çözümünü savunmaktadırlar on yıllar boyunca.
Görüldüğü gibi bu çözüm metodu da hem Kürt Halkına, hem bölge halklarına ölümden, kandan, acıdan, gözyaşından başka bir şey vermemektedir.
Oysa Devrimci Çözüm, Halkların kardeşliği üzerine inşa edilir. İşçi Sınıfı, Köylülük ve Emekçi Sınıf ve Tabakaların çıkarlarını temsil eder. Dolayısıyla da ABD Emperyalistlerine, AB Emperyalistlerine ve onların yerel işbirlikçileri olan Antika ve Modern Parababalarına düşman olur. Onları ülkeden ve bölgeden kovmayı hedefler. Yani sınıf esasına dayanan, dolayısıyla da ezilen ve sömürülen kitlelerin çıkarını savunmayı hedef alan bir mücadele hattı belirler ve o hatta savaşır. Ki biz bu savaşa “Demokratik Halk Devrimi Savaşı”, diyoruz.
Bu savaşın sonunda da Devrimci Demokratik Halk İktidarını kurmayı amaçlıyoruz.
İşte böyle bir ortak, daha doğrusu kardeşçe verilmiş bir mücadelenin zaferi üzerine kurulan Devrimci Demokratik Halk İktidarı, Kürt Meselesini de, her iki halkın eşitliği, özgürlüğü ve kardeşliği temelinde çözer. Biz bu çözümü “Kürt-Türk Halk Cumhuriyeti” ibaresiyle özetlemiş olmaktayız. Edirne’den Çin sınırına kadar uzanan geniş coğrafya üzerinde yer alan Türk ve Kürt Halkının oluşturacağı Devrimci Demokratik bir Halk Cumhuriyeti olacaktır bu. Bizim tezimiz, daha doğrusu Kürt Meselesindeki çözüm anlayışımız, 1930’lu yılların başından itibaren bu şekildedir.
Biz Gerçek Devrimciler olduğumuz için tabiî, her konuda Gerçek Devrimci Çözümü savunuruz, gerçek devrimci mantık ve metotla meseleleri ele alırız.
Tabiî önceliğimiz, yani birincil olarak dayandığımız temel, Uluslararası Proletarya Hareketinin niteliği ve çıkarlarını oluşturan temeldir. Diğer bütün meseleler bunun yanında ikincil kalır. Her meselenin çözüm şekli bu temelle uyumlu olmak durumundadır. Bu temelle çatışma oluştuğu anda tercih edilen bu yön, bu taraf olur.
Ama daha önce de defalarca yazdığımız gibi, bu Gerçek Devrimci Anlayışı ve Çözümü şu anda bizim dışımızda savunan herhangi bir hareket yoktur.
Kendilerini sol, sosyalist hatta komünist sayan pek çok küçükburjuva hareket, PKK’nin yörüngesine savrulup Amerikancı hatta geçmiş bulunmaktadırlar. Dolaysıyla da bunların, demokrasi, özgürlük vs. şeklinde dillendirdikleri kavramların tamamı, Amerika’nın “Project Democracy” adlı, sadece Amerika’nın emperyalist çıkarlarını temsil eden bir proje kapsamı içinde kalır.
Amerikancı Kürt Hareketi PKK’nin Türkiye Halkına verdiği ikinci büyük zarar, yapmış olduğu ikinci büyük kötülüktür bu. Bütün küçükburjuva sol grup, grupçuk, kendini parti vs. olarak adlandıran ne kadar hareket varsa hepsini “havuç ve sopa” yöntemiyle diz çöktürüp hizaya getirdi, kendi safına geçirdi, yandaşı kıldı, amigosu yaptı.
Yani Türkiye’de bizim dışımızda sol bırakmadı, sosyalist bırakmadı, komünist bırakmadı, demokrat bırakmadı. Hepsini emri altına aldı, dolayısıyla da Amerikancılaştırdı. Bunların devrimcilikle de, demokratlıkla da zerre ilgilerini bırakmadı.
Barzani’nin KDP’si hiç değilse bu kötülüğü yapmadı Irak Halkına. Onlar hiçbir zaman sol, demokrat vs. oynamadı. Neyseler hep o oldular. Ama PKK ve HDP hep ikiyüzlü oynadı, davrandı.
Hem en halisinden Amerikan işbirlikçiliği yaptı, hem de gerektiğinde kendini solcu saymaktan geri durmadı… Tabiî bu, Amerika’nın isteğiyle oldu. ABD böylece bir taşla iki kuş vurmuş oldu Türkiye’de.
Hem kendine bağlı Burjuva Kürt Hareketini yarattı, hem de onun aracılığıyla Türkiye Solunun neredeyse kökünü kuruttu.
Neyse, geçelim…
Emperyalist yayın organı utanmadan bir de NATO’nun 5’inci maddesinden söz ediyor, değil mi?
Bu dünya barışını korumuş da, bilmem ne…
Gerçek barışın en büyük düşmanı sizsiniz, bre çakallar!
Sizin işiniz gücünüz mazlum milletleri boyunduruk altında tutmak, sömürmek, ezmek, yağmalamak varlıklarını…
Barışın da, özgürlüğün de, demokrasinin de, hukukun da, hakkın, adaletin, ahlâkın ve namusun da en büyük düşmanısızınız siz, ABD Haydut Çakalı ve Avrupa Birliği Devletleri olarak…
10 milyon civarında masum Müslümanın canını aldınız, 1990’dan bu yana Ortadoğu’da ve Asya’da.
Libya’dan Pakistan’a kadar uzanan geniş coğrafyada yer alan İslam ülkelerini cehenneme çevirdiniz, bre alçaklar!
NATO’nuz da, siz de, hain işbirlikçileriniz de defolup gideceksiniz bir gün dünyamızdan…
Mazlum halklar ancak o zaman rahat bir nefes alacak…
Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, Ortadoğu Cehenneminin odun taşıyıcıları sadece Amerikancı Kürt Hareketleri değildir. Ortaçağcı, Muaviye-Yezid Dincisi ya da CIA-Pentagon Dincisi, Amerikan yapımı hareketler, partiler ve iktidarlar da bu cehennemin odun taşıyıcıları arasındadır. Yani Kaçak Saraylı Reis’in AKP’giller’i, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri gibi yerel taşeronları aracılığıyla yarattığı cehennemin ateşini harlandırmıştır, ABD, AB Emperyalist Haydutları.
Bunların ortak paydası ABD işbirlikçiliğidir, taşeronluğudur, dolayısıyla da halk düşmanlığıdır, Müslüman düşmanlığıdır, ahlâk ve namus düşmanlığıdır.
Bunların hepsi Tarih ve insanlık önünde hesap vereceklerdir.
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
25 Ocak 2018
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı