YSK’NIN MÜHÜRSÜZ ZARF…

BASINA VE KAMUYOYUNA

YSK’NIN MÜHÜRSÜZ ZARF VE PUSULALARI GEÇERLİ SAYMA KARARINA KARŞI ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURU YAPILMIŞTIR.

Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı, 16 Nisan 2017 günü Halkoylaması sürerken gerçekleştirdiği duyurusu ile "SEÇİM KURULU VE SANDIK KURULU MÜHRÜ BULUNMAYAN, MÜHÜRSÜZ ZARF VE OY PUSULALARININ GEÇERLİ SAYILMASI" kararı vermiştir. Kararın henüz resmi numaralı ve yazılı hali açıklanmamıştır.

Bu karar, 298 sayılı SEÇİMLERİN TEMEL HÜKÜMLERİ VE SEÇMEN

KÜTÜKLERİ HAKKINDA KANUN'un 98/4 fıkrası ile 101/3 fıkrası EMREDİCİ hükümlerine AÇIKÇA VE TÜMÜYLE AYKIRIDIR.

Aynı Kanunun 111/2 hükmü uyarınca "Yüksek Seçim Kurulunun re'sen veya itiraz üzerine vereceği kararlar kesindir."

YSK'nın bu kararı, kendi 15.02.2017 tarih ve 103 karar no. ile yayımladığı genelgesinin 44/d ve 45/A-c bendindeki düzenleyici işlemine karşı AKP'nin YSK'daki temsilcisinin itirazı üzerine verdiği bilinmektedir.

Bu nedenle YSK'nın bu kararı kesindir. Aleyhine herhangi bir başvuru yolu yoktur.

Tüm bu nedenlerle,

1- Tedbir talebimizin kabulüyle YSK'nın 16.04.2017 tarihli "seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan, mühürsüz zarf ve oy pusulalarının geçerli sayılması" kararının TAM KANUNSUZLUK sebebiyle tedbiren durdurulması;

2- Müvekkil Halkın Kurtuluş Partisi'nin ve müvekkil Nurullah ANKUT'un "Hukuk Devleti" ilkesi ve "Hukuk Güvenliği" Hakkı'nı, “Kanunilik” ilkesi ve hakkını, "Hukuki Belirginlik" (Legal Certainty) ilkesi ve hakkının, AİHS EK-1 no.lu protokolün 3. maddesi ile ve Anayasanın 67. maddesinde düzenlenen "Serbest Seçim Hakkı”nın, AİHS 13. md.si ve Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen "Etkili Başvuru Hakkı"nın ve "Hak Arama Hürriyeti"nin ihlal edildiğinin tespiti;

3- İhlallerin giderilmesi için gereğinin yapılması için Yüksek Seçim Kurulu'ndan ihlalin giderilecek şekilde, mühürsüz pusula ve zarfların geçersiz sayılacağı şekilde YENİDEN SAYIM YAPMASININ istenmesi

Anayasa mahkemesinden talep edilmiştir.

MEMLEKET SAHİPSİZ DEĞİLDİR!

SABAHIN BİR SAHİBİ VAR!

HALKIZ, HAKLIYIZ, YENECEĞİZ!

Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 17.04.2017

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
GENEL BAŞKANLIĞI

Verilen dilekçeyi aynen yayımlıyoruz:

 

1. Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı, 16 Nisan 2017 günü Halkoylaması sürerken gerçekleştirdiği duyurusu ile "SEÇİM KURULU VE SANDIK KURULU MÜHRÜ BULUNMAYAN, MÜHÜRSÜZ ZARF VE OY PUSULALARININ GEÇERLİ SAYILMASI" kararı TAM KANUNSUZLUK HALİDİR.

298 sayılı SEÇİMLERİN TEMEL HÜKÜMLERİ VE SEÇMEN KÜTÜKLERİ HAKKINDA KANUN'un 98/4 fıkrası açıkça: “ÜZERİNDE İLÇE SEÇİM KURULU VE SANDIK KURULU MÜHRÜ BULUNMAYAN…, ZARFLAR GEÇERSİZ SAYILIR” emredici hükmüne havidir.

Aynı kanunun 101/3. Fıkrası da ARKASINDA SANDIK KURULU MÜHRÜ BULUNMAYAN”oy pusulalarını geçersiz saymıştır. Bu hüküm de herhangi bir yoruma gerek kalmaksızın emredici bir düzenleme içermektedir.

TÜM BU AÇIK EMREDİCİ HÜKÜMLERE ALENEN AYKIRI YSK KARARI, TAM KANUNSUZLUK HALİNE TEKABÜL ETMEKTEDİR.

2. Bu karar, Türkiye'de yönetim sistemi değişikliği gibi hayati bir konunun, zaten eşitsiz koşullardaki propaganda faaliyetlerinin üzerine yapılan referandumda oylanması esnasında verilmiştir. Referandumun  "Evet" ve "Hayır" oylarının birbirine yakınlığı gözetilince, SONUCA ETKİLİ BİR KARARDIR.

3. 298 sayılı 111/2 hükmü uyarınca "Yüksek Seçim Kurulunun re'sen veya itiraz üzerine vereceği kararlar kesindir."

YSK daha önce, 15.02.2017 tarih ve 103 karar no. ile yayımladığı genelgesinin 44/d bendinde:“Üzerinde İlçe Seçim Kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan” zarfları geçersiz saymıştır.

Aynı genelgenin 45/A-c bendinde ise “Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan” oy pusulaları geçersiz sayılmıştır.

Düzenleyici işlem niteliğindeki bu genelgeye karşı AKP'nin YSK'daki temsilcisinin itirazı üzerine verdiği başvuru konusu “mühürsüz pusula ve zarfların geçerli sayılması” kararı verildiği bilinmektedir.

Dolayısıyla, gerek itiraz üzerine, gerek re’sen verilmiş addedilsin, 298 sayılı kanunun 11/2 hükmü uyarınca YSK’nın bu kararı kesindir. Aleyhinde başvurulabilecek herhangi bir adli-idari başvuru yolu yoktur.

4. YSK Başkanı dahi ekranlardaki ilk açıklamasında, mühürlü pusula ve zarf kuralının, SAHTE OYU ENGELLEMEK İÇİN OLDUĞUNU ifade etmektedir. BU DURUMDA, MÜHÜRSÜZ OYLARIN GEÇERLİ GÖRÜLMESİ HALİNDE, SAHTE OYLARI HANGİ ARAÇLA DENETLENECEKTİR? Görüleceği üzere bu karar tümüyle sahte oyların denetimini ve iptalini imkansız kılan bir karardır. 5. Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükmü olan, devletin temel niteliği Hukuk Devleti ilkesi, Yasama-Yürütme-Yargı organları içindeki tüm devlet kuruluşlarının kanunlara tümüyle uygun davranmasını, eylem ve işlemlerinde kanunilik ilkesini gözetmesini gerektirir. YSK’nın ise, açık emredici kanun hükümlerine rağmen, bir AKP’li temsilcinin itirazıyla, üstelik referandum sürerken, kendi genelgesinden de dönerek kanunsuz eylem ve işlem gerçekleştirdiği görülmüştür.

“Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (Anayasa Mahkemesi 26.12.2013 gün ve E.2013/67, K2013/164).

6. Hukuk devletinin unsurları, doktrinde de belirlenmiş olup,bunlardan konuyla ilgili iki tanesi “hukuki güvenlik” ve “belirlilik” ilkeleridir. Bireyin devlete güven duyması, ancak hukuki güvenliğin sağlandığı bir hukuk devleti düzeninde mümkün olabilecektir. Anayasada öngörülen temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ve insan haklarının insan hayatına egemen kılması için Devlet, bireylerin hukuka olan inançlarını ve güvenlerini korumakla yükümlüdür.

Doktrinde hukuki güvenlik ilkesinin gerekleri de şu şekilde sıralanmıştır

“1- Devlet faaliyetleri, önceden öngörülebilir, tahmin edilebilir olmalıdır.

2- Devlet faaliyeti, önceden hukuk kurallarıyla düzenlenmiştir.

3- Hukuk düzeninde mümkün olduğunca hukuki istikrar sağlanmalıdır.

4-İdarenin tek yanlı işlem yapma üstünlüğüne karşı, güvece niteliğindeki kurallarla (bireylere katılma, dinleme ve savunma hakkı gibi haklar tanınarak) birey ile idare arasındadenge sağlanmalıdır.

5- İdare, bireyin haklı beklentilerine uygun davranmalıdır.

6-Yasal düzenlemelerde hukuka ve devlete olan güveni zedeleyici hususlardan

kaçınılmalıdır.

7- Devlet kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirilebilmesi için hukuk

Güvenliğinin sağlandığı bir hukuk devleti yaratmalıdır.”(Prof. Dr. Bahtiyar Akyılmaz, Prof.

Dr. Murat Sezginer, Doç. Dr. Cemil Kaya-Türk İdare Hukuku -Ankara 2009, 5.130.131)

7. AİHM bu ilkeye “LEGAL CERTAINTY”  (Hukuki Belirginlik) adını vermektedir.

Legal Certainty ilkesinin tartışıldığı kararlarında AİHM, ancak bu şekilde Sözleşme’nin getirdiği  “hukukilik standardı”nın karşılanabileceğini vurgulamıştır. “Sözleşme’deki hukukilik standardı aynı zamanda bir öngörülebilirlik ölçütüdür. Başka bir anlatımla, keyfi tedbir uygulanması riskinin ortadan kalkması ve kişilerin olayın şartları içinde belirli bir davranışın sonuçlarını görebilmelerini sağlamak için, hukuk yeterince açık olmalıdır” ( Steel ve Diğerleri, §54; Medvedyev ve Diğerleri, §80; Prof. Dr. Osman DOĞRU, Dr. Atilla NALBANT, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklama ve Önemli Kararlar, Yüksek Yargı Kurumlarının Avrupa Standartları Bakımından Rollerinin Güçlendirilmesi Ortak Projesi Cilt 1, S.367).

8. Belirtmek gerekir ki “Mahkeme (AİHM), ‘hukuk’ kavramını her zaman maddi anlamıyla yorumlamıştır, ‘şekli’ anlamı ile değil. Bu çerçevede, bu kavramın (7.maddenin- y.n.) içine yasa altı işlemler girebileceği gibi yazılı olmayan hukuk kuralları da girebilir.” (Kafkaris, §139,a.g.y, s.858)

Görüleceği üzere, YSK’nın tam kanunsuzluk halindeki kararı, Hukuk Devleti ve Kanunilik ilkesine aykırı olduğu gibi, aynı zamanda Hukuk Güvenliği ve Hukuki Belirginlik ilkelerine de aykırıdır.

YSK, önceki genelgesini yani düzenleyici işlem niteliğindeki kararını fiilen ortadan kaldırdığından, düzenleyici işlemin kişisel itirazla ortadan kaldırılması da ayrıca hukuk güvenliği ve hukuki belirginlik ilkelerine açıkça aykırıdır.

9. Tüm bu sebeplerle, müvekkillerin EK-1 no.lu protokolün 3. maddesi ile Anayasanın 67. maddesinde düzenlenen "Serbest Seçim Hakkı” ihlal edilmiştir.

Anayasanın 67. Maddesinde düzenlenen Seçim Hakkı’nın “Halkoylaması” seçimlerini içerecek şekilde düzenlendiği görülmelidir.

 

10. YSK’nın önceki genelgesine rağmen aldığı kanunsuz kararı bir yandan da referandum sürerken alması, bir başka seçim hakkı, hukuk güvenliği ve hukuki belirginlik ilkesi ihlalidir.

Kıyasen uygulanabilecek bir hukuk kuralı, Anayasanın 67. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre: “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.” Anayasamız bu hükmüyle, seçim hukukuna özgür bir Hukuk Güvenliği ve Hukuki Belirginlik kuralı geliştirmiştir. Anayasa koyucunun bu hükmü amaçsal yöntemle uygulandığı, YSK’nın referandum sürerken uyguladığı kanuna aykırı kuralın ne denli Hukuk devleti, hukuk güvenliği, hukuki belirginlik ve seçim hakkı ihlali yarattığı bir kez daha görülmektedir.

11. Etkili Başvuru Hakkı ve Hak Arama Hürriyeti (AİHS md. 13, Anayasa md. 36) İhlal Edilmiştir.

“AİHM’e göre etkili hukuk yolu hem teoride, hem uygulamada bulunmalıdır. Bu yol:

-Etkili

-Yeterli,

-Erişilebilir olmalıdır. (agy., s.562).

“Yeterlilik kriterinin ise iki ölçütü vardır:

i-Çözüm yolunu inceleyen makamın İHTİLAFIN HER ALANINI ÇÖZEBİLME YETKİSİ

ii-Giderim sisteminin yeterli ölçüde tatmin edici olması” (agy., s.563).

 

Yüksek Seçim Kurulu’nun kararları ise kesindir. Aleyhinde başvurulabilecek herhangi bir etkili adli-idari başvuru yolu yoktur.

Her halde, Anayasa Mahkemesi önüne gelmeden önce başkaca hiçbir etkili başvuru yolu olmadığı görülmektedir. Yine AYM’den başka, tedbiren durdurma alabileceğimiz bir makam da yoktur.

Stefanec-Çek Cumhuriyeti kararında AİHM, idari yaptırıma karşı başvurulan anayasa yargısı yolunu dahi, mahkemenin sadece anayasaya uygunluk denetimi yaptığı ve uyuşmazlığı her yönüyle inceleme yetkisine sahip olmadığı gerekçesiyle yetersiz görmüş ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.

“Etkili bir ulusal makam, sözleşmeye aykırılığı tartışmalı bir tedbirin uygulanmasının telafisi güç veya mümkün olmayan zararlar meydana getirmesi söz konusu olduğunda, bu tedbirlerin yürütmesini durdurabilme yetkisine sahip olmalıdır” (agy., s. 561)

Jabari/Türkiye kararında  da AİHM, “tedbirin durdurulması” güvencesini Ankara İdare Mahkemesi sağlayamadığından, Etkili Hukuk Yoluna Başvurma Hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır (agy., s.561-562)

YSK’nın tam Kanunsuzluk halindeki kararı, bu kararı durdurabilecek hiçbir yol olmaması nedeniyle sonuç itibariyle Etkili Başvuru Hakkı’nı ve Hak Arama Hürriyetini İhlal Etmiştir.

YSK’nın ardı ardına yaptığı açıklamalarının ihsas niteliğinde olduğu da görülerek, kendi kararını yeniden incelemeye yetkili de olsa bu kararın itiraza ve davaya usulen kapalı olmasını değiştirmemektedir.

12. TEDBİR TALEBİMİZ: Malumunuz üzere, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 73. Maddesi uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesi derhal yapılarak Tedbir kararı verilebilmektedir. Zira referandum sonuçlarının değişmesi anlamına gelebilecek mühürsüz pusulaların geçerli sayılması işlemi durdurulmadığı takdirde, bunun geri dönüşü imkansız olacaktır.

 

Print Friendly, PDF & Email