SEFALET ÜCRETİ ASGARİ ÜCRET VE TORBA YASA TAYYİPGİLLER’İN PARABABALARINA SEÇİM AVANTASIDIR.

 
 
SEFALET ÜCRETİ ASGARİ ÜCRET VE TORBA YASA TAYYİPGİLLER’İN PARABABALARINA SEÇİM AVANTASIDIR.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2011 yılı için geçerli olacak olan Asgari Ücret “zam”mını belirledi. Buna göre, Asgari Ücret yılın ilk 6 ayı için yüzde 4,7, ikinci 6 ayı için yüzde 5,1 oranında arttırılacak. Böylece Asgari ücret yeni yılla birlikte, 16 yaşından küçükler için (asgari geçim indirimi dahil olmaksızın) net 486,46 lira, büyükler için net 570,24 lira oluyor.
 
2010 yılı ikinci yarısından beri Asgari Ücret 16 yaşından küçükler için (asgari geçim indirimi hariç) net 463,9 lira, büyükler için net 544,44 lira olarak uygulanıyordu.
Asgari Ücreti belirleyen Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Hükümet, İşveren ve sözde İşçi temsilcilerinden-satılık Türk-İş’ten oluşmaktadır. Halkımızın gözünün içine baka baka bir oyun oynanmaktadır. İşverenler tarafından çoktan belirlenmiş olan Asgari Ücret, güya işçi temsilcilerinin de içinde yer aldığı bir komisyona mal edilmek istenmektedir. Hâlbuki gerçekte, işverenlerin isteği doğrultusunda Asgari Ücreti Belirleme Komisyonudur bu ve görevini başarıyla yerine getirmektedir.
DİSK Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) tarafından yapılan hesaplamalara göre 4 kişilik bir aile için açlık sınırı 830 TL, yoksulluk sınırı 3 milyarın üzerindeyken, asgari ücret, enflasyon hedefi adı altında düzmece-komik rakamlar doğrultusunda, açlık sınırının bile altında belirlenmektedir. Çoğu zaman gerçek dışı ekonomik verileriyle bizleri şaşkınlığa uğratan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bile, Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından kendisine verilen görev doğrultusunda bir hesaplama yaparak, tek bir işçi için ele geçmesi gereken net tutarın Aralık 2010 itibariyle 899.1 TL olduğunu ifade ederek, 2011 yılı Asgari ücretin bu düzeyin temel alınarak belirlenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Ancak, Komisyon bu verileri hiçe sayarak yine Asgari Ücrete sefalet zammı yapmıştır.
Yani Asgari Ücret sefalet ücretidir. Her geçen yıl Asgari Ücretin gerçek değeri-alım gücü daha da düşürülmektedir aslında.
DİSK-AR tarafından yapılan araştırmaya göre, Asgari Ücrete yapılan, aylık 25,6 TL’lik, günlük 85 Kuruşluk artışla, bir günde 185 gram Pirinç, 16 gram Bebek Maması, 406 gram ekmek, 442 gram makarnadan yalnızca biri alınabiliyor.
Asgari ücretli, aldığı zamla et almaya kalkarsa, günlük 34 gram dana, 33 gram koyun ya da 162 gram tavuk etinden birini seçmek durumunda. Eğer tercihini süt ve süt ürünlerinden yana kullanacaksa o zaman ya 0,43 lt süt, ya 62 gram beyaz peynir alacak.
Yapılan araştırmaya göre, asgari geçim indirimi hariç net 570 TL alacak olan asgari ücretli, 487 TL’lik (TÜİK verilerine göre) ortalama kira giderini karşılamak için 192 saat çalışmak zorunda. Bu, toplam çalışma süresinin yüzde 85’ini oluşturuyor. Asgari ücretli 1 kilo pirinç için 2 saat, bebek maması için 21 saat, 1 kilo et için 10 saat, bir çift ayakkabı için ise 41 saat çalışmak zorunda.
Ülkemizde İşçi Sınıfımızın yarısı hatta yarıdan da fazlası asgari ücretle çalışmaktadır. Dolayısıyla sefalet ücreti olan, ne öldüren ne yaşatan bu Asgari Ücret, aileleriyle birlikte milyonlarca insanımızın beden ve ruh sağlığını, yaşam kalitesini olumsuz etkileyecektir-etkilmektedir. Parababaları ve Tayyipgiller, sefalet ücreti düzeyindeki Asgari Ücreti insanlarımıza reva görerek aslında dalgalarını geçmektedirler. Çünkü bu İşsizlik ve Pahalılık düzeninde bu ücretle geçinmek mümkün değildir. Onlar Asgari Ücretle, değil bir ay, bir gün geçinsinler de görelim bakalım…
Peki Asgari Ücret nasıl belirlenmeli ve nasıl olmalıdır?
Halkın Kurtuluş Partisi Programında “İşçi Meselesi” başlığı altındaki “Ücret” maddesinde Asgari Ücretin nasıl belirleneceği şöyle belirtilir:
“11- ÜCRET: Asgari ücret normal geçim endeksinden (şu andaki rakamla günlük net 50 YTL’den) aşağı düşmeyecek. (…ormal geçim endeksi de üretimimizin verimindeki artışa paralel olarak yükseltilecek. Kişi emeğinin, sağlığının ve ulusal verimliliğin zararına olan prim usulü kaldırılacak. Ücretler, her hafta başı muntazam ödenecek. Genel tatil günleri tam ücretli olacak. Zorunlu haller ve işin niteliğinden dolayı o günler çalışana çift gündelik verilecek. Kadın, çocuk, din, ırk, farklarına bakmaksızın: AYNI İŞİ görene AYNI ÜCRET verilecek.”
İşte insan onuruna yakışan, İşçi Sınıfımızın ve Emekçi Halkımızın insanca yaşamasını sağlayacak Asgari Ücret böyle belirlenir ve ücretlendirme böyle uygulanır. Bunu yapacak olan da ancak Halkın Kurtuluş Partisi’dir.
Parababaları, Tayyipgiller eliyle bir yandan İşçi Sınıfımızı ve Emekçi Halkımızı Sefalet Ücretine-zammına mahkûm ederken bir yandan da Mecliste görüşülmekte olan Torba Yasa ile halkımızın durumunu daha da içler acısı hale getirmek istemekte, sömürü ve vurgununu katlamaya çalışmaktadır.
29 Kasım 2010 tarihinde TBMM’ye sunulan “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, iş kanunundan, sosyal güvenliğe kadar pek çok alanda önemli değişiklikleri gündeme getirmektedir. Toplam 113 maddeden oluşan, gerekçeleriyle 163 sayfa olan bu değişiklik tasarısında, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 29 maddesi; 4857 sayılı İş Kanununun 7 maddesi; 4474 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunun 6 maddesi değiştirilmek istenmektedir.
Yasayla, azami 2 ay olan deneme süresi 25 yaş altı işçiler için 4 aya çıkarılmak istenmektedir. Ayrıca 16-18 yaş arası genç işçiler için asgari ücret düşürülmek istenmektedir. Böylece genç işçilerin sömürüsü arttırılacak ve zaten çok sınırlı olan iş güvencesi de tamamen ortadan kaldırılacaktır.
Yasa, ekonomik kriz dolayısıyla Parababalarının hizmetine sunulan kısa çalışma ödeneğini “sektörel ve bölgesel krizler” kılıfı altında kalıcılaştıracak ve İşsizlik Fonunu işverenlere-Parababalarına lüpletecektir. Karşılığını daha sonra geri ödemeksizin çalıştırdığı işçinin ücretini Fondan karşılayacaktır Parababaları. İşsizlerimize bit kadar sunulan İşsizlik Fonu, Parababalarına yeyim edilecektir.
Parababalarının, zaten iş bulmaları çok zor olan özürlü insanlarımızı çalıştırma zorunluluğu da yasayla ortadan kaldırılmak istenmektedir.
“Yine tasarı ile İl özel idareleri veya belediyelerin (bağlı kuruluşları hariç) sürekli işçi kadrolarında çalışan “ihtiyaç fazlası” işçilerin, Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatındaki sürekli işçi kadrolarına atanması gündeme getirilmektedir." Bu düzenleme onbinlerce belediye işçisi açısından ciddi sorunlar yaratacaktır. “İhtiyaç fazlası” tanımlamasının hangi kriterlere dayandırılacağının belirsiz olması, kişilerin rızası dışında bu düzenlemenin hayata geçirilmeye çalışılması, kişi hak ve özgürlüklerinin ihlali anlamına gelmektedir. Aynı zamanda ataması tekemmül ettirilen işçiler, çalıştıkları kurumlarınca atama emirlerinin tebliğini izleyen günden itibaren beş iş günü içinde yeni görevlerine başlamak zorundadırlar. Bu süre içinde yeni kurumunda işe başlamayan işçilerin atamaları iptal edilmektedir. İnsanlık dışı bu uygulamanın, işçileri yıldırmak ve istifaya zorlamak anlamına geldiği açıktır. Bu kapsamda işçi nakleden mahalli idarelerin nakil sonrasında oluşan işçi sayısında beş yıl süreyle artış yapılamaması, buna karşı hizmet alımı yoluna gidebilmesi, taşeronlaşmanın yaygınlaştırılması amacını taşımaktadır. Kadrolu çalışanlar, sürgün edilecek, yerine taşeronlar sokulacaktır.” (DİSK İnternet sitesinden)
Yine kamu emekçileri için performansa dayalı çalışma sistemi getirilmek istenmektedir. Bu da çalışanlar arasında rekabeti arttıracak, dayanışmayı ortadan kaldıracaktır.
657 sayılı devlet memurları Kanununun 125’inci maddesinde tanımlanan, sendikal eylemlerin-mücadelenin işten atma nedeni olarak belirlendiği hükümler bu yasa tasarısında korunmakla kalmayıp sendikal mücadelenin önündeki engeller arttırılmaktadır.
Kısaca değinmeye çalıştığımız gibi, gerek Asgari Ücretin tespiti, gerekse belirlenen Sefalet Ücreti düzeyindeki Asgari Ücret ve çıkarılmak istenen Torba Yasa tamamen İşçi Sınıfı ve halk düşmanlığıdır. Tayyipgiller, yaklaşmakta olan seçim öncesi, yerli-yabancı Parababalarına “beni kubur deliğine süpürmeyin, kullanın” mesajı vermektedirler. Bakın nasıl da sizin istediğiniz yasaları çıkarmak için canla başla çalışıyoruz, Türkiye Halkına ölümlerden ölüm beğendiriyoruz, siz de bizi yine iktidara taşıyın, demektedirler. Bugün onları iktidara taşıyan Parababaları, yarın yaptıklarının hesabını verirken de bakalım hem kendilerini hem de Tayyipgiller’i kurtarabilecekler mi?
 Tayyipgiller, her gün her saat yalan söylüyor ve din afyonuyla bugün için halkımızın bir kısmını kandırabiliyorsa da İşçi Sınıfımıza ve Emekçi Halkımıza çektirdiği acıların, vatana ve halka ettiği ihanetlerin hesabını elbet verecektir. 05.01.2011
Halkın Kurtuluş Partisi
    İstanbul İl Örgütü
Print Friendly, PDF & Email