1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda kimin dost, kimin düşman olduğunu nasıl da biliyorsun be Tayyip!

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda kimin dost, kimin düşman olduğunu nasıl da biliyorsun be Tayyip!

Ama sen, buna rağmen bize dost olanın, ABD ve AB Emperyalist Haydutları tarafından katledilmesinde suç ortaklığı ettin be!

Bize düşman olanınsa, bugüne dek hep yanındasın, hep emrindesin…

İşte bu duruşun da senin, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Halkının ve Vatanının düşmanlarıyla işbirliği halinde olduğunu gösterir.

Dolayısıyla da, ihanet içinde bulunduğunu gösterir…

 

46’ncı Muhtarlar Toplantısında, meftunu olduğu kürsü ve mikrofon başına geçen Tayyip, aynen şöyle diyor, konuşmasının bir yerinde:

“74 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda susturma hareketi ile bizim bütün muharebemizi çökerttiler. Ne oldu? Biz ASELSAN’ı öyle kurduk. Şimdi, ASELSAN’da biz onun daha iyisini yapıyoruz.” (http://www.haberturk.com/cumhurbaskani-erdogan-dan-muhtarlar-toplantisi-nda-aciklamalar-1875729)

Evet, Tayyip!

ABD ve AB Emperyalist Çakalları bu Harekâtta tüm muhaberatımızı çökerttiler. O sebeple de, başta “Kocatepe” adlı savaş gemimizin, bizim uçaklar tarafından vurularak batırılması olmak üzere, pekçok zayiat vermemize sebep oldular.

Hatırlanacağı gibi, Türk Jetleri, Kocatepe adlı savaş gemimizi, Rum gemisi sanarak vurmuşlardır. Muhaberat çökmüş durumda çünkü…

Yine hatırlanacağı gibi, Harekât sonrasında da ABD Emperyalist Haydudu, Türkiye’ye silah ambargosu uygulayarak cezalandırmada bulunmuştur.

Bu emperyalist haydutların tamamı da, 1974’ten bu yana Türkiye’yi Kıbrıs’ta “işgalci” olarak suçlamaktadırlar. Türk Askerinin de Adayı terk etmesini istemektedirler. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de hiçbiri tanımamaktadır…

Sadece emperyalistler tanımamakla kalmıyor, KKTC’yi. Müslüman geçinen devletler de tanımıyor. Çünkü onların da başı, bu emperyalist haydutlar tarafından bağlanmış durumdadır.

Bu harekâtta Türkiye’ye karşı tüm imkânlarıyla dostluk gösteren ve destekte bulunan tek bir ülke olmuştur: Muammer Kaddafi’nin Libya’sı…

Uçak yakıtı, silahlar ve yedek parçalar olmak üzere her türden askeri teçhizatı sınırsız bir biçimde göndermiştir Türkiye’ye.

Yakın zamana kadar Arap Dünyası içinde Türkiye’ye gerçekten dostluk gösteren iki ülke vardı:

Bunlardan biri, Muammer Kaddafi ve Onun Libya’sı, diğeri de Beşşar Esad ve Baas liderliğindeki Suriye…

Beşşar Esad aynen şunu demişti bir keresinde:

“Ben Türkiye Halkından gördüğüm dostluğu, dünyanın başka hiçbir yerinde görmedim.”

Hâlâ da Türkiye Halkına dostça bakmaktadır, Beşşar Esad ve Baas Rejimi.

Sen ne yaptın, Tayyip?

ABD’li efendilerinin ve onların alçak şefi Obama’nın bir buyruğu üzerine, Muammer Kaddafi’nin Libyası’nı da, Beşşar Esad’ın Suriyesi’ni de düşman ilan ettin, durduk yerde.

NATO’nun Libya’ya saldırı planladığını duyduğun anda, ilk önce buna karşı çıktın.

“NATO’nun Libya’da ne işi var yahu?”, dedin… Çünkü çok değil, 1 yıl kadar önce Muammer Kaddafi’nin elinden İnsan Hakları Ödülü almıştın Libya’da. Ve dostlukla kucaklaşmıştın onunla.

Fakat Obama denen çakal kesin buyruğunu verdi. Ve sen derhal hizaya geçtin. “Tamam, Libya’yı vuralım, NATO olarak”, dedin. “Bu vuruşun askeri karargâhı da İzmir’deki NATO üssü olsun.”, dedin. Öyle de oldu…

Türk Savaş Gemileri de katıldı, NATO’nun ABD’li komutanlarının emrinde Libya Harekâtına ve Libya’yı vurmaya.

Ve sonunda dost ve kardeş Muammer Kaddafi, Fransız uçaklarının alçakça bir saldırısı sonrasında konvoyu vurularak savunmasız kaldı. Sonrasında da, ciğeri beş para etmez, insanlığını üç kuruşa satmış serseriler tarafından linç edilerek vahşice katledildi.

Muammer Kaddafi Şehittir…

Bu gerçeği, Ölümsüz Devrimci Hugo Chavez de, dünyanın öbür ucundaki ülkesi Venezuela’dan görmüş ve dile getirmiştir.

Sense Tayyip; Muammer Kaddafi’nin katliamcıları arasındasın. Tabiî avanenle birlikte…

Senin ellerin de bulanmıştır, Kaddafi’nin kanına…

İyi bak ellerine, göreceksin o Şehidin kanlarını!

Libya, bildiğimiz gibi, o saldırı sürecinde 100 bin civarında insanını kaybetmiştir. Ülke Cehenneme döndürülmüştür ve derebeyileşmiş aşiretler ülkesi haline getirilmiştir.

Doğal zenginliği olan petrolleri de emperyalist haydutlar tarafından yağmalanmaktadır…

Suriye’yle ise, 7 yıldır uğraşmaktasın, Tayyip…

Neden?

Yine aynı sebepten:

Emperyalist ağababaların, senin de Eşbaşkanlığını yaptığın BOP Haritası’nı hayata geçirebilmek için Suriye’yi üç parçaya bölmeyi planlamışlardı. Bunu başarabilmeleri için de Antiemperyalist, Yurtsever Lider Beşşar Esad ve Baas Hükümeti’nin devrilmesi gerekmekteydi.

İşte bu nedenden dolayı emir verdiler sana, Beşşar Esad’a ve Suriyesi’ne saldır diye… Sen de saldırdın…

7 yıldan bu yana yarım milyona yakın Suriye vatandaşı hayatını kaybetti, bu saldırılar sonucunda. Milyonlarcası ülkesinden kaçtı. 4 ila 5 milyon civarında Suriyeli de şu an Türkiye’de yaşamaktadır… Suriye de Cehenneme döndürülmüş durumdadır, bu emperyalist saldırılar yüzünden. Ülkenin hemen her tarafı yakılıp yıkılıp harabeye döndürülmüştür.

Suriyeli sığınmacılar için 40 milyar dolar civarında para da Türkiye Hazinesinden gitmiştir. Yani yoksul, çilekeş halkımızın alınterinden kesilerek biriktirilen bu paralar, emperyalist haydutlar ve onlara taşeronluk eden sizlerin sebep olduğu felaket yüzünden yok yere heder olup gitmiştir…

Daha önce de söyledik Tayyip; ne komşu bıraktın, ne sınır… Dost bellediğin, Türkiye’ye gelişinde bile Kraliçe’nin Gül’üyle birlikte kaldığı otele, yani ayağına giderek ağırladığın Suudi Kralları, ölümlerinde resmi yas ilan ettiğin Suudi Kralları, Suudi Prensleri ise, Türkiye’nin ABD, AB ve Siyonist İsrail’le birlikte en ağulu düşmanları arasındadır.

İşte bunun en kesin ve açık iki belgesi:

1- 4 Haziran 2014 tarihinde, Washington’daki “CFR” (Dış İlişkiler Konseyi) adlı bu CIA’nın çekirdek örgütlerinden birinde, Suudilerle Siyonist İsrail’in yetkilileri buluşuyor. Ve bir dizi kararlar alıp bunları antlaşmaya çeviriyor. İşte 7 maddelik bu antlaşma:

 “1- Araplar ve İsrail arasında barış sağlanması.

“2- İran’da siyasi sistemi değiştirme.

“3- Körfez İşbirliği Konseyi Birliği.

“4- Yemen barışının sağlanması ve Körfez’deki istihdam demografisini dengelemek için Aden Limanı’nın canlandırılması.

“5- Körfez ülkelerinin yanı sıra Arap ülkelerini korumak için Amerikalı ve Avrupalı desteğiyle bir Arap Gücü oluşturulması.

“6- Arap dünyasında İslami ilkelere dayalı demokrasinin temellerinin hızla kurulması.

“7- Büyük Kürdistan’ın yaratılması için barışçıl yollarla İran, Türkiye ve Irak’ın emellerini zayıflatıp Kürdistan lehine bu 3 ülkeyi parçalamak.

“Dost ve kardeş Suudi Arabistan’ın emelini öğrenmek isteyenler için CFR sitesindeki sözleri aleni duruyor.” (Aktaran: Muharrem Sarıkaya, http://www.haberturk.com/yazarlar/muharrem-sarikaya/1135748-suudi-ve-israilin-kurdistan-anlasmasi)

Aşağıda da, bu anlaşmanın, CFR’nin resmi sitesindeki İngilizce orijinal metni görülmektedir:

“1. Achieving peace between Arabs and Israel.

“2. Changing the political system in Iran.

“3. Unity of the Gulf Cooperation Council.

“4. Achieving peace in Yemen and revitalizing the port of Aden because this will rebalance the demographics of employment in the Gulf.

“5. Establishing an Arab force with American and European blessing to protect the countries of the Gulf as well as the Arab countries and to safeguard stability.

“6. The speedy establishment of the foundations of democracy with Islamic principles in the Arab world.

“7. Working toward the creation of a greater Kurdistan in peaceful ways as this will weaken Iranian, Turkish, and Iraqi ambitions and would split up a third of each of these countries in favor of Kurdistan.” (https://www.cfr.org/event/regional-challenges-and-opportunities-view-saudi-arabia-and-israel-0)

Bu da ikincisi:

İleride Kral olacağına kesin gözüyle bakılan, Suudi Arabistan’ın şu anki en yetkilisi konumundaki Veliaht Prens Muhammed bin Salman, Mısır gezisi sırasında yaptığı bir konuşmada, Türkiye’ye dair aynen şunları söylüyor:

“Suudi Arabistan’da ‘krallığı’ devralmaya hazırlanan Veliaht Prens Muhammed bin Selman, ilk yurt dışı seyahatini gerçekleştirdiği Mısır’da, Türkiye, Katar ve İran için “şeytan üçgeni” ifadesini kullandığı iddia edildi.

“Veliah Prens’in bu sözleri söylediğine dair iddia El Cezire Arapça ve CBS Arap televizyonları tarafından yayınlandı. Toplantıya katılan gazetecilerden biri olduğunu söyleyen CBS’in Mısırlı program sunucusu Lemis el Hedidi, Salman’ın Arap ülkelerin terör riskiyle karşı karşıya olduğuna değindikten sonra sözü İran, Türkiye ve Katar’a getirdiğini söyledi.

“Söz konusu ülkelerin Arapların güvenliğine tehdit olabilecek politikalar izlediğini öne süren Prens Selman, İran’ı da mezhepçilik politikalarını yaymakla suçladı.

“CBC kanalına konuşan gazeteci, Salman bin Muhammed’in ayrıca, “Erdoğan’ın yönettiği Osmanlılar, Müslüman Kardeşleri de kullanarak halifeliği yeniden getirmek istiyor. İran ideolojik devrimini yaymak istiyor.” dediğini aktardı. Prens Selman’ın Irak ve Mısır’ın Sina bölgesindeki “terör gruplarını” da sayarak Türkiye ve İran ile birlikte ‘şeytan üçgeni’ suçlamasında bulunduğu belirtildi.” (http://www.hurriyet.com.tr/dunya/suudi-prens-turkiyeye-bu-sozleri-soyledi-mi-40763548)

İşte sen, bunların dostusun, Tayyip!

Yani Türkiye’nin düşmanlarının dostusun. ABD’nin, AB’nin, Siyonist İsrail’in ve bir günde 47 insanın kafasını keserek öldüren, Türkiye düşmanı Suudi Hanedanlığı’nın dostusun sen…

Türkiye’nin dostlarınınsa, azılı düşmanısın… Muammer Kaddafi’nin Libyası’nın ve Beşşar Esad’ın Suriyesi’nin…

Dolayısıyla da sen ve avanen AKP’giller ve Meclisteki Dörtlü Çete’nin tamamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır, Türkiye Halkının düşmanıdır ve vatanın düşmanıdır…

Bunu sen de biliyorsun, adın gibi…

Eninde sonunda Halkımız da bilecek bu acı gerçeği…

 

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

14 Mart 2018

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı