Yolun sonu görünüyor mu Hafız?..

Gördün mü Tayyip, ne günlere geldin böyle…

Kendi ellerinle koltuklarına oturttuğun, başta Sadi Güven olmak üzere YSK’deki memurlarına bile söz geçiremiyorsun yahu.

12 günden bu yana şu Çekmece’nin, Maltepe’nin, hatta olmazsa İstanbul’un seçimini tümden iptal edin, diyorsun, avanelerin diyor, Ali İhsan Yavuz, Mevlüt Uysal, Ömer Çelik vb, beslemeli yandaş medyan aynı minvalde borazanlar çalıyor; ama bir türlü buyruğunuz yerine getirilmiyor.

Oysa 16 Nisan 2017 sözde anayasa referandumunda, kaybettiğini anlayınca ne yaptı YSK’deki avanen?

Birkaç cümleden ibaret bir dilekçe koydu önlerine Sadi Güven’giller’in, anında yerine getirildi buyruğun. 2 buçuk milyon civarındaki mühürsüz zarflar içeren sahte oylar geçerli sayıldı, sen de böylece Referandumda kazanmış saydırttın kendini.

Yine 24 Haziran 2018 Seçimlerinde, gönlünce yaptınız kanunsuzluğu, hilebazlığı. Ve emrindeki YSK aracılığıyla kazanmış gösterttin kendinizi.

İstersen biraz daha eskiye gidelim be Tayyip… 2002’lere mesela… Tufan Algan’lı YSK günlerine…

Ne yaptınız o zaman?

ABD Büyükelçiliği doğrudan direktif verdi Tufan Algan ve YSK’deki amigolarına. Biz bir mizansen hazırladık, Tayyip’i Türkiye’nin tepesine oturtacağız, sen de bu konuda üzerine düşenleri kanun manun şöyle dermiş, böyle dermiş demeden getireceksin yerine, dedi. O da tezgahın içinde olduğu için; “Emriniz olur sayın büyükelçim.”, diyerek yanıtladı buyruğu.

Tabiî bu arada, ABD Emperyalistlerinin Türkiye’deki en kaşar, en eski ve en sinsi ajanlarından Deniz Baykal girdi devreye. Şeytanın bile aklına gelmeyecek hile, düzen, dolap çevirerek muhtar bile olamayacak seni Türkiye’nin tepesine oturttular, avanenle birlikte 16 yıldan bu yana memleketin başına bela ettiler.

Sen alıştın tabiî buna. “Yahu kanun nedir ki bizim için. Biz bugüne gelinceye dek takmış mıyız hiç böyle şeyleri. Bakın İstanbul Belediye Başkanlığı dönemimizde bile onca akçeli, yüz kızartıcı suçları işledik, hepsinden de paçayı kurtardık bir şekilde. Yani bize bir şey olmaz.”, anlayışı kökleşmişti zihninde.

Şimdi ne oldu birden bire böyle, diyorsun ve aklın almıyor tabiî olanları bitenleri…

Kızıyorsun Sadi Güven ve tayfasına. Bugüne dek bir dediğimizi iki ettirmeyen bu memurcuklara da ne oldu böyle, bize diklenmeye başladılar, olmaz çekmeye başladılar, red çekmeye başladılar, diyorsun.

Ve işin enteresan tarafı da bir şey yapamıyorsun…

Yok efendim şurada seçmen kaydırılmış, şurada AKP’li seçmenler kütükten silinmiş, şurada şöyle olmuş böyle olmuş, diyorsun; bakılıp araştırılıyor, sonunda hepsi de fos çıkıyor. Sen de adın gibi biliyorsun ki bu hile hurda işlerini, dolap dümen işlerini sizden başka yapabilecek siyasi yok Türkiye’de. Bu organize işler hep sizin tekelinizde, sizin patentinizde.

Yani boşuna debeleniyorsun be Tayyip…

İşin kötüsü de, debelendikçe batıyorsunuz. Hem içeride hem dışarıda çok kötü durumlara düşürüyorsunuz kendinizi.

Bugüne dek defalarca size umut bağlamış, oy yağdırmış kitlelerin bile az da olsa bir bölümü; “Bu kadar da olmaz yahu. Bunlar da çok hakkaniyetsizlermiş, artık sıtkım sıyrıldı.”, demeye başladı.

Tabiî ABD’nin yine en sınangılı din tüccarlarından, bugüne dek senin hizmetkârlığını yapmış yandaş medyanın, besleme medyanın yazarçizerleri bile bu 12 günden bu yana yapıp ettikleriniz için; “Bu kadarı da olmaz gari. Kabul edin yenilgiyi, ders çıkarın, kendinize çekidüzen verin.”, demeye başladılar. Al sana Yeni Akit’çi Abdurrahman Dilipak, Davidson’un Karar’ından Taşgetiren Ahmet, Karaalioğlu Mustafa Efendi…

Bak, bugün Kraliçe’nin Gül’ü bile ölüm sessizliğini bozup ne dedi sana?

Yapmayın bunları. İmamoğlu’nun hakkını tanıyın…

Velhasıl; işiniz iş değil, gidişiniz gidiş değil, yolunuz çıkar yol değil…

Aklın almıyor olup biteni, değil mi?

“Neden böyle dünya tersine dönmeye başladı?”, diyorsun.

Oysa biraz sakin kafayla düşünebilsen Kaçak Saray’ının ücra bir odasına kapanıp; sen de görürsün gerçeği ve bu durumuna düşmenin sebebini.

Bugüne kadar koruyucu şemsiyesi altında dincilik oynadığın, din alıp sattığın, insanları Allah’la aldattığın Amerikan Emperyalist Haydudu çekiliverdi ardından.

Belki şimdilik, belki bir süreliğine…

Öyle olunca da işte siz böyle çoluğun çocuğun maskarası oluverdiniz…

Ekrem İmamoğlu gibi, senin de beğenmeyerek dile getirdiğin gibi, kıyıda köşede kalmış bir yeni yetme vatandaş yeniverdi, kırk yıllık kankin Milyar Ali’yi.

İşte Türkiye’de 1945’ten sonra hep böyle olmuştur Tayyip…

Amerika kimin arkasına geçtiyse onun önü açılmıştır. İktidarlara getirilmiştir o. Yani kerameti kendinizde aramayın.

Sen din alıp satmanın ve din simsarlığıyla siyaset yapmanın üstadı, yetiştiricin Molla Necmettin Erbakan’ı kendi gücünle mi yendiğini sanıyorsun?

Başa baş kalsanız Molla Necmettin bir parmağıyla uçurur seni ortalıktan. Ama işte Amerika devreye girince o bile çaresiz kalıverdi. Onun bile altı boşalıverdi. Onlarca yıldır derleyip, yetiştirip, besleyip büyüttüğü yeni din tüccarı çömezler, “Yenilikçi Hareket” diye kazan kaldırdınız Molla Necmettin’e, kurdunuz partinizi ve 14 ay sonra da iktidara kuruluverdiniz.

İşte bunlar hep Amerikan eliyle oldu, Tayyip…

Seçim meçim hepsi hikaye…

Türkiye’de 1945’ten bu yana kimin iktidara gelip kimin iktidardan gideceğine bir tek güç karar verir, o da emperyalist haydut ABD Çakalı’dır.

Çok kullandı seni ABD, büyük hizmetler yaptın ona. Karşılığında da bütün sülaleni ve avaneni dolar milyoneri, hatta dolar milyarderi etti. Yani al gülüm ver gülüm yaptınız. Kullanmayı seversin ya bu deyimi; “Kazan-Kazan Siyaseti”ydi sizinki.

Ama bu işin sonunda senin ve avanenin tekerlenmesi var iktidardan. Bu kaçınılmaz…

ABD, BOP peşinde. Hani sen de yıllar boyu eşbaşkanlığını yaptın ya. İşte o projenin Türkiye ayağının da hayata geçirilmesi var.

Sen 2015 Seçimlerinde gördün, bu işte hizmetkarlığa devam etmenin siyaseten “hülooğğ”cularını uyanışa götürerek seni bitireceğini. Onun üzerine frene bastın, 180 derece ters dönüverdin bu sefer. İşte o andan itibaren de ABD ile aranıza kara bulutlar girdi.

BOP’a devam etsen “hülooğğ”cuların uyanacak, diyecekler ki; “Ulan bu ne iştir… Reis dedik bağrımıza bastık, akrep gibi soktu bizi, parçaladı memleketi. Erbakan Hoca’nın dediği gibi meğer bunlar Amerika’nın ve Siyonist İsrail’in adamıymış ve onların hizmetindeymiş.”

Ve bunlar anında sana sırtlarını dönmekle yetinmeyecekler, işinizi de bitirecekler.

Sen bu durumu sezip, kavrayıp, gördüğün için ters köşe yaptın. Daha önce büyük bir heveskârlıkla yandaşlık ettiğin Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi’ne birdenbire düşmanlık gütmeye başladın. Yıllar boyu sözcülüğünü ve savunuculuğunu yaptığın hareketin tam karşısında konumlandın, üstelik de savaş açtın ona.

İşte bu durum, ABD’li efendilerinin hafakanlarını kaldırdı. O yüzden bu hallere düşmen. Ve bu haller, ağırlaşarak devam edecek…

Yani senin için bu günler kara günler, değil mi?

Ama yarınlar daha da kara günler getirecek. Bunu hiç aklından çıkarma!

Buradan çıkışın yok, Tayyip!

Düşüşün var, hezimetin var, iktidardan tekerlenişin var…

Bugün nasıl çaresizsen, gelecekte çok daha çaresiz olacaksın…

Ve hiçbir şey kurtaramayacak seni.

En sonunda da, bugünkü kanunlar çerçevesinde görev yapan, vicdan sahibi, ahlak sahibi hukukçulardan oluşan mahkemeler karşısında bulacaksın kendini. Tabiî sırf kendini değil, tüm avaneni; yani AKP’giller’in tamamını kapsayacak o ceza soruşturmaları, kovuşturmaları, yargılamaları.

Velhasıl; ihanetleriniz, zulümleriniz, vurgun, soygun ve talanlarınız yanınıza kâr kalmayacak. Hanedanlık kuramayacaksınız, hanedanlar dönemi çoktan bitti…

Sadi Güven başkanlığındaki YSK avanene de fazla kızıp zılgıt çekme, Tayyip. Onlar da korkuyor gelecekten. Onlar da diyor ki;

“Yahu geçmişte dünya kadar kanunsuzluk yaptık senin için. Bak bu seçimde de bir sürü kanunsuzluk yaptık. Ama sizin tüm dediklerinizi yerine getirecek olursak biz de okkanın altına gideriz. Üstelik geçmişin de hesabını sorarlar. Siz devran sürdünüz, biz ise memur maaşına talim ettik. Daha fazla üzerimize gelmeyin gayrı, bizim elimizden gelen de bu kadar.”

O bakımdan, boş yere zorlayıp paylama adamları…

İnsandırlar neticede. Bunca yaptıkları kanunsuzluğa, yolsuzluğa, haksızlığa ve zulme rağmen, kanunları ayaklar altına alarak Partimizi seçim dışına atmasına rağmen, acıyoruz onlara da şu anda.

Hele Sadi Güven’in, acımasız kasap eline düşmüş zavallı kurbanlık koyun gibi çaresizlik içindeki melul melul bakışı yüreğimize oturuyor bizim. Hani biz vicdanız baştan ayağa. O bakımdan acırız düşmanımız bile olsa bazı kişilerin böyle acıklı, çaresiz durumlara düşmesine…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

12 Nisan 2019

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email