Ar dünyasında değil de kâr dünyasında yaşayanlar

Her kim ki “Batı yani ABD ve AB demokrasinin, hukukun, insan haklarının beşiğidir ve savunucusudur”, derse; o ya bir zır cahil gafildir ya da ahlâksız bir düzenbazdır, haindir, ajandır.

Bakın, Türkiye toprakları üzerinde Suudilerin İstanbul Başkonsolosluğu’nda evlilik işlemleri nedeniyle bulunan bir muhalif gazeteci, sırf Suudi Kraliyet Ailesi’ne yani Kral Salman bin Abdülaziz’e ve oğlu Muhammed bin Salman’a muhalifliğinden dolayı işkencelerle öldürüldü, sonra da cesedi testereyle parça parça bölündü. Ve de yok edildi.

Suudi Devleti’nin sergilediği insanlık dışı, kan dondurucu, insanın tüylerini diken diken eden bu vahşet karşısında bakın ABD Emperyalist Haydudu ve onun sağ kolu AB Emperyalist Haydut Devletleri ne tavır koydu…

Dünya Sendikalar Federasyonu adlı, sosyalist ilke ve değerlere sahip, namuslu bir İşçi Sınıfı Enternasyonal Örgütünün bu konuda bir açıklaması oldu. Orada, konu devrimci açıdan netçe ve özetçe ortaya konmuştur. Biz de hem emeğe saygı, hem de gerçek devrimcilerin dünyanın neresinde olursa olsun yapılan bir haksızlık karşısında yüreklerinin aynı tempoda çarptığını göstermesi açısından o yazıyı buraya aktarıyoruz. Okuyalım:

***

Cemal Kaşıkçı Cinayeti:

Silah ticareti her şeyin üzerindedir!

Bir insanın, bir ülkenin konsolosluğunda katledilmesi gerçeği, yani Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda infaz edilmesi gerçeği; emperyalistlerin ve onların hükümetlerinin ikiyüzlülüğünü bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Sözde… Bu katliamdan dolayı uluslararası düzeyde bir öfke, bir “hayal kırıklığı”, olayın aydınlatılması çağrıları, Avrupa ülkelerinin, Suudi Arabistan’a silah satışının durdurulmasına ilişkin talepleri, bakanlık düzeyinde toplantılar, Suudi Arabistan’a yönelik “sert cezalar” ve yaptırımlar vardır.

Pratikte… Alman Hükümeti şimdiye kadar Suudi Arabistan’a toplamda yaklaşık yarım milyar Euro değerindeki silah satışını onaylamış, İspanya Parlamentosu ise Suudi Arabistan’a silah satışının iptal edilmesi için yapılan oylamayı reddetmiştir. Kanada Başbakanı Suudi Arabistan’la yapılan silah satış anlaşmasının iptalinin “son derece zor” olduğunu belirtmiş, Fransa Cumhurbaşkanı Suudi Arabistan’a silah satışının durdurulmasının mümkün olup olmadığı sorusunu cevapsız bırakmıştır. ABD’de ise Başkan Trump ve Amerikan silah tekelleri, demokrasi düşmanı ve çağ dışı Suudi Arabistan Monarşisi’nin 120 milyar dolar değerindeki silah sistemleri siparişini iptal etmeye yanaşmamaktadır.

Emperyalistlerin sözlerinin hiçbir değeri yoktur! Ne söylerlerse söylesinler onların umurlarında olan tek şey kârlılıklarının devamıdır; hele hele söz konusu olan, halkları katledecek silahların satışı kadar kârlı bir ticaretse!

Dünya Sendikalar Federasyonu bileşenleri ve dostları; insanın insan tarafından ezilmesini ortadan kaldırmak için, emperyalist müdahalelerin ve savaşların olmadığı bir dünya için, NATO’nun ve tüm emperyalist mekanizmaların dağıtılması için mücadele yürütmeye devam etmektedir. (https://www.olayneyseo.com/dunya-sendikalar-federasyonu-dsfden-cemal-kasikci-cinayetiyle-ilgili-aciklama.html)

***

Tabiî insandan umut kesilmez…

Emperyalist dünyanın en kaşar devleti İngiltere’den bile tek tük de olsa namuslu sesler duyulabiliyor. İşte iki İngiliz aydınının bu konudaki açıklamaları:

***

İngiltere merkezli haber sitesi Independent yazarı ve komedyen Mark Steel, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin ardından İngiltere’nin Suudi Arabistan’a karşı tutumunu eleştiren bir yazı kaleme aldı.

Bugünkü gazetesinde tam sayfa yayımlanan yazıda “CIA bile artık Suudilerin muhalif gazeteciyi parçalayarak kutulara koyduğunu kabul etmiş gibi gözüküyor. İşte bu yüzden onlara silah satmaya devam etmekte sorun yok: En azından titizler. Esas sorun titiz olmayan tiranlar, onlar her yerde iz bırakır. Ahlâksızlık, Tornado savaş uçaklarını cinayet işledikten sonra ortalığı silmeyi temizlikçilere bırakan bir rejime satmaktır” ifadeleri yer aldı.

Öte yandan, dün de Guardian gazetesinin yazarlarından Owen Jones, “İngiltere ruhunu Suudi hanedanına sattı. Yazıklar olsun” başlıklı bir makale yazmıştı.

BBC Türkçe’nin aktardığına göre, Mark Steel’in yazısı şöyle devam etti: “Suudiler makul açıklamalar getirdi. Önce Cemal Kaşıkçı’nın orada olmadığını söylediler, sonra bir kavgada öldüğünü açıkladılar. Bu da Kaşıkçı’nın ne kadar şüpheli bir kişi olduğunu gösteriyor: Bir yerde bulunmadan orada ölmeyi başaracak türden bir insandı kendisi. Sonrasında da bir korsan operasyon sonucu öldüğünü duyurdular. Önümüzdeki hafta da esas korsanın kendisi olduğunu, orada olup olmadığı konusunda kendi kendine kavga ederken bedenini parçaladığını söyleyecekler.

Onlara sattığımız silahların miktarını azaltarak aşırı tepki vermememiz gerektiğini söyleyenlerin bir süre önce Saddam Hüseyin’e karşı dünya ordularının yarısını harekete geçirmemiz gerektiğini söyleyenlerle aynı olması kafa karıştırıcı olabilir. Ama bu farklı bir durum. Çünkü Suudi Arabistan’a sattığımız silahlar gerçek ve o yüzden zararsız sayılır, Saddam’da ise gerçek olmayan silahlar vardı ve bunlar ölümcül şeylerdir.

Suudi hükümetinin parasıyla ülkeyi gezen milletvekillerinden İşçi Partili Paul Williams ‘Modern ve ilerici bir Suudi Arabistan gördüm’ demişti. Bunun ne kadar doğru olduğu ortaya çıktı. Eskiden muhaliflerini külüstür bir baltayla öldürüyorlardı, şimdi ise en gelişmiş testereleri kullanıyorlar. Bundan daha fazla modern ve ilerici olmak mümkün değil.

Milletvekillerimiz bundan sonra parasını Meksikalı uyuşturucu kartellerinin ödediği her şey dahil bir Acapulco tatiline gidebilir. Oradan dönünce de uyuşturucu baronlarının ne kadar modern ve ilerici olduklarını, kokain endüstrisine bakışlarının değiştiğini söylerler.

Ama böyle davranacaksanız bunu düzgün yapmanız lazım ve hiç kimse bu konuda Donald Trump’la yarışamaz. Önce Suudi Arabistan hükümetinin soruşturması tamamlanana kadar bir karara varmamak gerektiğini söyledi.

Fakat cinayet soruşturmalarına dair bu devrimci yaklaşımına yeterli tezahürat alamadı. Bundan sonra her cinayet inceleme ekibi ‘Bir cinayet işlendi. Bunu soruşturmakla vakit kaybetmek yerine neden cinayetin tek zanlısından bize kendisinin yapıp yapmadığını söylemesini istemeyelim ki?’ demeli.

Sonrasında ABD’nin Suudi Arabistan’a silah satışını azaltmaması gerektiğini, ABD’de 425 bin kişinin işinin bundan etkileneceğini söyledi. Bu sayı yetmemiş olmalı ki sonraki gün bunu 600 bine, ondan sonraki gün de bir milyona yükseltti. Önümüzdeki hafta da ‘Astronomlarımızla konuştum, çok zeki insanlar, bana Ay’ın Suudilere silah satışımız sayesinde varlığını devam ettirdiğini, satışları azaltırsak yer çekiminin de azalacağını ve hepimizin su altında kalacağımızı söylediler. Bu iş imkanları için kötü, çok kötü’ demesini bekliyorum. (https://odatv.com/cinayet-isledikten-sonra-ortaligi-silmeyi-temizlikcilere-birakan-bir-rejime-savas-ucagi-satmak-ahlaksizlik-26101805.html)

***

İngiltere’de yayımlanan Guardian gazetesinin yazarlarından Owen Jones, “İngiltere ruhunu Suudi hanedanına sattı. Yazıklar olsun” başlıklı bir makale yazdı.

İngiltere’nin “dünyanın en iğrenç diktatörlüklerinden biriyle olan çıkarcı ilişkisinin” sonunda kamuoyunda tartışılmaya başlandığını belirten Jones, buna Yemen’de dünyanın en büyük insani krizlerinden birine dönüşen savaşın değil gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin yol açtığını belirtti.

BBC Türkçe’nin aktardığına göre, “Fakat bu tartışmaların çok sürmesini beklemeyin, İngiliz müesses nizamı ile Suudi tiranlığı birbirine dolanmıştır” diyen Jones, yazısına şöyle devam etti:

“Yönetici elitlerimizle muhaliflerin kafasını kesen, terör ihraç eden ve Yemen’de çocukları katleden bu rejim arasındaki bağlar, kesmek için fazlasıyla kârlı.

Siyasi elitlerimize bakın. Tony Blair başbakanlığı döneminde bir Suudi silah anlaşmasını içeren dev bir yolsuzluk soruşturması için savcılığa baskı uyguladı. Suudi liderliğinde Yemen’de yürütülen katliam başladığından bu yana İngiliz hükümeti Riyad’la 4,7 milyar sterlinlik silah anlaşması imzaladı. İngiliz askeri danışmanları Suudi savaş odalarında çalıştı. Almanya Suudi Arabistan’a silah ihracatını yasaklasa da İngiltere’nin Almanya’nın yolundan gitmesi mümkün değil.

Suudi rejimi İngiliz milletvekillerine yüz binlerce sterlin aktarıyor. Çoğu Muhafazakar, bazıları da İşçi Partili vekiller. Bu yıl Nisan ayında düzenlenen bir gezinin ardından İşçi Partili Paul Williams ‘Modern ve ilerici bir Suudi Arabistan gördüm, bu ülke hakkındaki fikirlerim tamamen değişti’ demişti. Ona kaynak aktaran Suudiler çok memnun olmuştur: Muhammed bin Selman döneminde kafa kesme cezaları iki katına çıktı, kadın hakları aktivistleri ve muhalifler tutuklandı ve yüz binlerce Yemenli katledildi. Reformlara dair sahte bir algı yaratmak için İngiliz vekilleri gezdirmek verimli bir yatırım.

Ekonomik bağlar da var. Boris Jonhson dışişleri bakanıyken önümüzdeki 10 yılda finanstan eğitime, savunmadan sağlığa kadar çeşitli alanlara 65 milyar sterlinlik Suudi yatırımı çekeceklerini açıklamıştı. Londra Borsası’nda yabancı devlet şirketlerinin ‘premium kategoride’ yer almasını engelleyen düzenleme de bu dönemde kaldırıldı. Kaynaklar, bunun Suudi petrol şirketi Aramco için yapıldığını söylüyor. İngiltere kurallarını bir diktatörlük için değiştiriyor. Finans sektörünü tercih ederek üretim sektörünü bir kenara atmanın sonucunda oluşan dev cari açık, Körfez’den gelen petrodolarla finanse ediliyor.

(…)

Suudi Arabistan hepimizi tehdit eden bir tiranlık. Taliban, El Kaide ve IŞİD’in ortaya çıkışında merkezi bir role sahipti. Kadınları canavarca bir baskı altına alan, eşcinsellere ve ‘cadılara’ ölüm cezası veren, tüm siyasi partileri ve özgür basını yasaklayan, Yemen’de insanları parçalamak için İngiliz ve Amerikan silahları kullanan bir ülke. İngiltere’nin Suudi hanedanı ile ittifakı, yönetimdeki elitlerin diğer ülkelere insan haklarından bahsetmesinin büyük bir yalan olduğunu gösteriyor. Yabancı rejimleri bir kötüler hiyerarşisinde sıralanıyor fakat bu sıralama rejimlerin ne kadar acımasız olduğuna göre değil Batı çıkarlarına ne kadar hizmet ettiklerine göre yapılıyor. Ülkemizin çökmekte olan toplumsal düzeninin meşruiyetini yitirmesinin çok fazla nedeni var. Bu kanlı ilişki de diğer nedenler kadar dikkat çekici.” (https://odatv.com/ruhumuzu-sattik-yaziklar-olsun-25101821.html)

***

Saygıdeğer arkadaşlar;

İşte AB ve ABD Emperyalist Haydutlarının içyüzü budur. Yani bunların topunun, halkımızın deyişiyle, “ciğeri beş para etmez”.

Bu alçakların derdi günü sömürüdür, vurgundur, yağmadır, entrikadır, yalandır, dümendir, saldırıdır, işgaldir.

Bunların tamamında zerre miktarda olsun bir insani ve vicdani değere, ahlâki değere rastlayamazsınız. Che’nin deyişiyle “İnsan soyunun baş düşmanlarıdır ve baş belalarıdır” bunlar.

Türkiye’ye gelirsek; Kaçak Saraylı Reis’in AKP’giller’inden de farklı bir tutum bekleyemezsiniz. Bunların da ruhiyatları Suudilerinkinden, El Kaide’ninkinden, El Nusra’nınkinden farklı değildir.

Cinayete ilişkin AKP’giller’den bir iki gün önce yapılmış olan açıklamaları görelim isterseniz:

“SUUDİ ARABİSTAN KARDEŞ VE DOST ÜLKE”

“Suudi Arabistan’ın Türkiye için önemli, kardeş ve dost bir ülke olduğuna, iki ülke arasında birçok ortaklığın bulunduğuna işaret eden Kalın, bunlara zarar gelmesini istemediklerini bildirdi.” (http://www.milliyet.com.tr/cumhurbaskanligi-sozcusu-ibrahim-siyaset-2764653/)

“AKTAY: TÜRKİYE İLİŞKİLERİ DAHA DA KÖTÜLEŞTİRMEMEK İÇİN ÖZEL HASSASİYET SARF EDİYOR

“Kaşıkçı’nın yakın arkadaşı, AKP Genel Başkan Danışmanı ve Yeni Şafak gazetesi yazarı Yasin Aktay da katıldığı bir programda şu anki Suudi Arabistan yönetiminin baş sorumlusu olarak kralın var olduğunu, bir adalet gerçekleşecekse onun uhdesinde bunun gerçekleşebilme ihtimalini hatırlattı.

“Aktay, konuşmasında Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki sorunlara değinerek şunları kaydetti:

“Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin Birleşik Arap Emirlikleri Veliahtı Muhammed bin Zayid ile ittifakı şu anda Türkiye’ye karşı birçok yerde çok olumlu bir tutum içerisinde değiller. Buna rağmen Türkiye bu işi kestirip atmış değil. Birçok yerde Suudi Arabistan ile ilişkileri daha da kötüleştirmemek için özel hassasiyet sarf ediyor. Bunda başarılı da oluyor.

(…)

“Suudi Arabistan’a yönelik, AKP’li yetkililerin ağzından çıkan bu sıcak mesajların ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’dan bir açıklama geldi. Çavuşoğlu, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin bir soru üzerine, “(…) Şu anda, uluslararası mahkemeye taşıma durumu yok böyle bir niyetimiz de yok. Ama uluslararası kuruluşlar ya da mahkemeler inisiyatif alıp böyle bir soruşturma başlatırlarsa elimizdeki delilleri, yaptığımız soruşturma neticelerini paylaşırız.” diye konuştu.” (https://odatv.com/akpden-suudi-kralina-sicak-mesajlar-25101848.html)

Gördüğümüz gibi, AKP’giller de cinayetin üzerini örtmek istiyorlar, Suudilerden almayı umdukları rüşvet karşılığında. Demek ki Suudi cellat Muhammed bin Salman, bunlara o yönde bir sinyal gönderdi.

Ne diyorlar?

Suudi Yönetimiyle bilrikte bu cinayetin çözülmesini istiyorlarmış…

İnsan aklıyla alay ediyorlar düpedüz.

Oysa onlar da adları gibi biliyorlar ki; bu cinayetin planlayıcısı da, organizatörü de, dolayısıyla en önde gelen faili de Veliaht Prens Muhammed bin Salman’dır. Onunla cinayeti aydınlatmak istiyoruz, demek, kurtla işbirliği halinde, ölmüş olan ya da öldürülmüş olan kuzunun akıbetini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz, demekten zerrece farklı değildir.

Hep deriz ya; bunlarda da insani ve vicdani değerler iflas noktasındadır…

Fakat bütün bunlara rağmen, Suudi cellatlardan, beklenti içinde oldukları rüşvete dair herhangi bir net cevap alamamış olmalılar ki, Kaçak Saraylı Reis bugün yaptığı açıklamada tutumunu yeniden değiştirdi. Partisinin Genel Merkezinde Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında aynen şunları ifade etti:

“KAŞIKÇI CİNAYETİ: FAİL BELLİ, TALİMATI VEREN KİM

“2 Ekim tarihinde İstanbul’da bizi dehşete düşüren vahşi bir cinayet işlendi. Ölen de öldüren de bizim vatandaşlarımız olmamakla birlikte, olayın ülkemizde gerçekleşmesi hem de vicdani sorumluluklarımız bizi bu meseleyle yakından ilgilendirmeye zorladı. Cemal Kaşıkçı, ülkesinin İstanbul Başkonsolosluğundan bir daha çıkamadı. Hadisenin makamlara haber verilmesinin ardından yapılan araştırma ve soruşturmalar Kaşıkçı’nın konsoloslukta öldürüldüğü sonucuna götürdü. Yapılan açıklamalar bizi endişelere sevk etti. Yapılan açıklamalar çok komikti. Cemal Kaşıkçı gibi bir insan dışarıda bekleyen nişanlısını almayacak. Bu mümkün mü? Bu çocukça açıklamalar devlet ciddiyeti, adamlığıyla uyuşmaz.

“Bu 18 kişi Cemal Kaşıkçı’nın kimler tarafından öldürüldüğünü biliyor. Fail bunların içinde. Bunların içinde değilse, yerli işbirlikçi kim bunu açıklayacaksınız. Bunları açıklamadığınız sürece, Suudi Arabistan bu zandan kurtulamaz. Merak edenlere elimizdeki bilgi, belgeleri veriyoruz. Bunu Suudi Arabistan’a da verdik. Bunları gördükleri zaman şaşırıyorlar. Aslında fail belli. Peki bu talimatı veren kim? Bu 15+3, bunların Türkiye’ye gelmesi talimatını veren kim? Buraya yerleşenler, bu gelenler kimlerin talimatıyla geldi? Bunu da yetkililerin açıklaması lazım. Elimizde başka bilgi, belge yok değil. Ama çok aceleci olmanın da anlamı yok. İlk etapta Kaşıkçı’yı öldürenleri Suudi yetkililer açıklayacak.

“Suudi başsavcı pazar günü Türkiye’ye gelecek görüşmeler yapılacak. Yerli işbirlikçi kim? Bunu açıklayan dışişleri bakanı. Peki kim o? Daha sonra böyle bir açıklama yapmadım diyor, her yere düştü bu. Kimse “Ben yaptım” demez ki… Her şeyden öte, bu 15 kişiyi Türkiye’ye gönderen kim? 18 kişi tutuklandı. Ben kendilerine söyledim, “Siz konuşturmasını bilirsiniz”. Ne dönmüşse, bu dolaplar bunların içinde. Bu zannı ortadan kaldırmak istiyorsanız, bu kilit nokta 18 kişidir. Konuşturamıyorsanız, olay İstanbul’da vuku bulmuştur, o zaman bize teslim edin, biz yargılayalım.” (https://odatv.com/siz-konusturmasini-bilirsiniz-konusturamiyorsaniz…-26101803.html)

Açıkça görüldüğü gibi, Tayyip, doğrudan Suudi baş cellada hitap ediyor. Cinayeti bizzat gerçekleştiren infaz timi belli, diyor; o meydanda. Ama bu timi buraya gönderen kim? Kimin emriyle bu tim buraya geldi ve cinayeti işledi?

Tayyip burada baş celladı işaret ediyor. Bu emri sen verdin, diyor. Bu sebeple bizi, bu işin daha fazla üzerine gitmemiz konusunda zorlama. Sadece Trump’ı ve Ortadoğu’daki yeni ortağı PYD’yi, YPG’yi görüp bizi es geçmeye kalkma. Adam gibi bizim sakalı da at bakalım… Biz de dostluğumuz bozulmasın diye işin üstünü örtüp geçelim… Ama bizi görmemekte diretirsen, biz de bu işin peşini bırakmayız, sonunda da sana kadar bu işin uzandığını dünya aleme kanıtlarıyla anlatırız.

İşte bizim Kaçak Saraylı ve avanesi de böyle hesaplar içinde…

Saygıdeğer arkadaşlar;

İnsanlık ne hallere düşmüş, görüyor musunuz?

Emperyalistler dünyası işte budur…

Bir gerizdir aslında o dünya. Orada insancıl olan hiçbir şey bulunmaz…

Bu vahşet bir kez daha emperyalistler dünyasının bu iğrenç, mide bulandırıcı içyüzünü bütün çirkinliğiyle ortaya sermiş durumdadır.

Emperyalizm yeryüzünden yok olmadığı sürece bu vahşetler, bu katliamlar, insanlığın başına bela olmuş bu insan sefaletlerinin zorbalığı, tahakkümü sürüp gidecektir…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

26 Ekim 2018

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email