Yeni Sahte KP’nin Kültür Merkezi Komünistliği Üzerine 4:

KPAydemir ve Okuyan Efendilerin korkaklıklarını, kaçkınlıklarını ve Gerçek Devrimcileri arkadan vurmalarını sol lafazanlıkla maskelemeye çalıştıklarının resmidir!

Bu iki kafadar sözde şef, 2009 1 Mayısı öncesinden başlamak üzere yıllarca 1 Mayıs’ın Türkiye’deki Anavatanı olan Taksim’den kaçmışlar, böylece de o Anavatanı zapt etme ve özgürleştirme savaşı veren biz Gerçek Devrimcileri sırtımızdan hançerlemişlerdir. Üstelik de bu korkakça ihanetlerini gizleyebilmek için mebzul miktarda demagoji yapmışlar, sol yaygarayla kaçaklıklarını gizlemeye, maskelemeye, perdelemeye çalışmışlardır.

Taksim’in neden Türkiye’de 1 Mayıs’ın Anavatanı olduğuna dair açıklamamızı daha önceki yazılarımızda açıkça ve kesince ortaya koymuştuk. Bu sebeple onları burada tekrarlamayacağız. İlgi duyan arkadaşlar bu yazı serimizin önceki bölümlerine bakabilirler.

Şimdi gelelim bu iki tavşan yürekli kafadarın mücadele alanından kaçarken yaptıkları sol yaygaraya. Kıvılcımlı Usta boşuna dememiş, küçükburjuva kaçarken bile geriye değil de ileri yöne doğru sıvışarak kaçkınlığını keskinlikle gizlemeye çalışır, diye. İşte bu şefler de aynen öyle yapıyorlar. Şimdi ne dediklerini kronolojik bir sıra içinde aktaralım:

“Türkiye Komünist Partisi

“Siyasi Büro

“10.10.2009 (Kendi sitelerinde tarih 10.10.2010’dur. Fakat 2009 1 Mayıs’ı değerlendirilip 2010 1 Mayısı’na çağrı yapıldığı için tarih 10.10.2009 olmalıdır. – Nurullah Ankut)

“TKP, kitlesellikten ve merkezi karakterden uzaklaşmış bir Taksim kutlamasının işçi sınıfının kazanç hanesine fazla bir şey yazmayacağı düşüncesindedir. Nitekim geçmişte 1 Mayıs’larda küçük ölçekli kutlamalar devletin müdahalesine karşın yapılmış, Taksim’e çıkılmıştır. Hemen her 1 Mayıs’ta Taksim alanında gösteri yapan devrimciler olmuştur. 1996’da TKP 2 bin kişiyle Taksim’de kutlama yapmıştı. 2007’de birkaç bin kişi Taksim’de toplanmayı başarmıştı. Dolayısıyla 2009’da bunun çok ötesine geçen ve işçi sınıfını gerçekten temsil eden bir güçle Taksim’e yönelmek gerekirdi ve bunun için koşullar uygundu. TKP kitlesel bir gösteri yerine, protokoler bir kutlamanın olumsuzluklarına işaret etmiş, bütün dost güçlere yeniden bir çağrı yapmıştır. Kitlesel bir kutlamanın zorlanması için kendi adına bazı önlemler de alan TKP, Şişli’de toplanmak ve sendikal rekabetin ürünü olarak Avrupa yakasında ayrı bir miting başvurusunun önünü kesmek için Çağlayan’da miting için İstanbul Valiliği’ne dilekçe vermiştir. (http://www.tkp.org.tr/basin-aciklamalari/yasasin-1-mayis-205)”

***

“Aydemir Güler

“07.04.2010

“Taksim’e “1 Mayıs Alanı” adını veren, 1977 ve 1989’da canının koskoca bir parçasını orada bırakan sol geleneğin bugünkü temsilcileri açısından, Taksim anlamı sendikalara anlatılamayan bir değerdir. Bu nedenle bu satırların yazarı birkaç hafta önce ve dün Özgür Müftüoğlu arkadaşım soL portal’da alan saplantısını eleştirdik. Hiçbir şey işçi sınıfının gücünü dosta düşmana göstereceği bir kitlesel buluşmadan daha anlamlı ve daha değerli olamaz. Bizim değerlendirmelerimizin anahtarı budur. İşçi sınıfının gücünü sergileyeceği kitlesel buluşma ile çakışması mümkün olmayacaksa Taksim politikası bir ilke haline getirilemez. Kendinde amaç takıntıya indirgenir.

“Bu noktada tek kutlama politikası bir mihenk taşıdır. “Çok şehirde kutlama” kendini bir zorunluluk olarak dayatmadan önce, işçi sınıfının buluşmasını güçlendirmek amacıyla bir kenara itilmelidir. İtilmiyor ise Taksim’e çıkış kategorik olarak 1988’de aralarında eski DİSK Genel Başkanı Baştürk’ün de bulunduğu bir grup sosyal-demokrat milletvekili ve sendikacının tutumuna geri dönmek olur. Bugün o eylemin hangi yıl yapıldığı konusunda yanılmadığınızı teyit etmek için bile internette biraz dolaşmanız gerekiyor… Yani 88’den pek bir şey devrolmamıştır. Altı başkanın kararı diğer şehirlerde yapılacak kutlamaları da kapsamakta ve bunları düşündürmektedir. (http://haber.sol.org.tr/yazarlar/aydemir-guler/1-mayis-tartismalari-26471)”

***

“TKP’den 1 Mayıs’a Çağrı

“19.04.2013

“Türkiye Komünist Partisi, biçimin özün önüne geçmesine, alan tartışmalarının siyasi talepler ve doğrultudan daha fazla önemsenmesine her zaman itiraz etmiştir. Bununla birlikte, yıllar öncesinden itibaren Taksim’in 1 Mayıs alanı olarak kutlamalara açılması için her düzlemde sürdürülen mücadelenin aktif unsurlarından olan TKP, AKP iktidarının konuyu bir meydan okumaya dönüştürdüğü yıllarda, işçi sınıfının bu resti görmesi gerektiğini ve bütün güçleriyle bu meydan okumaya yanıt vermesi gerektiğini söylemiştir.

“Ancak, Taksim’deki kutlamalar, devrimci güçlerin bütün çabalarına karşın içeriğin kamuoyuna anlatılamadığı ortalamacı gösterilere dönüşmekten kurtulamamıştır. Mitinglerin kitleselliği ile elde edilen kazanımın bedeli panayır görüntüsü altında ortaya çıkan “uzlaşma kültürü”dür.

“TKP’nin temel konularda ortaklık sağlandığı sürece farklılıklardan bir rahatsızlık duymayacağı açıktır. Ancak 1 Mayıs’a gelenler, yıllardır, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak dışında hangi ortak iradenin parçası olduklarını anlayamadan geri dönmektedirler.

“Ülkemizde başka birçok ülkeden daha fazla önemsenen ve etkisi olan 1 Mayıslarda büyük bir toplumsal enerjinin belirsizliğe ve alan fetişizmine terk edilmesi üzücüdür.

“Her yıl 1 Mayıs yaklaşırken, 1 Mayıs’ın anlamından, vereceği toplumsal mesajın kendisinden çok, nerede kutlanacağı ön plana çıkmakta, konfederasyon yetkilileri de derhal “Taksim’de kutlayacağız” diyerek meseleyi kapatmakta ve kamuoyunu kutlama mekanına odaklamaktadır.

“Kaldı ki bu yıl Taksim, iktidarın “kentsel dönüşüm” adı altında her yerde başlattığı kapsamlı saldırı nedeniyle kitlesel bir miting için çok da uygun bir alan olmaktan çıkmıştı. Hep birlikte bu saldırıyı püskürtememiş olmamız, üzerinde durulması gereken başka bir sıkıntıdır.

“Türkiye Komünist Partisi ise bir kez daha içerikten yoksun bir “alan inatlaşması”nın parçası olmamaya kararlıdır.

“Taksim önemlidir ama Türkiye’nin meseleleri daha da önemlidir. (http://www.tkp.org.tr/tkpden-1-mayisa-cagri-2044)”

***

“Kemal Okuyan

“TKP MK Üyesi

“26 Nisan 2013

“Alan tartışmasının öne çıkmasına her zaman karşı çıktık. Bir örnek vereyim. 2009’da 15 Nisan tarihinde DİSK ve KESK yönetimlerine bir mektup yollamıştık. İşte o mektuptan bölümler: “Türkiye işçi sınıfı açısından son derece zor ve kritik bir dönemden geçiyoruz. Sermayenin emeğe saldırılarına karşı, gericiliğe ve emperyalizme karşı emekçilerin kitlesel tepkisini ortaya koymak için 1 Mayıs özel olanaklar sunmaktadır. Bu olanağı değerlendirmek yerine, konuyu medya üzerinden süren bir ‘alan tartışması’na indirgemek ‘Taksim kararlılığı’na gölge düşürmektedir. Geçtiğimiz yıl 1 Mayıs’ı geniş işçi kitlelerine maletmek konusunda hep beraber başarısız olduk. Bu yıl kalan az zamanın yine alan tartışmaları ile geçmesinden kaygı duyuyoruz.”

“(…)

“AKP hükümeti ve valilik, Taksim alanında sınırlı bir kutlamaya izin verilebileceğini ısrarla vurgulamaktadır. Bu sınırın 5-6 bin, hatta 10 bine çekilebileceğini geçtiğimiz yıllarda polis yetkilileri çeşitli vesilelerle açıklamışlardı. Onların bütün derdi, Taksim’de yüz binlerin toplandığı bir gösteridir, bunun altından kalkamayacaklarını, bunun sermaye açısından büyük yenilgi olduğunu bilirler. Onlar cephesinde durum budur. Bizim cephemizde durum nedir? Neden Taksim’de ısrar ederken, güçlü siyasal kampanyalarla işçi ve emekçileri 1 Mayıs’a çağırmıyoruz? Neden Türkiye’nin her bir noktasından Taksim’e doğru yola çıkıp, hükümetin oyununu bozmuyoruz? Bunu anlayamıyoruz. ‘Taksim’den başka yerde kutlama yapmayız’ diye ilan edenlerin hiç değilse ‘Taksim’de 1 Mayıs hakkını kazanıncaya kadar başka hiçbir kentte kutlama yapmıyoruz’ demesini bekleriz.

“(…)

“TKP 1 Mayıs-Taksim politikasını gerçekten güçlendirecek adımlar atılmadığı takdirde, 1 Mayıs günü DİSK ve KESK’le birlikte hareket etmeyecektir.”

“1 Mayıs’ın bir alan tartışmasına kilitlenmesine her zaman itiraz ettik. Zaten böyle bir şey olabilir mi? 1 Mayıs’lar uzun süre Çağlayan ve Kadıköy’de kutlandı. Neredeyse herkes bu mitinglere katıldı. Yanlış mı yapıldı?

“(…)

“Taksim’deki inşaatın durumu bu kararı etkilemedi mi?

“Şöyle etkiledi. Biz 1 Mayıs’ın kitlesel olması, en azından bunun için çaba harcanması gerektiğini düşünüyoruz. Açık, net hedeflerle, insanları katarak… Bu yıl Taksim’in buna uygun olmadığını herkes biliyor. Herkes biliyor da kimse bunu söyleyemiyor. Kiminle konuşsak “haklısınız” diyor, sonra “Taksim”!

“Soruyorum, Türk-İş, hatta diğer sendikalar Taksim’in “dönüşümü” konusunda ne yaptılar? Bunu yapmadılar, şimdi inatla Taksim diyorlar. Bu haliyle de Taksim’de miting yapılır, hükümetin yasağının arkasında bu “alan” tartışmasının işine gelmesi var. Böyle oyalayacaklar. İşin gerçeği miting yapılır ama iyi bir miting, büyük bir miting yapılmaz, yapılamaz.

“Türk-İş karar alıyor, kimseye danışmadan başvuru yapıyor. Diğer konfederasyonlar kimseyle görüşmeden “Taksim’deyiz” diyor. TKP neden karar alamasın? Türkiye Komünist Partisi, 200 kişilik “öncü tim” ile 1 Mayıs kutlayan bir parti değil.

“Bu yıl anlamsız bir curcunanın parçası olmak istemiyoruz. On binlerce insan toplanacak, yürüyecek, slogan atacak, her kafadan bir ses çıkacak, tam panayır yeri olacak, Türk-İş yönetimi kendini aklayacak! Veya insanlar gaza boğulacak, coplanacak, kavga edecek, sendika yönetimleri “bir yıl daha idare edecek”! Böyle bir şey olur mu! En tuhafı bize “gereksiz içerik tartışması yapmayın” diyenlerin olması. Ne demek acaba bu? (soL-Haber Merkezi) (http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/tkp-mk-uyesi-kemal-okuyan-1-mayis-ile-ilgili-sorularimizi-yanitladi-haberi-72053)”

Evet yoldaşlar, kafadar efendilerimizin söyledikleri vecizeler bunlar işte. Bu söylenenlerin her bölümünü birer birer çerçeveletip Kadıköy Nazım Kültür Merkezi’nin değişik katlarına asmak gerekir aslında. Peşlerinden gittikleri hafızların ne denli derin bilginler olduğunu görmeleri için genç KP’lilerin…

Kim bilir belki bu önemli işi de yaparlar ilerde…

Bu zırvalamalara biz ne mi diyelim yoldaşlar?

Şimdilik demeyelim de şu söylenene bakalım. AKP’nin valisi ya da devletin valisi diyelim, Hüseyin Avni Mutlu’nun bu kafadarların tutumuna ilişkin söylediklerini görelim:

“İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu

“1 Mayıs Bilançosu

“01 Mayıs 2013

“Öncelikle İstanbulluların ve emekçi kardeşlerimizin Taksim meydanına sağduyulu bir beklenti içerisinde olduğumuzu söylemiş, bu konudaki itimadımın tam olduğunu da yinelemiştim. Sağduylu ve emekçi kardeşlerimiz, bugün Taksim meydanına gelmediler. Çağrılarımıza kulak veren İstanbullulara emekçi kardeşlerimize teşekkür ediyorum.

“(…)

“Suyu gazı kullanmazsanız bu marjinal grupları ne ile dağıtacaksınız? Bunu bilen varsa bize öğretsin. Fevkalade orantılı ve dengeli bir müdahale gerçekleştirdik. Keşke bizim önerilerimiz doğrultusunda, TKP’nin Kadıköy’de yaptığı gibi bir miting yapabilselerdi. (http://www.aksam.com.tr/guncel/vali-huseyin-avni-mutludan-1-mayis-bilancosu/haber-201546)”

Ne şaşırtıcı durum, değil mi yoldaşlar?

Devletin valisiyle bizim Kültür Merkezinin komünistleri birebir aynı şeyi söylüyorlar.

Yahu ne oldu şimdi bu iş? Yoksa devletin valisi de mi gizli komünist? Yoksa bizim Kültür Merkezi Komünistleri mi tırışkadan komünist, çakma komünist ya da bizim hep söylediğimiz gibi sahte komünist?

Yukarıdaki aktarmalarımızda ne diyor Sahte TKP Şefleri, kaçışlarına bir gerekçe olarak da?

Şunu:

“Kaldı ki bu yıl Taksim, iktidarın “kentsel dönüşüm” adı altında her yerde başlattığı kapsamlı saldırı nedeniyle kitlesel bir miting için çok da uygun bir alan olmaktan çıkmıştı.”

Şimdi de yoldaşlar, AKP’nin Büyük Patronu Tayyip Erdoğan’ın aynı yılın, 2013’ün 1 Mayıs sürecinde konuya ilişkin, daha doğrusu Taksim yasağına ilişkin söylediklerini görelim:

“Değerli arkadaşlarım,

“Vali Bey haftalar öncesinden burada yayalaştırma projesi yapılıyor. Dolayısıyla burada riski alamayız, demesine rağmen…” (Recep Tayyip Erdoğan’ın 1 Mayıs Değerlendirmesi, 5 Mayıs 2013)

Ne hazin bir durum, değil mi yoldaşlar?

Biri Ortaçağcı gericiliğin bir numaralı temsilcisi Tayyip Erdoğan, öbürleri de sözde Komünist Partisi’nin akıldaneleri.

Ortak görüşleri ne?

1 Mayıs Alanının Taksim için uygun bir alan olmaktan çıkmış bulunduğu.

Ne diyebilirsiniz bu trajikomik duruma yoldaşlar?

Aslında denecek şey çok da biz demeyelim yine de, sabırlı olalım. Hadi bakalım diyelim, hadi zırvalamalarınızı başka yerde yapın.

İşte bu sebeplerden biz, bu tür hareketlerin ciddiyetsiz, güvenilmez, korkak ve sahtekâr olduğunu söylüyoruz. Bunlarla ciddi, gerçek anlamda devrimci eylemler yapılamaz, diyoruz. Çünkü bu koftiden şefler o işin adamı değil.

Hatırlanacaktır yoldaşlar, aynı 2013 Mayısı sonunda ve Haziranı’nda Taksim Gezi İsyanı’mızı gerçekleştirdik biz o meydanda ve çevresinde. 1 milyonu aşkın kişi o meydanı doldurdu 1 Haziran 2013’ün Cumartesi öğle saatlerinde. “Yayalaştırma Projesi” bahanesiyle yapılan alan talanı hiç de engel oluşturmadı, isyancı devasa kalabalığın o alanı doldurmasına. Demek ki bizim sahte TKP şeflerinin de, Tayyip Erdoğan’ın da gerekçesi bir masalmış, bir kandırmacaymış.

Şimdi de yoldaşlar, Aydemir Efendi’nin 2015 1 Mayısı günlerinde söylediği şu cümlelere bakalım:

“Aydemir Güler

“Partiyle 1 Mayıs’a ya da birinci ünite

“30 Nisan 2015

“(…)

“1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması AKP medyasının iddia ettiği gibi darbe girişimi değil tabiî ki. Merkez medyanın resmettiği gibi manasız bir “inat” da söz konusu değil. Toplumun gözü kentlere, en çok emekçi barındıran kentin en merkezi noktasına bakar. Eylem yapmak için tersi istikamete gidilmez. Merkeze yürünür. Bu birinci ünite dersidir.

“Egemen güçler bu nedenle kaç yıl kaç kilometre kareyi insansızlaştırıp gaza boğar bilemeyiz, ama bu çaba tarihin akışına, toplumun doğasına, insanın aklına terstir. 1950’lerde işçi sınıfı taleplerini haykırmak için nereye çıkacağını düşündüğünde akla ilk Taksim’in gelmesi ve düzenin sahiplerinin delirmesi rastlantı değildi. 61’de yüz binlik Saraçhane mitingi için İstanbul İşçi Sendikaları Birliği’nin son ana kadar Taksim diye diretmesi boş bir inat değildi. Egemen güçler tarihe, akla direndiler ama nedenleri güçlüydü. Bugün de AKP’nin kendisi saçma; ama 1 Mayıs kavgası nedensiz değil.”

Ne dersiniz yoldaşlar?

Hafızımızın biraz aklı başına gelmiş mi diyelim?

Birazcık doğruyu görür gibi olmuş, değil mi?

Taksim’in önemini kavramış görünüyor. Taksim’de ısrarcı olmak bir inatlaşma değildir, bile diyor.

Umutlanalım mı bunların biraz cesaret toplayabileceği konusunda?

Eh yukarıdaki satırlar bize bu konuda umut veriyor.

Ama gelin görün ki aradan sadece 3 gün geçiyor ve hafızımız yine eskiye dönüyor. Toplamaya çalıştığı tüm cesareti bir anda buhar olup uçup gidiyor.

İşte kanıtı:

“A. Güler

“1 Mayıs’ı Nasıl Değerlendirmeli?

“3 Mayıs 2015

“Deneyle sabit, bu tür bir merkezi, herkese heyecan katan, onca yol kat etmeye “helal olsun” dedirtecek gündemin “alan tartışması”ndan türetilmesi olanaksızdır. -Şimdi bir şey söyleyeceğim, yine “neden durmadan diğer sol kesimlerle polemiğe giriyorsun” denecek! Ama ne yapayım ki, söylemek zorundayım- Sendikal hareket sınıf siyaseti açığını “Taksim ilkesi”yle kapatabileceğini düşünerek tarihsel bir yanlış yapmış ve işçi sınıfına cidden zarar vermiştir.

“(…) Taksim belirli bir siyasal odaklanmanın ideal somut karşılığı olarak son derece büyük bir değere sahiptir. Ama siyasetin bıraktığı boşluğu doldurmak için Taksim hiç de büyük bir alan değildir. Daha doğrusu öyle bir büyüklük icat edilmedi!”

Açıkça görüldüğü gibi yoldaşlar, Aydemir Güler yeniden başa dönmüş, sık tekrarlanan deyişle filmi başa sarmıştır.

Bu yıl ustaca tasarlanmış bir akıl oyunuyla 40 kadar genç Taksim’e çıktı ya; Aydemir Güler o çıkışın 1 gün öncesinde Taksim’in önemini, gerekliliğini teslim eden bir yazı yazıyor. Yukarıdaki satırlar oradan alınma. Fakat üç gün sonra yaptığı 180 derecelik dönüşten anlıyoruz ki, Aydemir 30 Nisan’daki görüşünde de samimi değil. Gençlerin alttan gelen baskısı sonucunda o çıkışı onaylıyor ve Taksim’in önemini teslim eden satırlar yazıyor. Fakat üç gün sonra o görüşünden yüzgeri edip yeniden korkusuna yenik düşüyor. Tabiî buna gençlerin gözaltına alınıp bir kısmının tutuklanması da yol açmış olabilir.

İşte böyle bunlar, yoldaşlar. Hatırlarsınız, Taksim Gezi İsyanı’mız konusunda da bunlar AKP kodamanlarıyla birebir aynı görüşleri savunmuşlardı.

Hani ne demişlerdi?

“Derin Devlet işi”, “Seferberlik Tetkik Kurulu örgütledi.”

Bunların böyle sık sık AKP şefleriyle aynı kaba yelleniyor olmaları nereden kaynaklanıyor derseniz?

Şuradan:

Bunların sahteliğinden, AKP şeflerininse halk düşmanlığından.

Bunlar, ömürleri boyunca böyle zırvalayıp duracaklar işte. Bu yaştan sonra iflah olmazlar. Bizim diyeceğimiz:

Allah acısın da akıl, fikir, cesaret ve namus ihsan etsin bunlara. Allah’tan başka kimse yardımcı olamaz ne yazık ki…

Aklımıza geldi de sormadan geçmeyelim Hafızlarımıza:

2016 1 Mayısı’nı acaba nerede kutlamayı düşünürler?

Bizim gibi 1960’lardan kalma, eski kafalı ihtiyar devrimciler gibi Taksim diye ayak direyip işi alan tartışmasına mı dökmeyi düşünürler, yoksa Kültür Merkezli Modern Komünistler olarak esnek, kıvrak, oynak bir anlayışla işi alan tartışmasından çıkarıp yüksek siyasetlerinin ufkundan mı bakmayı tercih ederler?

Hani Kadıköy Nazım Kültür Merkezi’nin yeni müdavimi olmuş KP’li gençler bizim bu yazımızdan sonra merak edebilir bunu. O gençleri aydınlatırlarsa şimdiden meraktan da kurtarmış olurlar.

Yanlış anlaşılmasın bizim merak ettiğimiz filan yok…

Son söz olarak:

1 Mayıs Eylemi sonrasında biz de Partimizde yoldaşlarımızla birlikte bir değerlendirme yaptık. 1 Mayıs’ın gerçek anlamda Marksist-Leninist açıdan nasıl değerlendirilmesi gerektiğini merak eden yoldaşlar şu linki tıklayarak görüntülü olarak izleyebilirler ya da bir sonraki linkten, aynı açıklamanın yazılı metnini okuyabilirler… (https://www.youtube.com/watch?v=2HQPEiT9upU), (http://goo.gl/QNDCnJ)    18.12.2015.

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

 

Print Friendly, PDF & Email