Bundan 52 yıl önce, ülkemizin en ilerici anayasası olan “61 Anayasası”nın getirdiği özgür düşünme, örgütlenme ve tartışma ortamında devrimci mücadelenin gelişmesini hazmedemeyen ABD Emperyalistleri ve yerli uşakları, 12 Mart Faşist Darbesi’ni yaptılar.
27 Mayıs Politik Devrimi’nin ardından ülkemizde devrimci hareket yükselişe geçmiş, sosyalist yayınların basımı ve dağıtımı kolaylaşmış, İşçi Sınıfının örgütlülüğü artmış, devrimci gençlik hareketleri filizlenmişti. Dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi ülkemizde de antiemperyalist mücadele alabildiğine güçlenmişti.
Böylesine bir mücadelenin büyümesi, ABD’nin ülkemizi dilediği gibi sömürmesinin önünde büyük bir engeldi, dolayısıyla da bu örneklerin ortadan kaldırılması gerekiyordu AB-D Emperyalistleri ve yerli işbirlikçileri için.
AB-D Emperyalistleri ve işbirlikçileri, Kuvayimilliye gelenekli Halkımıza elbette ki düşman olacaklardı. Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızda Emperyalist Yedi Düveli ve yerli işbirlikçilerini hezimete uğratmış, onların hainane planlarını yırtıp atmıştık. Sonrasında da AB-D Emperyalistlerinin ülkemize yeniden girme fırsatı bulduğu işbirlikçi Demokrat Parti ve Menderes Hükümeti dönemini de 27 Mayıs Politik Devrimi ortadan kaldırmıştı.
İşte bu nedenle Ordu içerisinde satın alabilecekleri namus yoksunu fosilleşmiş aygıtlarını kullanarak 12 Mart 1971 Faşist Darbesi’ni gerçekleştirdi ABD Emperyalistleri, yerli uşakları eliyle. Denizler’i ve Mahirler’i katlettiler, onlarca yurtseveri, devrimciyi işkencelerden geçirdiler, tutsak ettiler. Daha sonraki faşist saldırılarını, katliamları yaparken önlerine çıkması muhtemel engelleri kaldırmak için; halkın devrimcilerle buluşmasını engellenmek için yaptılar bu faşist darbeyi. Böylece Kontrgerilla beslemelerinin ve Ortaçağcı örgütlenmelerin de önünü açmış oldular.
Bu halk düşmanlığının yani 12 Mart Faşizminin gelmesinin tek nedeni emperyalistlerin arzusu ve isteği değildi elbette. Proletarya sosyalistlerine, bu topraklarda devrimi gerçekleştirecek biricik ideolojiye ve onun önderi Hikmet Kıvılcımlı’ya kulak tıkanması da faşizmin Halkımızın başına musallat olabilmesinin en önemli nedenlerinden biriydi.
Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı’nın uyarıları, öngörüleri ve bu doğrultuda ortaya koyduğu çözümlerine ne yazık ki kulak tıkandı. “Anarşi Yok! Büyük Derleniş!” çağrısının karşılıksız bırakılması, bu faşist darbeye layıkıyla karşı konulamamasına neden oldu. Ardından gelen süreçte de onun devamcıları Devrimci Derlenişçiler, Usta’larıyla aynı kaderi paylaştılar ve 12 Eylül Faşist Darbesi ile devrim yüklü yıllar heba edilmiş oldu.
Bu faşist darbelerin ardından CIA-Pentagon İslamı’nın, Muaviye-Yezid İslamı’nın ülkemizde yayılması, Amerikancıların iktidara gelmesi daha da kolaylaştı. Ortaçağcı tarikatların örgütlenmeleri ve devlet kadrolarını ele geçirmeleri kolaylaştırıldı. DP’nin iktidara gelmesiyle başlayıp 27 Mayıs Politik Devrimi’yle kesintiye uğrayan geriye gidiş, o zamanlar ivme kazandı.
İşte AKP’giller İktidarının, FETÖ’nün önü tâ o zamanlar açıldı sonuna kadar. Ortaçağcı iki hain güç olan AKP’giller’le Pensilvanyalı İblis’in tutuştuğu Ganimet Paylaşım Savaşı sonucu Laik Cumhuriyet’in yıkılmasının hain aktörleri tâ o zamanlarda serpilmeye, güçlenmeye başladı. Ülkemizin maddi kaynaklarının iç edilmesi, Kuvayimilliye yadigârı kamu mallarının yerli yabancı Parababalarına peşkeş çekilmesi ve Ortaçağcı, Amerikancı AKP İktidarının 21 yıl boyunca imza attığı tüm halk düşmanı uygulamaların kökleri tâ o zamanlara kadar dayanır.
Ama 12 Mart ve 12 Eylül Faşist Darbeleri de yetmiyordu, gözünü kan bürümüş ABD Emperyalistlerine ve onların Kontrgerilla’sına. 12 Mart 1995’te, yani bundan 28 yıl önce Gazi Katliamı’nı gerçekleştirdiler. Bağrından yurtsever, devrimci, ilerici aydınlar çıkaran Alevi Halkımızın yoğun yaşadığı Gazi Mahallesi’nde faşist caniler tarafından üç kahve ve bir pastane tarandı. Hain saldırıyı düzenleyenler bunu bir çalıntı taksiyle yapmışlardı ve o taksinin sahibini de öldürmüşlerdi. Bu hain saldırıda bir kişi öldü, beşi ağır olmak üzere yirmi beş kişi yaralandı. Ardından yapılan protesto eylemlerine ateş açılmasıyla yirmi iki kişi katledildi, resmi rakamlara göre toplamda yaklaşık üç yüz kişi yaralandı.
Ne yazık ki Gazi Katliamı’nın benzerleri, AB-D Emperyalistleri ve onların maşaları olan yerli satılmışlar tarafından, öncesinde ve sonrasında da yapıldı. Bütün bu hain saldırılarda, katliamlarda, pusularda yüzlerce, binlerce yurtsever hayatını kaybetti. Bu alçak saldırıların çoğu faili meçhul olarak kaldı.
ABD ise planlarını gerçekleştirmek için kanlı oyunlarına devam etti. Sadece ülkemizde değil, dün Yugoslavya’da, Afganistan’da, Latin Amerika’da, Irak’ta; bugünse Suriye’de, Yemen’de, Filistin’de, Libya’da yaptı ve karşılarında duracak bir güç bulmadığı bütün ülkelerde de yapmaya devam ediyor. Bunu bazen kendi eliyle, bazen de -daha kolay bir biçimde- onurlarını koltuk ve parayla kolayca takas eden insan görünümlü vicdan yoksunlarıyla, satılmış halk düşmanlarıyla yapıyor.
ABD ve AB Emperyalistlerinden, onların başımıza musallat ettiği enstrümanlardan soracak hesabımız çok! Adına “zaman aşımı” denen şey, gerçek devrimciler için geçerli değildir. Halk iktidarında mutlaka bütün katliamlarının, hırsızlıklarının, yolsuzluklarının hesabını soracağız!
Proletarya Sosyalistleri İkinci Kurtuluş Savaşı’nı kazanacak; Antiemperyalist, Antişovenist, Antifeodal mücadeleyi başarıya ulaştıracak, Halkın İktidarını kuracak, hem AB-D Emperyalistleri hem de bütün işbirlikçilerini bir daha geri gelemeyecekleri şekilde bu topraklardan silip süpürecektir!
12 Mart’ların hesabı sorulacak!
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
12 Mart 2023
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi