25 Eylül’deki Barzanistan Referandumu, BOP’un taktik bir adımıdır.
Ve şurası da yüzde yüzlük kesin bir gerçektir ki, bu iş ABD’nin bir kararıdır.
Ve ne yazık ki aynıya yakın kesinlikte bir gerçek daha vardır ki; benzer bir referandum, çok da uzak olmayan bir gelecekte Türkiye’nin de karşısına çıkarılacaktır.
Sistematik düşünemeyen ve özgürce zihnini kullanmayı beceremeyen bazı kişilerin aklına; “Bu da nereden çıktı şimdi?”, gibisinden bir soru gelebilir.
Yahu nereden çıkacak…
1950’den bu yana, dünyanın Başhaydut Emperyalist Çakalı ABD, Ortadoğu’da yapıp edeceği kanlı oyunların sonucunda ortaya çıkarmak istediği tabloyu, bir harita biçiminde, bebelerin bile bir bakışta görüp anlayacağı açıklıkta ortaya koydu. Hem de yıllar önce… Washington’un Ulusal Güvenlik Danışmanları, Dışişleri Bakanları, yine aynı açıklıkta ve kesinlikte bunu dile getirdiler: “Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları ve haritaları yeniden çizilecektir.”, dediler.
Ve bu haritayı ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yayınlattı. NATO Kolejlerinde ders olarak okuttu.
Daha bunun saklısı gizlisi kaldı mı?..
Görülmeyen, anlaşılmayan, kıyısı, köşesi, bucağı kaldı mı?
Yok…
Harita kabak gibi ortada. Ve adam, yani emperyalist haydut, 1990’dan bu yana bölgedeki yerel hain işbirlikçileriyle birlikte bu haritayı hayata geçirebilmek için Ortadoğu’yu ölüm tarlalarına ve kan deryasına çevirdi.
İşte Irak’ta, Libya’da, Suriye’de bu harita şekillendi. O zaman, sıra geldi haritaya dahil olan diğer kurbanlara…
Bu gerçeği görmemek için, at gözlüğü takarak ya da görme engelliyi oynayarak haritaya bakmak gerekir. Ya da, zihni kullanma yetisini kaybetmiş olmak gerekir.
Hz. Muhammed’in Kur’an’daki deyişiyle, “yaşayan canlılar içinde en zavallılar” durumuna düşmüş olmak gerekir…
Yıllardan bu yana, onlarca kez, feryat ederek söyledik, yazdık. Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete de (AKP de, CHP de, MHP de, HDP de); IŞİD de, PKK de, PYD de, DSG de; ÖSO da, Barzani de ABD’nin bölgedeki yerel güçleridir, işbirlikçileridir ve de BOP’un taşeronlarıdır, diye.
Anlayan oldu mu?
Olduysa ne oranda oldu?
Yurdum insanlarının, ne acıdır ki, yüzde 90 civarında bir oranı futbol kulübü taraftarı gibi, belli bir siyasi partiyi inanç düzeyinde benimseyip tabulaştırmış durumda. Araştırmayı, incelemeyi, gerçeklere ulaşmayı, gerçeğe odaklanmayı, okumayı, izlemeyi çoktan terk etmiş…
Neredeyse, hani der ya futbol taraftarları; “damarlarımı kessen kanım şu renklerde akar”, diye; o hale gelmiş neredeyse bu kapsamdaki insanlarımız da…
Eee, durum böyle olunca da bu kardeşlerimize olayları-gerçekleri, sebep sonuç ilişkileriyle göstermek, anlatmak imkânsıza yakın bir hal alıyor.
Fakat ünlü atasözünde dendiği gibi: “Gerçekler inatçıdır.”
Biz onları istediğimiz kadar görmezlikten gelelim, yok sayalım, hiç oralı olmazlar. Onlar kararlılıkla varlıklarını ve gelişimlerini sürdürürler.
Meselenin son bir yönüne vurgu yaparak bitirelim yazımızı, isterseniz.
Bakın Meclisteki Dörtlü Çete’ye, başta Kaçak Saraylı Reis’in AKP’giller’i olmak üzere.
Ne diyorlar Barzanistan Referandumu için?
Gak guk-laga luga…
Çünkü oyunun içinde bunların hepsi de. Halka karşı böyle diyecekler. Anlamsız kuru gürültüler çıkaracaklar yalnızca. Tamam yahu, biz de zaten bu işin içindeyiz, diyecek halleri yok.
Yine hep söylüyoruz ya; Ortadoğu’da Tarih çok hızlı akmaya başladı artık.
ABD Haydudunun bu emperyalist projesinin karşısına çıkacak etkin bir güç, ne acıdır ki yok.
O güç ne olabilirdi?
Birinci Kuvayimilliye Geleneğine sahip Türk Ordusu ve aynı geleneği benimseyen laik, yurtsever, Mustafa Kemalci siyasi hareketler, aydınlar, bilim insanları…
Bunların tamamını, bir CIA Operasyonu olan “Ergenekon-Balyoz Davası” kumpasıyla tasfiye etti, ezdi, sindirdi, işini bitirdi, ABD. Yani, kendisinin ve işbirlikçi hainlerinin yürüyeceği yolun temizliğini yaptı önceden.
Peki, bu kumpasta yerel taşeron rolünde ihaneti gerçekleştirenler kimlerdi?
Pensilvanyalı İmam’ın FETÖ’süyle, Kaçak Saraylı Reis’in AKP’giller’i ve onların her boydan ve soydan takım taklavatları.
Şimdi de kalkmış biri, kendisini milliyetçi, vatansever diye pazarlamaya çalışıyor. Allah’la aldattığı cahil, bilinçsiz, saf insanlarımıza yutturmaya çalışıyor, yalanlarını, dümenlerini.
Hadi be!
Saygıdeğer Halkımız;
Yukarıda da dediğimiz gibi, çok da uzak olmayan bir gelecekte göreceksin, bu kötümser öngörümüzün nasıl gerçekleştiğini. O zaman diyeceksin belki; “Bu ihtiyar Dayı meğer ne kadar da doğru söylemiş. Ne kadar da çabalamış bize gerçekleri göstermek için, yaklaşan felaketi göstermek için. Ama biz görememişiz, anlayamamışız.”, diye…
Kaderini bilen ve onu asla değiştirmeye gücünün yetmeyeceğini de çok iyi bilen, ama buna rağmen son soluğuna dek mücadeleden vazgeçmeyen Mitoloji Kahramanları gibi, trajik kavgamızı sürdürüyoruz ve sürdüreceğiz biz…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
22 Eylül 2017
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı