Kork, Tayyip, kork!..

Kork, Tayyip, kork!

Sarayın Arka Bahçeli Amigosu bile, senin ABD tarafından Türkiye’yi BOP çerçevesinde parçalamakla görevlendirilmiş, onlara çalışan bir memur olduğunu yarım ağızla da olsa itirafa mecbur kaldığına göre; senin için “yolun sonu görünüyor”, demektir…

2002’den bu yana, senin sinsi, karanlık ve derinden payandan Devlet Bahçeli, birkaç gün önce aynen şunları dedi:

https://www.youtube.com/watch?v=OHBEf-Dki48

Videonun Tapesi:

Devlet Bahçeli: Herhangi bir partinin iç meselesine karışmak için söylemiyorum, sayın Cumhurbaşkanının takip ettiği politika açısından söylemiyorum. Ortada bir gerçek var: Sayın Başbakan Binali Yıldırım Bey Türkiye’de ulaşmadığı yer kalmadı, gece gündüz. Sayın Cumhurbaşkanı toplu açılışlar sebebiyle ulaşmadığı yer kalmadı, ilgili bakanların dolaşmadığı yer kalmadı.

Hepsi ne için dolaşıyorlar aynı zamanda?

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kabulü açısından düşüncelerini halkla paylaşıyorlar. Şimdi bir danışman kalkıyor, bir eyalet sisteminden bahsediyor. Şimdi böyle bir açıklamayı yapan insanlar ya Adalet ve Kalkınma Partisi’nin hedefini sabote ediyorlar veyahut bir iç pazarlıkla görevlendirilmiş konuşmacılar bunlar, bunları zaman gösterecek.

Şimdi eyalet sistemini getireceğiz diye bir danışman, Cumhurbaşkanı Danışmanı olarak söylüyor ve Cumhurbaşkanı da buna ses çıkartmıyor, kabulleniyor ise o zaman iki gün içerisinde eyalet sistemine karşı olan, üniter yapıda düşüncesi olan ülkücülerin kararı ne olabilir? Bunları düşünmek lazım.

Sunucu: Siz kendisine ilettiniz mi efendim? Bu açıklamayı yaptıktan sonra

Devlet Bahçeli: Hayır. Bunu saklamanın bir manası yok, benim iletmeme gerek de yok. Her şeyi yakinen takip eden bir Cumhurbaşkanı, bir Başbakan, geçmişte Kayseri’de bir Belediye Başkanlığı yapmış, başka bir özelliği olmayan bir kişinin danışman olarak Türkiye’yi sabote edecek cümleler kullanmasını anlamakta ben zorlanıyorum ve kabul de etmiyorum. Böyle danışman olmaz.

O zaman Cumhurbaşkanının emeğini, Başbakanın emeğini, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin emeğini, diğer siyasi partilerin emeğini ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin kararını sabote eden bir insan konumundadır.

Sunucu: Çünkü yazılı bir makalede böyle bir açıklamayı yaptı.

Devlet Bahçeli: Neyse efendim. Bu sorgusunu artık… Benim danışmanım olmuş olsa o saatte görevden alırdım.

Sunucu: Şimdi Mehmet Uçum da aynen şöyle dedi: Halk gümbür gümbür devrim yapıyor, halk kendi devletini kurmak için adım atıyor. Efendim bu ne demek, siz ne anladınız bu açıklamadan?

Devlet Bahçeli: Boş bir laf. Böyle danışman lafı, bunlar konuşunca danışman lafı mı yapıyorlar acaba? Boş bir laf… (https://www.youtube.com/watch?v=OHBEf-Dki48)

***

Kontrgerilla’nın Özel Örgütü, paramiliter örgütü MHP’nin on yıllardır başkanlığını eden bu karanlık zat, herhalde, yukarıdaki çalkalama üzerine kulağı çekilmiş olacak, hatta, aşırıca korkutulmuş olacak ki; dün akşam Haber Türk Televizyonu’nda bu söylediklerini tamamen, hiçbir iz bırakmamacasına yalayıp yuttu. Bahçeli’yi neyle korkuttular, tabiî onu biz bilemiyoruz. Ama tek bildiğimiz, fena halde korkuttukları ve ona diz çöktürüp nedamet ettirdikleridir.

Videonun Tapesi:

Sunucu: Rejim meselesi bu ülkenin bitmiştir, ondan sonraki süreç yönetim sistemleri meselesidir. Şu anda da değişiklik yapılan konu, bir yeni yönetim sisteminin gelmesidir.

İzninizle Sayın Başbakanın açıklamalarını aktarayım: Sayın Başbakan da anayasa değişikliğinde eyalet sistemine yol açacak madde varsa istifa ederim, dedi. Sizin dünkü açıklamalarınızdan sonra gelen bu açıklamaları yeterli buldunuz mu efendim?

Devlet Bahçeli: Fazlasıyla yeterli. Bu açıklamalarından sonra tartışmayı ancak Cumhuriyet Halk Partisi veya hayır kumpanyasının elemanları sürdürür, zannediyorum onlar yapıyor.

Çünkü sabaha kadar sosyal medya hareketlenmiş şey yönüyle. Şimdi bir an düşünelim, Sayın Cumhurbaşkanı, tesis açılışı gerekçesiyle Türkiye’yi programa aldı, gezdi, kanaatlerini halkla paylaştı. Sayın Başbakan olağanüstü bir performans içerisinde. Gece gündüz televizyonlara çıkıyor, halkın huzuruna çıkıyor, mitingler yapıyor. Bütün bunları yaparken de 18 maddenin ruhunu anlatmaya çalışıyor. 18 maddeye yöneltilmiş olan eleştirilere cevap veriyor, biz bunları takip ediyoruz. Biz de zaman zaman bu eleştirileri cevaplandırmaya çalışıyoruz.

Şimdi bir partinin genel başkanı ve Başbakanı, o partinin adayı olarak topluma mal edilmiş ve seçilmiş Cumhurbaşkanı ağzına eyalet sistemi almıyor ise, ve bunu bir danışman söylüyor ise, ve bu danışman Cumhurbaşkanı danışmanı ise o zaman aklımıza iki soru gelir:

Bir; bundan bilgisi var mıdır Cumhurbaşkanının, “ben söyleyemiyorum sen söyle” diye bir tartışma mı başlatmak istiyor?

Yoksa bu danışman bir başka amaca hizmet ederek bu faaliyetleri sabote mi ediyor?

Eğer bu danışman bende olsa atarım, kovarım dedim. Sayın Cumhurbaşkanı kovar, kovmaz, o kendinin bileceği iş. Ama gerçek bu. Türkiye’nin bu kadar hassasiyetli ve referanduma iki gün kala üniter yapıda hassasiyeti olanlar ve bunları bazı gazetelerde, bazı parti yöneticileri Milliyetçi Hareket Partisi’ni suçlayacak şekilde Twitter’larla da insanların kafasını karıştıracak şekilde faaliyetleri şey yapıyorlarsa…

Şimdi ben açıkça söylüyorum: Evet, çifte su verilmiş çelik gibi olmuştur, bu tür oyunlar bozulacaktır ve evet en çok bir şekilde temsil edilerek Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi Türkiye’de uygulanacaktır.

Dünden bu yanaki gelişmeler ışığında bunu söylüyorum. Yani bunları böyle yapıp, Twitter’larda bilmem ne yapma, sosyal medyada şunları yaparak ülkücüyü bunlar bu kadar bu saf, aptal mı zannediyorlar?

Hiç mi düşünme sahibi değiller?

Bunların arkasındaki oyunlar kimlerdir, bu Twitter’ları kim yapıyor, bu Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekilleri kimleri arıyor, kimlerle konuşuyor, bunları bilmiyor muyuz zannediyorsunuz?

Onun için kesin olarak söylüyorum, Evet çifte su verilmiş çelik gibidir, Pazar günü kendini gösterecektir. (https://www.youtube.com/watch?v=FiK-mDjdiPg)

***

Ne diyor, Bahçeli yukarıda?

“Erdoğan, eyalet sistemi diye bir şey söylemiyor.”

Söylediğini sen de adın gibi biliyorsun, Bahçeli!

Ama şimdi, milleti ahmak yerine koyarak yalana sarılıyorsun. Al, bak bakalım şu videoya, Tayyip Erdoğan, eyalet sistemini açıkça ve kesince savunmuş mu, savunmamış mı?.. Anlama zorluğun varsa tapesini oku, tekrar tekrar:

Videonun Tapesi:

Sunucu: 2023’te ben Başbakan olursam bunu öneririm dediniz, muhalefetten de tepki var: Eyalete izin vermez Türk milleti, üniter yapı ve Cumhuriyete savaş açmak suçlaması size yöneltildi şimdi ne diyeceksiniz?

Tayyip Erdoğan: Bunlar Tarih filan bilmiyorlar, bunların Tarih bilinci yok. Şimdi Cumhuriyete savaş açmaktır derken, ben bir defa, önce, dünyaya şöyle bakalım.

Dünyada gelişmiş, güçlü ülkelere bakarsanız bunların hiçbirinde eyalet korkusu diye, eyalet endişesi diye bir şey yoktur. Tam aksine eyalet yapılanmaları o güçlü ülkelerde çok daha süratle kalkınmayı getirir ve demokraside özellikle siyasi rekabeti getirir. Bu güçlenme alametidir.

Gelelim bizim kendi Tarihimize Osmanlı’ya baktığımız zaman o güçlü Osmanlı’da çok daha enteresan bir şey var. Mesela Lazistan eyaleti var, Kürdistan eyaleti var. İniyoruz güneye orada aynı şekilde eyalet sistemleri var.

Niye?

Osmanlı güçlü ve oralarda hiç çekinemeden rahatlıkla bunları vermiş. Şimdi ben MHP’ye endişeyle bakıyorum hadi CHP’yi tamam bu konuda farklı düşünürüm de, ama MHP bir taraftan Osmanlı’yı biz Osmanlı’nın devamıyız diyecek, öbür taraftan Osmanlı’nın bu devlet yapısındaki yaklaşım tarzını görmemezlikten gelecek. Bunların hiçbirisi kayıp değildir.

Şimdi MHP niye büyük şehirlere karşı çıkıyor?

Bundan acaba farklı bir etnik unsur orda büyük şehir kazanır mı?

E, güçlen, gir, kazan… Eğer sen demokrasiden bu kadar çekiniyorsan o zaman senin zaten Türkiye’de hiç seçime girmemen lazım.

Niye?

Her yeri kaybedebilirsin çünkü. Sen etnik mücadele veriyorsun, siyasi mücadele vermiyorsun. Ama bizim böyle bir endişemiz yok.

Niye?

Biz 81 vilayetin 78’inde milletvekili çıkarmışız. 81 ilin 81’inde de belediye başkanlıklarımız var.

Niye?

Kucaklıyoruz hepsini. Demek ki kucakladığımız zaman oluyor. Şimdi eyaletlerde de böyle bir endişenin içerisine girmeye gerek yok. Bu konuda benim söylediğim de şu: Güçlü bir Türkiye asla eyalet sisteminden korkmamalıdır. Üniter yapı noktasındaki yaklaşım tarzı aslında bununla alakalı bir şey değil. Siz eyalet sisteminde de bu üniter yapıyı muhafaza edebilirsiniz. Tamamıyla bunu atıp götürme diye bir şey yok.  Federal yapı diyoruz federal yapı nedir? Orada geliyor toplanıyor zaten.

Sunucu: Çok önemli bir yere geldik şimdi bu anlattıklarınızdan, ABD ve Almanya’dan ziyade Rusya ve İran’dakine benzer bir yapıdan mı söz ediyorsunuz?

Dünyadan yakın bir örnek var mı buna?

Tayyip Erdoğan: Yok yani demokraside.

Sunucu: Yapısal olarak soruyorum?

Tayyip Erdoğan: Yapısal olarak söylüyorum. Demokraside özellikle de ekonomik kalkınmada güçlü bir Türkiye’den bahsediyorum, bu bir. İki, bunlara biz Osmanlı’daki yaklaşımı da ilave edebiliriz ve şunu da çok açık söylüyorum: Bakın biz Osmanlı’da özellikle azınlıklar konusunda, eyaletler sistemi konusunda bu hoşgörüyü biz hâlâ yakalayabilmiş değiliz. Bunu da çok açık net ortaya koymamız lazım.  Şimdi bütün bunları…

Sunucu: Seçilmiş vali düşünür müsünüz?

Tayyip Erdoğan: Tabiî onlar şimdi 2023’ün konusu. Yani öyle bir sistemin içerisinde belediyeyi kabul ediyorsun da seçilmiş valiyi niye kabul etmeyelim?

Sunucu: Osmanlı’da valiler merkezden tayin ediliyordu.

Tayyip Erdoğan: O ayrı, o atama. Ama ABD’deki sistemde seçimle.

Sunucu: Tabiî mesela Kebek örneği de var. Kanada’da eyalet ile etnik farklılık örtüşünce ayrılma eğilimi güçleniyor. Eyaletin öyle bir riski var, eğer eyalet ile etnik farklılık örtüşürse. Ama bunlar çok ayrıntılı şeyler.

Tayyip Erdoğan:  Ayrıntı, bir de kültür meselesi bu da çok önemli.

Sunucu: ABD birleşerek kuruluyor. Federasyon birleştirici oluyor. Ama Kanada’ya baktığınız zaman federasyon ayırıcı oluyor.

Sunucu: Ayrışma riski olur mu sayın Başbakan?

Böyle bir şey birilerinin kendi kimliklerini idari anlamda da kullanmaya başlamaları?

Tayyip Erdoğan: Şöyle olaya bakmamız lazım: Diyelim Osmanlı, Kürdistan, Lazistan demiş. Bizim Kürdistan, Lazistan dememize gerek yok. Biz şimdi nasıl coğrafi bölgelerimiz var; bu bölgeler sistemi içinde olayı değerlendirebiliriz. Mesela şu anda diyelim ki Almaya’daki sisteme baktığımız zaman, oradaki sistemde bölgeyi coğrafi bölge olarak eyaletin adını koyuyor. ABD’ye bakıyoruz, Teksas eyaleti diyor mesela. Florida eyaleti diyor. Yani bu şekilde ortaya koyuyor,  yani biz de olaya bu şekilde yaklaşabiliriz.

Şu anda illa bu böyle olsun diye söylemiyorum ama bu konuda bana cevap yetiştirmeye gayret edenler inceleyerek konuşmuyorlar. İncelemeden konuşuyorlar ve böyle bir yaklaşım tarzı güçlü bir Türkiye için faydalı olabilir.

***

Tayyip ne zaman söylüyor bu lafları?

Mayıs 2015’te. Aşağı yukarı 2 sene önce.

Saray amigosu Bahçeli bunu bilmiyor mu?

Bilir… Bilir de, bilmezlikten gelir. Çünkü amigoluğa mecbur. Efendisi ABD, öyle buyurdu ona…

Zavallı Türkiyem…

Seni şu an yönetir görünenlerin tamamı Amerika’nın işbirlikçisi, hatta Amerika’nın tutsağı. Koltuk için, makam için, ün için, poz için, küplerini doldurmak için sattılar onlar ruhlarını, Amerikan Emperyalist haydutlarına. Ve onun emrine girdiler. ABD oynatıyor bunları. Meclistekilerin tamamını…

Tayyip, yukarıda, herkesi Tarih bilmemekle suçluyor, değil mi?

Oysa zerrece Tarih bilmeyen kendisi.

Bir de biz çekelim artık “eyyy”, diye değil mi?

Eyyy Tayyip!

Ortaçağ’da millet mi vardı?

Batı, Hıristiyan Ümmetiydi; biz ve Ortadoğu-Asya ise İslam Ümmeti. Daha ötedekiler, Buda’nın, Tao’nun Ümmeti… Ortaçağ, İmparatorluklar Çağıdır. Derebeylikler Çağıdır.

Ne zaman ki Kapitalizm, Derebeyliğin bağrında doğup, gelişip, güçlendi ve iktidara talip oldu; işte o zaman “Millet” fikri, kavramı ve olgusu da onunla birlikte filizlendi, gelişti, oluştu, hayata geçti. Demek ki milletler, Kapitalizmin ürünüdür. Kapitalistler, toplarının gülleleri atabileceği yerlere kadar olan alanları, sınırlarla çevirirler ve oralara kendi ulus adlarını vererek milletlerini oluştururlar. Böylece de, sınırlarla çevirdikleri alan, artık hem doğal kaynakları açısından, hem pazarları açısından, hem de işgücü, yani insanların alınterlerini gasp etme açısından o kapitalistlerin hâkimiyet alanı içine girmiş olur. Başka kapitalistleri sokmazlar, kendi egemenlik alanlarına.

İlk kez 14’üncü Yüzyıl’ın sonlarıyla 15’inci Yüzyıl’da, Avrupa’nın en batı noktasında, İngiltere’de doğan Kapitalizm, Büyük Fransız Burjuva Devrimi’yle birlikte Kıta Avrupası’na da sıçrayıp hızla yayılmaya başlayınca; milletler de ona paralel biçimde bir bir ortaya çıkmaya başladı. Osmanlı’da da aynı etki, görülmemezlik edemedi. Balkan ülkeleri başta gelmek üzere, ulusal taleplerle başkaldırılar, isyanlar ve uluslaşmalar, kopuşmalar oluşmaya başladı.

En son, Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’yla birlikte, Ortaçağ kalıntısı İmparatorlukların da sonu geldi. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Rus Çarlığı ve Osmanlı İmparatorluğu, büyük bir çatırtıyla ve hercümercle yıkıldı; yerlerinde ise birçok ulus devletler oluştu.

Bu sürecin geriye dönüşü asla söz konusu olamaz. Böyle bir düşünce, Tarihi geriye döndürmek, tersine yürütmek, zaman tüneli içinde geriye yol almayı hayal etmek anlamına gelir. Ki, böyle bir şey asla ciddiye alınamaz, tartışmaya bile değer bulunamaz. Ama Tayyip Efendi, işte Tarih bilgisinden, sosyal bilimden o denli kopuk, bihaber ki; böylesine ciddiyetsiz hayallerini, düşünce diye ortaya koyabiliyor…

Acımak lazım aslında. Ama işte, onlara İmam Hatiplerde verilen ve düşüp kalktıkları Ortaçağcı ortamlarda, siyasi oluşumlarda, tarikatlarda kutsal düşünceler diye öğretilen şeyler, işte böylesine ipe sapa gelmez, ciddiyetten yoksun saçmalamalardır. Ne yazık ki sadece Tayyip değil, o okulların ve tarikatların, cemaatlerin kurbanı olan milyonlarca insanımızın da durumu farklı değildir. İşte o yüzden, Tayyip’in ve onun AKP’giller’inin “hülooğğ”cuları, mezbahaya koşan koyun sürüleri gibi seçim sandıklarına koşuşup oy yağdırmaktadırlar bunlara. Dünyadan bihaber, çağdan bihaber, bilimden, mantıktan, metottan, sağlıklı düşünmekten bihaber zavallılar yığını haline getirilmiştir bu insanlarımız.

Ne yazık ki, şu an, Tayyip’giller’in Milli Eğitimi de getirdikleri, daha doğrusu içine düşürdükleri felaket ortamı budur. Tarikat yuvalarından pek de farkı kalmamıştır artık okullarımızın.

Tabiî bu durum, ABD ve AB Emperyalistlerinin bilinçli bir projesi ve yönlendirmesiyle oluşturulmuştur. ABD’nin 1950 sonrası Sosyalizmin ve Antiemperyalist Hareketlerin önünü kesmek ve hatta onları boğmak için oluşturup İslam ülkelerinde uygulamaya koyduğu “Yeşil Kuşak Projesi”nin ürünüdür, bu AKP’giller, bu tarikatlar, bu cemaatler ve meczuplaştırılmış bu on milyonlarca Ortaçağcı insan…

Ne diyor bir de yukarıdaki nedamet kasetinde Devlet Bahçeli?

Başbakan dedi ki, diyor, 18 maddelik Anayasa Değişiklik Paketinde eyalet diye, bölünme diye bir şey yoktur.

Aslında burada da yalan söylüyor, düpedüz. Daha önce de paylaşımlarımızda matematiksel bir kesinlikte ortaya koyduk, bu değişiklik paketindeki eyalete kapı aralayan maddeleri. Yazılarımızı takip eden arkadaşlar bilir bunları.

Fakat, bizim dışımızdaki hukukçular da ortaya koydular bunu. Şimdi de, isterseniz, onlardan bir aktarmada bulunalım:

“Odatv yazarı Kerem Çalışkan, “Türkiye eyaletlere bölünüyor” başlıklı yazısında konuyu detaylandırarak şunları yazmıştı:

“Anayasa’nın içine gizlice ‘Eyalet’ maddesini yerleştirdiler… Bunu öylesine gizlediler ki, Meclis’te kabul edilen 18 maddelik Anayasa Değişim Paketi’ni dikkatle okuyan birisinin bile görmesi, anlaması mümkün değil… Peki bunu nasıl yaptılar?.. Anayasa’nın Türkiye’nin idari yapısını düzenleyen 123. maddesini çaktırmadan değiştirdiler… Maddenin sonunda bu tür bir bölgesel düzenleme, kamu tüzel kişiliği (eyalet, özerk bölge, otonom bölge) ‘ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanarak kurulur’ cümlesini attılar… Yerine ‘kanunla veya cumhurbaşkanı kararnamesi ile kurulur’ cümlesini koydular…  Getirilen madde seçilecek cumhurbaşkanına bir kararname ile ‘eyalet’ kurma yetkisi veriyor… Belli ki bu maddeyi Erdoğan özel olarak istemiş…

“Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Anayasa Profesörü Süheyl Batum ve İstanbul Barosu eski Başkanı Ümit Kocasakal da anayasa değişiklik paketindeki “eyalet” tehlikesini birçok kez dile getirmişti.

“Ümit Kocasakal, “Cumhurbaşkanı bir kararname ile ülkeyi federasyona ve eyaletlere götürebiliyor” derken, Metin Feyzioğlu da “150’ye yakın yerde bu anayasanın içinde özerk bölgeler yaratma yetkisi var. Biz bunu çok tehlikeli buluyoruz” ifadeleriyle eyalet konusuna dikkat çekmişti. Feyzioğlu, “Bu anayasanın 123, 124, 127’nci maddeleri özerk bölgeler, eyaletler kurma yetkisini dağıtarak içeriyor. Aynı maddede değil özellikle farklı maddelere dağılmış ki kimse fark etmesin diye”  diye konuşmuştu.

“Süheyl Batum da dün Twitter adresinden yaptığı açıklamada, eyalet yetkisiyle ilgili şunları paylaştı:

“Bakanlıkların kurulması, görevleri, teşkilatı ve ayrıca kamu tüzel kişiliği artık yasa ile değil, Cbşk. Kararı ile yapılıyor. Neden dersiniz? Kamu tüzel kişiliği nedir dersiniz? Neler bunun içine girer? Hani yasa ile kurulurken şimdi tek başına Cbşk.na bırakılan kurumlar? Sakın “belirli bir bölgenin belirli hizmetlerini örneğin eğitim, sağlık hizmetlerini üstlenecek kurumlar” olmasın? Sahi buna ne denirdi? Yok yok bu yetkiler kullanılmak için degil, süs olsun ya da “güzel durur” diye TBMM’den alınıp, tek başına Cbşk.na verilmiştir. (Md.123) Daha fazla yazmayalım. Yoksa bakarsınız bazı “başdanışmanların” işi bozulur. Bir de Allah korusun Sayın Başbakan istifa eder filan, üzülürüz. Değişikliğin 106-123 ve 127. maddelerini okuyun, ne istendiğini net görürsünüz. Bu iş “fesih yazmıyor, yani yok” gibi sulandırmamak gerek.” (http://odatv.com/yeni-anayasada-eyalet-var-mi-yok-mu-1504171200.html)

Saygıdeğer arkadaşlar;

Hep söylediğimiz gibi, ABD Emperyalist haydut devleti, Tayyipgiller’i BOP’larının hayata geçirilmesinde taşeron rolü oynamaları için devşirdi, örgütledi, partileştirdi ve iktidara taşıdı. Onlar da 15 yıldan bu yana bu hainane görevlerini başarıyla icra etmektedirler.

Irak’ın, Libya’nın, Suriye’nin parçalanmasında, BOP çerçevesinde üçer parçaya bölünmesinde oynadıkları rol müthişti.

Şimdi de sıra, BOP’un Türkiye ayağının oluşturulmasına geldi. Daha önce de söylediğimiz gibi, ABD çakalı, 15 Temmuz 2016 gecesi Pensilvanyalı İmam’ın askerleri karşısında Tayyipgiller’i, bu ihanet görevlerini tamamlasınlar, diye galip getirdi.

Onlar, aynı başarı oranında sürdürüyorlar ihanetlerini. Ölüm vuruşunu da, “Başkan” seçtirttikleri, daha doğrusu, Firavun Sarayına Firavun olarak oturttukları, 21’inci Yüzyıl Firavunu olarak oturttukları Tayyip’e vurdurtacaklar. Oyun bu, düzen bu, plan bu…

Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete’nin yöneticilerinin tamamı bu ihanet projesinin aktörleridir ve hepsi de, senaryoda kendilerine tahsis edilen rollerini oynamaktadırlar. Başkaca da hiçbir şey değil…

Saygıdeğer Halkımız;

Düşün, gerçekleri özgür aklınla araştır, sorgula, gör, kavra. Ve kanma bunların oyunlarına, düzenlerine. At bunların tamamını sırtından. Bunlar senin en ağulu düşmanlarındır.

ABD ve AB Emperyalist haydutları, dıştan yıkamadıkları Türkiye’yi bunlar aracılığıyla içten yıkıp yok etmek istiyorlar…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

15 Nisan 2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email