Kaçak Saraylı Hafız’a tükürdüğünü yalatan Faşist Bunak ve Papazı

Eee, Kaçak Saraylı Hafız?

Siyasi hayatının neredeyse tamamı, tükürdüklerini yalamakla geçti be…

Ve bundan da hiç rahatsızlık duymadın yahu. Hâlâ çıkıyorsun meydanlara “Ben ustayım. Ben reisim, ben başkanım”, diye kendi kendine kallavi unvanlar bağışlıyorsun.

İyi be Hafız…

Demek ki sen de bu tür bir insansın. Demek ki böyle insanlar da varmış dünyamızda.

Oysa biz bu yaşımıza dek bir kez olsun tükürdüğümüzü yalamaktansa, bin kez ölmeyi tercih ettik hep.

Bize dediler ki babamız, anamız;

“Evlat! İnsan bu dünyada şerefi için yaşar. Asla bedeli ne olursa olsun toz kondurmayacaksın şerefine. Eğer bunu yapamazsan, artık ondan sonra yaşamış olmanın hiçbir önemi ve değeri yoktur. Çünkü insan olarak o an ölmüşsün demektir.”

Biz, işte en büyük ahlaki erdem olarak bu yüce anlayışı benimsedik. Ve o hat üzre yaşadık hep. Hiç kimse de kalkıp bunun aksini iddia edemez.

İşkence odalarında bile, çakal sürülerinin tekme, yumruk darbeleri altında ya da falakaya bağlanmış ayaklarımızın üstüne inen ağır sopalar karşısında ve de sapık cellatların apış aramıza hayalarımızı ezmek için vurduğu alçakça, puştça tekmeler karşısında; tüm bunlara ilaveten, bıyıklarımız demetiyle yolunurken bile bu yüce anlayışa toz kondurmadık, zerre miktarda olsun.

İşkencecilerin hakaret ve küfürlerine misliyle karşılık verdik, o şartlarda bile… Sonunda pes eden onlar oldu. “Bu manyakla daha fazla uğraşmayalım. Bu ölünceye kadar böyle davranır. Manyak çünkü herif.”, deyip bıraktılar zulmü.

Tabiî ondan sonra da karşımızda; “Biz kanun adamıyız, kanunları savunuyoruz.”, diyemediler. “Biz Amerika’yı savunuyoruz, Amerika’nın adamıyız.”, diyemediler. Velhasıl; olay bazında da, düşünce bazında da yenildiler her seferinde. Haklılığımızı, meşruluğumuzu orada da, karşı çıkamayacakları biçimde koyduk ortaya.

Tek tük de olsa saygı duyanlar oldu tutumumuza. Çay söyleyenler oldu bize. Ve hatta, işkenceye bilfiil katılmayıp da onları yönetenlerden biri; “Çocuklar”, dedi. “Öğle yemeği için ben kendime lahmacun söyleyeceğim. Size de söyleyeyim mi?”, diye sordu.

Biz de; “Söyle ama parasını biz veririz. O şartla söyle.”, dedik.

“Hadi öyle olsun bakalım.”, dedi, söyledi…

Yani düşmanın bile içinden az da olsa vicdan taşıyanları saygı duydu bize.

Neyse… Gelelim esas konumuza, Hafız…

Çok değil, daha geçen 11 Ocak’ta aynen şöyle höykürüyorsun, Kaçak Saray’ına topladığın gariban muhtarlar karşısında:

“Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen 43. Muhtarlar Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika’nın FETÖ terör örgütü elebaşını vermediğini belirterek, “Sen bunu vermiyorsan bundan sonra sen bizden her hangi bir teröristi istediğiniz zaman bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsın” açıklamasında bulundu.” (http://www.milliyet.com.tr/cumhurbaskani-erdogan-bu-fakir-bu-gorevde-ankara-yerelhaber-2524814/)

Ha, bir de “ver papazı, al papazı” hikayen var, değil mi Hafız?

28 Eylül 2017’de de yine şöyle kükrüyorsun:

“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD’de kendilerinden bir kez daha İzmir’de tutuklu papazın istendiğini belirterek, “Sizde de bir papaz (Fethullah Gülen) var, bizde de. ‘Ver papazı, al diğer papazı’ dedim. Hemen, ‘karıştırma orayı’ diyorlar. Yok öyle şey” dedi.” (https://www.gazeteduvar.com.tr/politika/2017/09/28/erdogandan-abdye-ver-papazi-al-papazi/)

Eee, ne oldu şimdi, Hafız?

“Bu fakir, bu görevde”, değil mi?

Papazı da vermedi ABD Emperyalist Haydudu. Ama sen papazı verdin. Üstelik de karşılığında hiçbir şey almaksızın…

Papaz memleketine uçunca, efendin, faşist bunak Trump bir açıklama yaptı. Bak ne dedi bu konuda:

“Türkiye ile pastör Brunson konusunda hiçbir anlaşma yapılmadı. Türkiye ile iyi ilişkiler belki de harika ilişkiler olmasına yol açacak. Rehinler için anlaşma yapmam.” (http://www.diken.com.tr/trumptan-erdogana-tesekkur-turkiyeyle-harika-iliskilerimiz-olacak/)

Gördün mü, bak, Faşist Trump seni almış eline, eğmiş büğmüş, katlamış, fırlatıvermiş patlak top gibi ortaya.

Hani sen papazı verme günün yaklaştıkça bozuk plak gibi “bağımsız yargı” deyip durdun meydanlarda. “Yargı ne karar verirse, biz ona saygı duyarız. Yargının bağımsızca verdiği karara herkes de saygı duymalı.”, gibisinden tekerlemeleri döndürüp durdun.

Tabiî bunda da amacın apaçık biçimde belliydi:

Papaz uçacaktı ya ABD’ye, bu uçuş sonrasında sen de kalkacaktın, yürüyecektin kürsülere, ekranlara, mikrofonlara; “Ben yapmadım, Miki yaptı.”, diyecektin. “Hülooğğ”cuların da bunu yutacaktı.

Amacın buydu, değil mi?

Oysa mahkemenin savcısını değiştirmiştin, şahitlerini ayarlamıştın, heyetini ayarlamıştın; yani yapman gereken ne varsa yapmıştın, papazın ABD’ye uçurulması için.

İşte bu işlerini maskelemek için sarılmıştın “Bağımsız Yargı” teranesine…

Ama, bak Hafız; artık bu kadarını da bugüne dek Kaçak Saray’ının Arka Bahçeli’si, sana ve ABD’ye zerre miktarda olsun kusur etmemişken yutamadı. Gargara yaptı, tükürdü…

Bak, ne dedi:

“Devlet Bahçeli, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlenen grup toplantısında konuştu.

“Brunson’ın serbest bırakılmasına tepki gösteren Bahçeli, “Halbuki ver ‘Papazı al papazı’ demiştik. Sözümüz sözdü, irademiz senetti” dedi. 

“Türkiye’nin değerini bir papaza indiren bir ülkenin başkanına güven duyulamaz, itibar edilemez” görüşünü dile getiren Bahçeli, “Sitemliyiz” ifadesini kullandı.” (https://tr.sputniknews.com/turkiye/201810161035680541-bahceli-turkiye-deger-papaz-ulke-baskan/)

Gördün mü, Hafız?..

O bile yutamıyor, senin salladığın bu yalanı. Üstelik sadece o değil, bak. Hemen hemen tamamı senin “hülooğğ”cularından oluşan Osmanlı Ocakları da yutamamış senin bu dolmanı:

“AKP’ye yakınlığıyla bilinen Osmanlı Ocakları’nın Genel Başkan Yardımcısı N. Fazıl Güldemir, yaptığı açıklamada “Biz Osmanlı Ocakları olarak diyoruz ki dolar 10 lira da olsa o şerefsiz Brunson gitmeyecek” dedi.”(https://odatv.com/osmanli-ocaklarindan-brunson-tepkisi-12101801.html)

Evet, Hafız…

Açıkça görüldüğü gibi, tükürdüğünü yaladın bu konuda da.

ABD karşısında bu kaçıncı diz çöküşün be Hafız…

Libya konusunda diz çöktün, Suriye konusunda diz çöktün…

Sadece ABD karşısında da değil üstelik. Almanya karşısında da diz çöktün. Eğildin büküldün, Şansölye Merkel karşısında. Alman ajanı Deniz Yücel’i, aynen Papaz Brunson gibi, ayarlayıp mahkemeyi verdin Almanya’ya. Üstelik sırf Deniz Yücel’i de değil, başka Alman ajanlarını da.

Rusya karşısında da diz çöktün be Hafız. Putin de eğdi büğdü seni. Putin’in uluslararası medya karşısında sana yönelik sarf ettiği ağır küfürleri yedikten sonra, özür diledin ondan.

Bırakalım bu büyük emperyalist devletler karşısında eğilip bükülmeni, Irak Başbakanı Haydar İbadi karşısında bile yaladın tükürdüğünü be Hafız.

Senin bu işlerin saymakla bitmez…

En son olarak birini daha hatırlatalım da noktalayalım artık bu konuyu.

Mavi Marmara Faciası’yla ilgili olarak İsrail karşısında da diz çöktün ve söylediklerini yalayıp yuttun be Hafız…

Ne zaman bir zorlukla karşılaşsan, hemen diz çöküveriyorsun be… Huy edinmişsin bunu, ne diyelim…

Hadi kendini hiç düşünmüyorsun da, bu milletin onurunu da düşünmüyorsun be Hafız.

Bak Hafız; Amerikan Derin Devleti’nin legal plandaki örgütlerinden biri olan Amerikan İlerleme Merkezi adlı örgütün Ulusal Güvenlik ve Uluslararası Politika bölümü Müdür Yardımcısı Max Hoffman ne diyor, senin bu son diz çöküşüne ilişkin olarak:

“Brunson’un serbest bırakılmasının Amerika’da yargı kararının sonucu olarak algılanmadığı, Türk yargısının derin bir şekilde siyasileştirildiği, çoktandır ABD Dışişleri Bakanlığı ve medyasında Türkiye’nin temel adaletten yoksun olduğu algısının oluştuğunu söyleyen uzman, Amerika, (Türkiye’ye karşı) sopa gösterme yönteminin ve baskı kampanyasının işe yaradığını gördü” diye konuştu.” (https://www.amerikaninsesi.com/a/abd-sopa-gosterme-yonteminin-ise-yaradigini-gordu/4613038.html)

Sadece kendini değil, Türkiye’yi de madara ettin be Hafız, dünya kamuoyu önünde.

Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının siyasi plandaki temsilcileri olan sizlerin hepsi böyle be Hafız. Emperyalist efendileriniz karşısında iki büklüm eğilmeye, ceketinizi iliklemeye, diz çöküp aman dilemeye her zaman hazırsınız.

Yazık be…

Para pul, mal mülk, koltuk, makam, unvan bu kadar mı önemli yahu?..

Kefenin cebi yok, Hafız. Ama sizler bunu anlayamazsınız ki. O ruh yapısı yok sizlerde. Sizin biricik Tanrınız var tapındığınız; o da Para Tanrısı…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

16 Ekim 2018

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email