Tepesinden tırnağına kadar binbir suça…

Tepesinden tırnağına kadar binbir suça, yolsuzluğa, yalana, dümene batmış bu iktidar, dünkü Halk oylamasınını da doğası gereği çamurlara buladı, kriminal bir kılıfla örttü üzerini

Bu sözde oylamanın zerrece hukuki bir meşruiyeti ve geçerliliği yoktur.

Gerçi hukuk falan diye de bir şey kalmadı ama bu sahte oylamanın iptali için hukukçu yoldaşlarımız tüm adli yolları zorlayacaklar.

Bir işin meşru olabilmesi için öncelikle-ilk şart olarak o işi yapanların meşru olması gerekir. Kaldı ki, bu iktidar bugüne dek TCK’deki hemen bütün suçları yüzlerce hatta binlerce kez işlemiştir. Yüz kızartıcı suçlardan tutun da, vatan topraklarının Yunanistan’a peşkeş çekilmesinden, Savaş suçuna kadar, trilyonlarca dolarlık kamu malının aşırılıp zimmetlerine geçirilmesine kadar, aklınıza gelebilecek her suçu defalarca, sayısız kez işlemiştir bu AKP’giller iktidarı.

 

Saygıdeğer arkadaşlar,

Dikkatinizi çekerim, 15 Temmuz 2016 Ganimet Paylaşım Savaşı sonrasında devletin ikisi hariç tüm kurumlarında korkunç bir Fetocu avı başlatılmıştır.

Ama sadece ikisine hiç dokunulmamıştır. Aklınıza gelebileceği gibi bunlar;

1- Meclisteki başta AKP olmak üzere Amerikancı Dörtlü Çetenin üyeleri

2- Yüksek Seçim Kurulunu (YSK)’yi oluşturan yargıçlardan oluşan üyeler.

Düşünebiliyor musunuz Feto, toplumun tüm hücrelerine nüfuz edecek ama bu ikisine dokunmayacak, bunları pas geçecek… Buna bebeler bile inanmaz tabiî ki. Zaten AKP’giller içinde yüzü aşkın Fetocu milletvekili ve bakan olduğu hemen herkes tarafından yazılıp çizilmektedir. Tayyip de ne dedi bu konuda? “Dereyi geçerken at değiştirilmez”.

YSK’ye gelince, zaten dün akşamki açıklamayı yapan, Türkçe konuşmakta bile zorlanan Başkan Sadi Güven hakkında ne demişti, Feto itirafçısı Eski Adıyaman Cumhuriyet Başsavcısı Faruk Büyükkaramutlu?..

Aynen şunu:

“Beni Sadi Güven Başsavcı yaptı.”

Tabiî, Feto’yla içli dışlı olan sadece bu şahıs değildir. Daha yığınla böyle yargıç görünümündeki Ortaçağcılar olduğu kuşkusuzdur bu kurumda.

Tayyip ne yaptı, 15 Temmuz sonrası?

Bunları bir anlamda makamlarında esir aldı. Bak, dedi onlara, bir sinyalimle siz de anında derdest edilip gönderilirsiniz zindanlara. Ve ömür boyu çıkamazsınız oralardan. Aklınızı başınıza alın, dün Feto’ya olduğu gibi, bundan sonra da benim emrime ve hizmetime girin. Bu konuda da hizmetinizde asla herhangi bir kusur etmeyin.

Olay bu, arkadaşlar…

Şimdi de, adamlar, pir aşkına hizmet ediyorlar işte, yeni efendileri Tayyip’e ve AKP’giller’e.

Hatırlayacaktır bazı arkadaşlar. 7 Haziran 2015 Şeçimleri sonrasında, HKP’li Dayı’nın 10’ar dakikalık TRT Konuşmalarını hazmedemeyen Tayyip, anında buyruğunu vermiş, Yargıtay ve YSK de büyük bir uyum örneği göstererek HKP’yi ve diğer bazı partileri seçim dışına atıvermişti.

Yeni çıkardığı bir yönetmelikle de, YSK, bizlerin “referandum kampanyası yürütemeyeceğimiz” kararını açıklamıştı. Yani bize siyasi çalışma yasaklanıyordu.

İşte dün de, Tayyip’e ve avanesine büyük hizmetini yapmış oldu.

Kaçak ve de Haram Saray’ın “Büyük Reis”i, “Yargı bizim için ayak bağıdır. Biz Anayasa Mahkemesi vs. kararı dinlemeyiz. Kaçak Saray’ı yaptırır, oraya da gider otururuz. Hiçbir mahkeme kararı bizi bağlamaz. Hikayedir onlar bizim için.”, der de, onun emrindeki YSK başka bir şey mi der artık?..

O da seçim yasalarını dümdüz edip geçti. AKP’giller’in 2010’da çıkardığı Seçim Kanunu, İlçe Seçim Kurulunca mühürlenmiş olmayan oy pusulası zarflarıyla kullanılmış olan oylar geçersizdir, demesine rağmen; o kanunu hiçe saydı. Ayrıca, kendisinin hemen geçen Şubat’ta bu konuya ilişkin aldığı bir kararı da yok saydı. Ve 2 buçuk milyon civarında olduğu söylenen mühürsüz zarflı oy pusulalarını, bir AKP’linin başvurusu üzerine geçerli sayıp geçti.

Adamların hepsindeki anlayış, hak, hukuk, kanun tanımazlık aynı.

YSK de ne demiş oldu böylece?

“Kanunlar bizim için ayak bağıdır. Bizim bir tek kanunumuz vardır: Tayyip Reis’imizin buyrukları…”

Biz boşuna feryat ederek söyleyip yazmıyoruz, arkadaşlar. Bu AKP’giller Türkiye’de ne Anayasa bıraktı, ne hak hukuk bıraktı, ne kanun bıraktı, ne vicdan, ne de hakkaniyet bıraktı, diye. Bunlar, devletin tüm kurumlarını santim santim çürüttüler, 15 yıl içinde. Ve Laik Cumhuriyet kurumlarını bir bir kemirip, aşındırıp, yıktılar, enkaz yığınına döndürdüler. Onun yerine “Tayyipgiller Faşist Din Devleti”ni oluşturuyorlar, adım adım, günbegün.

Dün kaç milyon oy kullanılmış, arkadaşlar?

“Türkiye, kritik başkanlık referandumunu geride bıraktı.

“Resmi” rakamlara göre; az bir farkla “Evet” kazandı.

“Bu referandumda 49.7 milyon vatandaş oy kullanırken bu oyların 48.9 milyonu geçerli sayıldı.

“Her ne kadar sadece tek bir oy pusulasında “Evet” ya da “Hayır” oyu kullanılsa da, geçersiz oyların sayısının Türkiye genelinde 865 bini geçmesi dikkat çekti.” (http://odatv.com/865-bin-oy-nerede-1704171200.html)

Demek ki, 856 bin oy geçresiz sayılmış.

Halkımız bu kadar beceriksiz, akılsız değil yahu. Burada aynı pusula üzerinde 2 tane seçenek var: Biri beyaz, öbürü kahverengi. Bu ikisinden birine basılacak, tercih mührü. Bunu herkes bilir ve yapar. Burada da, bir yolsuzluk olduğu apaçık meydanda.

Demek ki, AKP’giller’in “hülooğğ”cuları, ortamını buldukları yerlerde “Hayır” oylarını geçersiz kılmışlar. Yani, pusulayı geçersiz hale gelecek şekilde işaretlerle bozmuşlar.

Zaten, “Evet”le “Hayır” arasındaki fark, sadece 1 milyon 250 bin, görünüşteki verilere göre. Tabiî bu da doğru değil ya; varsayalım ki öyle.

Sosyal medyaya düşen, daha yüzlerce hile, yolsuzluk, hırsızlık haberleri, tanıkların anlatımıyla ve videolu görselleriyle birlikte dolaşıp durmaktadır. Bu dolaşanlar, tabiî, yapılanların belki binde biri bile, hatta on binde, yüz binde biri bile değildir.

Gelelim, yolsuzluğun, gayrimeşruluğun bir diğer boyutuna:

Başta da dedik ya; AKP’giller, normal bir siyasi parti değildir, çıkar amaçlı bir suç örgütüdür. Ve binlerce suç işlemişlerdir, diye…

Bu suçlarına ilaveten, bu referandum süresince ne yaptı, Kaçak Saraylı Reis?

Her zaman yaptığını…

Kanunu manunu hiçe sayarak, ilden ile, kürsüden kürsüye, ekrandan ekrana koşup kampanyanın en önemli ve en önde gelen siyasi aktörü oldu.

Oysa şu an, meşru olmamakla birlikte taşıdığı sıfat nedir?

Cumhurbaşkanı, değil mi?

Ne der, Anayasanın, Cumhurbaşkanı seçilen bir kişinin o işe başlayabilmesi için etmesi gereken yemin metni?

Aynen şunu:

“Üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine and içerim.”

Ne yapmıştır, Tayyip, arkadaşlar?

Milletin huzurunda ettiği bu yemini de, bir zamanlar “Milliyetçilik” için dediği gibi, bu yeminini de ayakları altına alıp geçmiştir.

O, bildiğimiz Tayyip’tir. Bugün söylediğini ertesi gün inkâr edip, geçip gitmiştir. Hem de kaç kez…

Tayyip, öylesine gözü dönmüş bir biçimde hakkı, hukuku, dini, imanı ayakları altına alıp çiğnemiştir ki bu süreçte; “Hayır oyu vererek bu dünyanızı da, öbür dünyanızı da karartmayın.”, diyerek “Hayır” oyu vereceklerin cehennemlik olduğunu ileri sürmüştür.

O, bu hileyi de, Hocası, yetiştiricisi Molla Necmettin’den öğrenmiştir.

O da ne demişti, geçmişteki bir seçim kampanyası döneminde?

“Bizden olmayan patates dinindendir.”

By Muaviye-Yezid Dincileri, CIA-Pentagon Dincileri, böyle demekle, kendilerini Allah yerine koymuş oluyorlar. Dolayısıyla da, Allah’a kendilerini ortak etmiş-şirk koşmuş oluyorlar. Çünkü İslam’a göre Cennete, Cehenneme kimin gideceğine karar verme yetkisi sadece Allah’a mahsustur.

Hep deriz ya, bunların Kur’an ve Hz. Muhammed İslamı’yla zerrece ilgisi yoktur, diye; işte öyle…

Peki, onun referandum sürecindeki bu kanun tanımaz tutumuna karşı çıkan olmuş mudur, bizim dışımızda?

Yok…

YSK, kanunlarla çalışan, yani onlara uygun iş yapan bir yargı kurumu olmuş olsaydı ne yapardı?

Tayyip’in bu davranışını engellerdi. Engelleyemediği anda da referandumu iptal edip geçerdi. Ama bunu yapabilmesi için, orada bulunan şahısların hukuka, adalete, hakkaniyete, özgüvene ve vicdana sahip olmaları gerekir.

Gelelim, bir diğer boyutuna bu kandırmacanın:

Devletin bütün imkânları, valileri, kaymakamları, imamları, müdürleri, tabiî Hazinesi de dahil olmak üzere, sadece AKP’giller’in emrine sokulmuştur. Medyanın tamamına yakını da, yine Kaçak Saraylı ve avanesinin doğrudan yayın organları gibi çalışmıştır.

Bütün bunlara ilaveten; köylülerimiz, kasabalılarımız, tehdit edilerek korkutulmuştur: “Eğer köyünüzde, beldenizde Hayır’lar fazla çıkarsa; bundan böyle hizmet diye bir şey beklemeyin.”, denilerek.

Böyle bir durumda ve ortamda hiç eşit, adaletli ve meşru bir referandumdan söz edilebilir mi?

Asla…

Sadece bu durum bile, referandumun ve benzeri seçimlerin gayrimeşru sayılması için yeter de artar bile…

Evet, arkadaşlar. Kaçak Saraylı Reis ve avanesi, bu referandum kandırmacasında, tüm imkânlarıyla devleti kullanmıştır. Arkasında da ABD ve AB Emperyalist haydutları olmak üzere…

Şimdi de, milleti ahmak yerine koyarak, bu referandumu biz kazandık, biz Başkan olduk diye kürsülerden, ekranlardan konuşuyorlar. Ayıp ya… Yazık…

Oynanan oyunun bir hile, bir düzen, bir aldatmaca olduğunu siz de adınız gibi biliyorsunuz ama… Zaten 15 yıldan bu yana hep yapıp ettiğiniz de bu değil mi?

Bunu asla kabul etmeyeceğiz. Böyle bir hilenin, kandırmacanın doğru ve meşru görülmesi için, insanların ya ahmak ya da bilimden, bilinçten, mantıktan ayrı düşmüş olması gerekir…

Buna, böyle bir oyuna, “hülooğğ”cularınız bile kanmaz, inanmaz. Ama hoşlarına gider onların, sizin bu hileleriniz, dümenleriniz. Onların derdi hak, adalet değil ki…

En sonunda kaybedeceksiniz. Elbet bir sonu olacak bu hilelerin, dümenlerin, düzenlerin, kandırmacaların…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

17 Nisan 2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email