İP çizgisi eşittir ihanet, hainlik çizgisidir

İP çizgisi eşittir ihanet, hainlik çizgisidir

Bugün 19 Mayıs 2014. Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın ilk kıvılcımının çakıldığı günün 95’inci yıldönümü. Sadece emperyalist yedi düvele değil onların ortağı yerli satılmışlara, bu topraklarda hâlâ canlılığını devam ettiren Ortaçağcı İrticaya karşı verilen mücadelenin de başlangıcı 19 Mayıs.

95 yıl sonra Mustafa Kemal ve Birinci Kuvayimilliyecilerin önderliğinde örgütlenen halklarımızın attığı şamarla geldikleri gibi gönderdikleri emperyalistler yeniden pis ayaklarını bastılar ülkemize. Hem de 95 yıl önceki ittifaklarını daha da genişleterek. Memleketin bütün kalelerini zaptederek, bütün tersanelerine girerek, Ergenekon, Balyoz vb. gibi CIA Operasyonlarıyla Türk Ordusu’nu dağıtarak, memleketin her köşesini işgal ettiler emperyalistler 95 yıl sonra.

Birinci Kuvayimilliyecilerin biçip kökünü bıraktıkları Ortaçağcı İrticacılar da 95 yıl sonra daha da güçlüler. Öyle ki Mustafa Kemal’in konutunu işgal edecek, Birinci Kuvayimilliye yadigârı bütün kamu kurum ve kuruluşlarını AB-D Emperyalistlerine peşkeş çekecek kadar güçlüler. İşte böyle bir ortamda 19 Mayıs’ı kutlamak her zamankinden daha anlamlı ve önemli. Aynı zamanda yurtseverliğin de bir gereği.

Halkın Kurtuluş Partisi olarak bu bilinçle ve duygularla 19 Mayıs’ı özüne uygun olarak kutlamak için, Tandoğan’da Anıtkabir’in girişinde, “Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Mustafa Kemal ve En Büyük Müttefiki Lenin” pankartımızla, Parti bayraklarımızla, “Bağımsızlık Benim Karakterimdir” yazılı Kalpaklı Mustafa Kemal olta bayraklarımız ve dövizlerimizle saat 13:00’dan itibaren yerimizi aldık ve bildirilerimizi çok yoğun bir şekilde halkımıza dağıttık. Bir sorun yaşamadık. Halkımız Mustafa Kemal-Lenin pankartını ve vermek istediği mesajı benimsedi, önünde fotoğraflar çektirildi, orada bulunmamızdan dolayı yoğun tebrikler de aldık halkımızdan.

Sorun, TGB’nin saat 15:30 sularında Anıtkabir’in girişine gelmesiyle başladı. Daha doğrusu TGB’ye yön vermeye çalışan İşçi Partililerin provokasyonuyla başladı olaylar. Ses aracı üzerinden daha alana gelir gelmez sanki meydan onlarınmış gibi bir edayla, sanki onlar bir miting düzenlemiş biz onların mitingine gelmişiz gibi, Parti bayraklarımızla birlikte “Bağımsızlık Benim Karakterimdir” yazılı Kalpaklı Mustafa Kemal Bayraklarımızı indirmemiz anons edildi. Bizden 15-20 metre aşağıda stant açan, gelen geçene kurt işareti yapan ırkçı, faşist Gökbörücülere kitleyi alkışlattıran İP’li hainler, kitleyi bize karşı yönlendirmeyi amaçlıyorlardı. Biz indirmedik bayraklarımızı, tepki gösterenlere, gelip indirmemizi söyleyenlerle tartışmaya başladık. Anlattık, bizim kendi eylemimiz bu, sizin miting alanınız değil burası, sizin disipliniz burada sökmez diye. Direnç gösterince böyle gerici ve faşizan bir söyleme, bu sefer ses aracından, acemi futbol amigoları gibi kitleye “indir indir” sloganları attırılmaya çalışılarak, kitle ile karşı karşıya getirilmeye çalışıldı Parti Yöneticilerimiz ve Üyelerimiz. Biz Hikmet Kıvılcımlı’nın öğrencileriyiz. “Vatan aşkını söylemekten korkar hale gelmektense ölmek daha iyidir” diyenbir Usta’nın ve “Cesaret Vatanı”na sahip olmayı onurlu olmanın olmazsa olmaz şartı sayan bir önderin öğrencileri olarak CIA Sosyalistlerine pabuç bırakamazdık. Bırakmadık da. Ankara İl Başkanımız Av. Sait Kıran’ın etrafını, İP’in önde gelenlerinden, isminin önünde eski devrimci olan kaçkının örgütlediği grup çevirdi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayımızın, kadın yoldaşımızın sırtına yumruk atmaya kadar götürdüler işi. Genç arkadaşlarımızın elinden bayraklarımızı almaya çalıştılar. Tabiî ki başaramadılar. Kararlılığımızı gördü öncelikle kitle. Sonra özellikle “indir indir” amigoluğundan sonra genç kitlede tepkiler baş göstermeye başlayınca, İP’li güruh bu sefer geri adım atmaya, “yanlış anlaşıldı, bu slogan doğru değildi” demeye başladı. Kitleden ayrılıp gelenler oldu aramıza. “Bu doğru değil. Ben bunu teşhir edeceğim” diyenler, “Siz her TGB bayrağı taşıyanı İP’li mi sanıyorsunuz?” diyenler yanımıza gelip haklılığımızı kabul ettiler.

Yakın zamanda Silivri’de aynısını yapmaya çalışmıştı İP’li güruh. Orada da benzer provokasyon çabasına girişmişlerdi benzer teranelerle. Orada da yoldaşlarımızın kararlı tutumunu görünce geri adım atmışlardı.

İP’in tarihi ihanet ve provokasyonlarla örülüdür

12 Mart Faşizmi öncesinde nefis savunması yapan devrimcileri “Anarşistlik”le suçlayarak ihbar eden aynı sapkın siyasetti. 12 Eylül Faşizmi öncesi tam 40 gün, mecazi anlamda değil gerçek anlamda 24×40 saat boyunca “Aydınlık”adlı, gerçekte karanlık olan gazetesinde devrimcileri ihbar ettiler. Devrimciler nefis savunması yapıyordu o yıllarda. Hepimiz en çok şehidi o yıllarda verdik. Vurduk, vurulduk ama hep yiğitçe savaştık. İP’in atası “Aydınlık”ın görevi ihbarcılıktı o yıllarda. Filan devrimci, filan olayın failidir, kimliği budur, resmi budur, ikametgâhı budur, olayı şu sokakta işlemiştir, olay şu şekilde işlenmiştir şeklinde “Aydınlık” adlı paçavrada olayların krokili görüntüsünü yayımladılar. Yani böylesine ajanlık yaptı bunlar. Özel Harp Dairesini savundular. Yani Kontrgerilla’nın, Gladyo’nun Türkiye’deki şubesini açıkça savundular. NATO’yu savundular. AB’yi savundular. Avrupa Ordusu’nu savundular. Ve Sosyalist Kamp’a, Sovyetler’e, Küba’ya düşmanlığı temel politika edindiler. 1985’lerde Çin, Sovyet karşıtlığından vazgeçince yani “Sovyet Sosyal Emperyalizmi”tezinden vazgeçince bunlar da vazgeçtiler. Ve ortada birkaç yıl oynadıktan sonra ulusalcı cepheye oynamaya başladılar birden bire. Daha önce faşist ilan ettikleriRauf Denktaş’ı yurtsever, büyük devlet adamı ilan ettiler.

1974’te yayımladıklar TİKP savunmasında Talat Paşa ve İttihat ve Terakki’yi Ermeni Katliamcısı, zulümkâr, halk düşmanı ilan ederken geçtiğimiz yıllarda yine 180 derecelik bir dönüşle Ermeni Soykırım yalanına karşı çıkarak Talat Paşa Komiteleri kurmaktan da geri durmadılar.

Bir CIA Operasyonu olan “Ergenekon Davası” adlı saldırı ilk başladığında, onlarla 40 yıllık yoldaşlık yapan Zeki Sarıhan’ın istifa mektubunda belirttiğine göre, Doğu Perinçek ve PDA avanesi yani İP yönetimi; “Bizim bunlarla ne ilişkimiz olabilir? Biz bunlarla yıllarca mücadele ettik.” diyerek, saldırıya uğrayan yurtseverlere karşı bir tutum sergilemesine rağmen aradan kısa bir süre geçtikten sonra, yine 180 derecelik bir dönüş daha yaparak, bir anda keskin Ergenekon Davası karşıtı oldu. Yani onların amacı, bu CIA operasyonuna hedef olan yurtseverleri, antiemperyalistleri, Mustafa Kemalcileri içtenlikle savunmak değil; burada siyasi bir rant var, o sebeple biz de bu mağdurların yanında yer alıyor görünmeliyiz, anlayışından kaynaklanmıştır. Yani onlar devrimci harekete ilişkin hiçbir konuda samimi, içten, tutarlı değildirler. Onlar her burjuva siyasetçisi gibi siyasi rant peşindedirler.

Önderleri D. Perinçek daha önce,“Türk Ordusu Kıbrıs’ta işgalcidir”diye kitap yayınlamıştı. Fakat sonradan,“Kıbrıs’ı veren Türkiye’yi de verir”diyerek, Kıbrıs’ta hem Türk Ordusu’nun varlığını hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığını çok aktif biçimde savundu.

Yine Perinçek, Silivri’de içerideyken, hapisteyken; “Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan Gladyodur”, diye ifadeler verdi, yazılar yazdı. Dışarıya çıkar çıkmaz bir anda, Fethullah’ın Cemaatine karşı Tayyip Erdoğan’la ittifak edebiliriz, diye açıktan ittifakı savundu.

Yani bu hareketin önderlerinin hayatları bir köşeden karşıt köşeye zıplamalarla geçti. Günlük siyasi rant kaygılarıyla oradan oraya zıplamakla ve bir kalıptan bir kalıba geçmekle geçti bunların ömrü. Ve o yüzden biz bunlara “bin kalıplılar” diyoruz. Bir kalıba girer, sonra bakarsın o kalıptan çıkar bir başkasına girer… Bunların ele alınır, ciddiye alınır bir tarafı yok.

Bu son saldırı girişiminde bulunan İP’li tayfadan bir gencin giderayak söylediği “Sizinle sonra başka yerde yeniden görüşeceğiz” sözüne yanıtımız, “bildiğinizden şaşmayın” oldu. Bu tehditten de anlaşıldığı üzere bu provokasyon girişimi olaya özgü değildir, bilinçli yapılmıştır.

Daha önce defalarca altını çizdiğimiz hususu bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Biz kendini sol diye tanımlayan, sol olduğu iddiasında bulunan hiçbir harekete karşı fiili saldırıda bulunmadık, bulunmayız. Biz mücadelemizi siyasi zeminde yaparız. Bu zeminde kullandığımız tek silah; eleştiri silahıdır. Ancak bize yapılacak her saldırıya misliyle mukabele ederiz, ettik ve edeceğiz de. Bu böyle biline…

Kaldı ki, bu hareketin tabanındaki samimi gençleri tenzih ederek hep söylediğimiz gibi, bizce İP, “sol” saflarda da değildir. 1970’li yıllardan bu yana CIA Sosyalizminin Türkiye’deki temsilcisidir. Karşıdevrimcidir. Kontrgerilla savunucusudur.

Biz bu sebeple 70’lerden bu yana onlarla hiçbir şekilde birlikte iş yapmadık, konuşmadık, görüşmedik. Fakat onlar var diye de 19 Mayıs, 29 Ekim, 23 Nisan gibi, Silivri zindanı önündeki eylemlerimiz gibi eylemlerden de geri durmadık, durmayız. 19 Mayıs 2014

Halkın Kurtuluş Partisi

Ankara İl Örgütü

Print Friendly, PDF & Email