Kaçak Saraylı Caligula, “16 Nisan’da prangalardan kurtulacak”mış

Ne prangası ya…

Sen 2002’den beri, Türkiye’de tek adamsın. “Astığın astık, kestiğin kestik.” Sana bugüne dek hiç dur diyen olabildi mi?

Yok…

Aldın ABD’yi, CIA’yı, Pentagon’u, Washington’u arkana, oldun “BOP Eşbaşkanı”, Tarihin tanık olduğu en zalim diktatörlerin bile yaptığı zulüm ve pervasızlığın onlarca misli fazlasını yaptın bu millete ve bu vatana. Ayrıca da, Ortadoğu ve Afrika’nın Müslüman ülkelerine, Müslüman halklarına.

Yıktın Laik Cumhuriyet’in bütün kurumlarını bir bir. Hiç kimse, ne yazık ki, önüne set çekemedi. Laik Cumhuriyet’i baştan ayağa tarumar edip bir enkaz yığınına döndürdüğünü, sadece biz Gerçek Devrimciler değil, namuslu küçükburjuva aydınlar, yazarlar da, sayıları çok az da olsa, görmekte ve yazmaktadır artık. İşte bir örnek: Kerem Çalışkan.

Odatv’de yayımlanan yazısında aynen şunları diyor, senin yaptığın kötülükler hakkında:

“15 yıldır astığı astık kestiği kestik bir durumda ülkeyi yöneten Erdoğan şimdi acaba hangi prangadan kurtulmak istiyor? diye düşünmeyecek mi?

“15 yıldır TSK’yı dağıtan, polisi dağıtan, yargıyı dağıtan, eğitimi, iş dünyasını perişan eden sanki Erdoğan değil…

“Bütün bu kurumlara onbinler halinde ‘Bunlar İslamcı kadrolarım’ diyerek önce FETÖ’cüleri yerleştiren, sonra FETÖ’cüler darbe yaptı diye, hepsini tasfiye ederek bu kurumların içini boşaltıp çökerten sanki Erdoğan değil…

“Kendisine karşı çıkan itiraz eden herkesi bir kulp bularak tutuklatıp hapse attıran, prangaya vurduran Erdoğan değil mi?

“Millet ‘pranga’ sözcüğünü duyunca ‘Erdoğan acaba o prangaları şimdi kime takacak?’ diye düşünmeyecek mi?

“Zaten 15 yıldır Tek Adam konumunda olan, tek bir sözcüğü ile onbinlerce insanı tutuklatıp sürdüren Erdoğan, prangalardan kurtulunca acaba neler yapacak?

“Pranga edebiyatı, dikta propagandalarının sevdiği bir edebiyattır…” (http://odatv.com/yazar/kerem-caliskan/erdogan-yakinda-hasretinden-prangalar-eskittim-siirini-de-okur-1102171200.html)

Birinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın zaferinin ürünü Laik Cumhuriyet’i koruyacak en etkin güç, Türk Ordusu’ydu. Çünkü o, sıkı bir hiyerarşik bağla örgütlenmiş ve silahlanmış durumdaydı.

Fakat, onun içini de NATO boşalttı. Yani Amerika, CIA, Pentagon, Washington boşalttı. Yarı sapık, yarı sarhoş, insan düşmanı Amerikan generallerinin önünde esas duruşa geçip selam vermeye alıştırıldı, Türk Ordusu’nun komutanları. Böylece, özgüvenlerini ve onurlarını yitirdiler, süreç içinde. Bir sömürge ordusu biçiminde Kore’ye gönderildiler, 1950’de, Bayar-Menderes Çetesinin verdiği haniane bir emirle. Orada, ülkesini ve halkını savunan Kim İl Sung önderliğindeki Kore Demokratik Halk Ordusu’na karşı savaştırıldılar. Çin Kızıl Ordusu’na karşı savaştırıldılar. Sadece Amerika’nın emperyalist çıkarlarını korumak ve savunmak için… Kore’nin parçalanmasına sebep olanlar arasında yer aldılar.

Amerikalarda eğitimden geçirildiler, Amerika’nın hurda silahlarıyla donatıldılar. Bir aralar, yemek yedikleri karavana tabaklarının, çatalların, kaşıkların bile üzerinde “USA” yazıyordu. Böylece, Amerika olmadan siz, bırakalım savaşmayı, varlığınızı bile koruyamazsınız, mesajı veriliyordu Türk Ordusu’na.

İşte bu süreçte, Türk Ordusu’nun komutanlarının, Mustafa Kemal’le ve Kuvayimilliye Geleneğiyle bağları koparıldı. Savaşçı ruhları boşaltıldı. Devrimci gelenekleri unutturuldu.

İşte bu sebepten, Kaçak Saraylı Caligula ve onun AKP’giller’i ve Pensilvanyalı İmam’ın cemaatinden oluşan hain Amerikan işbirlikçilerinin saldırısı karşısında kumdan kaleler gibi yıkıldı, Türk Ordusu. Böyle olunca da Laik Cumhuriyet’i koruyan en güçlü set, ortadan kaldırılmış oldu.

Ardından, Cumhuriyeti korumakla yükümlü sivil güçlere saldırıldı. Yargıya saldırıldı, halkımızı aydınlatmakla görevli öğretmenlere, üniversitelere saldırıldı. Laik eğitim, kerte kerte aşındırılıp, kemirilip tüketildi. Yerine, 1400 yıl öncesinin Muaviye-Yezid Dininin hurafeleri ve zulüm ve sömürü anlayışıyla dolu CIA-Pentagon Dininin Ortaçağcı dünya görüşü getirildi.

Her biri birer hain yılan yuvasından ve Amerikancı hainler topluluğundan derleşik olan tarikatların, cemaatlerin önündeki bütün engeller de kaldırıldı. Bunlara ilaveten, Kur’an Kursları, İmam Hatip Okulları, çığ gibi geliştirildi; ülkenin kasabalarına, köylerine varıncaya kadar götürülüp kuruldu.

İşte tüm bu ihanet yuvalarının çalışmaları sonucunda tüm kurumlarıyla birlikte Laik Cumhuriyet’e düşman, Birinci Kuvayimilliye’ye düşman, Mustafa Kemal ve onun silah arkadaşlarına düşman, Tam Bağımsızlığa ve Yurtseverliğe düşman; özetçe, ulusal değerlere düşman bir ucube nesil yetiştirildi. Bunlar, neredeyse, ülkenin yarı nüfusunu oluşturur duruma getirildi. Bunların işi gücü artık, Caligula’ya hülooğğ’culuk etmektir. Bunların dünyayla, ülkemizle, sosyal gerçekliliklerimizle bağı tümden kopartılmıştır. Bunlar, hiçbir sosyal, siyasi olayı doğru görüp, doğru kavrayıp, doğru değerlendiremezler.

İşte bunlara güveniyor, Kaçak Saraylı Reis. Bu sonucu Amerika yarattı, CIA, Pentagon yarattı, Washington yarattı. İşte bu sebepten, Türkiye’de demokrasi memokrasi yoktur. Zerresi bile yoktur…

Meclisteki diğer üç Amerikancı proje partisi de aynı ihanet yolunun yolcusudur. Aynı sadakatle Amerika’ya bağlıdır ve hizmettedir.

Kaçak Saraylı Caligula, adı gibi bilmektedir, işlediği bütün suçları. Adı gibi bilmektedir, suçlarının yüzlerce kez ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılması gerektiğini.

İşte, “prangadan kurtuluş” edebiyatıyla, bu suçlarının üzerine bir yeşil şal çekmek derdindedir. Hiç rahatsız olmadan ve yüzü bile kızarmadan ve de utanıp sıkılmadan aynen şöyle diyor, bir de:

“16 Nisan’da bileklerimizdeki bu prangaları söküp atmaya var mıyız?” (http://www.ntv.com.tr/turkiye/cumhurbaskani-erdogan-16-nisanda-prangalari-sokup-atmaya-var-miyiz,wFU9UJQFh06eDI-XTnpujQ)

Bileklerinde ne prangası var senin ya?

Hadi bir göster bakalım.

15 yıldan bu yana aklına ne esti de yapamadın sen?

Binlerce insanı öldürmek istedin de öldüremedin mi?

Öldürdün…

BOP Eşbaşkanı olmak isteyip de olamadın mı?

Oldun…

Milyonlarca ağacı kesip, dağları yağmalayıp, dereleri kurutup, ülkeyi çöle dönüştürmek isteyip de yapamadın mı?

Yaptın…

Kupon arsaların aslan payı benim, benden habersiz oralar satılmayacak, deyip de dediğini yaptıramadın mı?

Yaptırdın…

Yüz milyar doları aşkın kamu malını, sadece senin ve ailenin zimmetine geçirmek isteyip de geçiremedin mi?

Geçirdin…

AKP’giller’inle birlikte, 2 trilyon doları aşkın kamu malını aşırmak isteyip de aşıramadınız mı?

Aşırdınız…

İşte, bir zamanlarki Ekonomi Bakanınız Abdullatif Şener, bunun canlı tanığı…

ABD’li efendilerinin emri üzerine, onların emperyalist işgalci ve yağmacı ordularıyla birlikte, 10 milyon civarındaki masum Müslüman insanın canına kıymak isteyip de kıyamadınız mı, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Afgansitan’da, Pakistan’da, Yemen’de vb…

Kıydınız…

Akıttınız milyonlarca masum Müslümanın kanını.

Bırak pranga edebiyatını filan. Seninki prangadan kurtuluş filan değil, seninki, tepeden tırnağına kadar suça batmış kişiliğine, masum, beyaz kaftan giydirmek çabasıdır, girişimidir. Sen onun derdindesin.

Acaba nasıl kurtulabilirim bu suçlarımdan, nasıl kaçabilirim, bağımsız, hukuka bağlı mahkemeler önünden, diye düşünmektesin, çabalamaktasın hep.

Fakat bunlar boşuna çabadır bizce. Bir zamanlar 12 Eylül Faşist Diktatörlüğünün Şefi, CIA’nın “our boy”u Kenan Evren ve avanesinin olduğu gibi, 16 Nisan sandıklarından yüzde 93 oranındaki bir oy üstünlüğüyle çıkmış olsan bile, işlediğin onca suçta bir dirhem bile azalma olmaz. Kriminal kişiliğin zerrece değişmiş olmaz. Senin suçun sabittir. Anayasanın ve yasaların, halkların ve Tarihin nezdinde senin suçun kesindir ve sabittir. Temyizi yoktur zinhar. Hesaba çekileceksin bir gün. Ve vereceksin, yapıp ettiğin her ihanetin hesabını. Kurtuluşun yok asla…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

13 Şubat 2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email