HKP, Milletvekili Ayrıcalıklarının Kaldırılması için Anayasa Mahkemesine Başvurdu

Anayasa MahkemesiMİLLETVEKİLİ AYRICALIKLARINA HAYIR

Bugün olduğu gibi, ortalama ücret alan bir işçiden on-on beş kat, ortalama gelire sahip bir köylüden otuz-kırk kat fazla maaş alan milletvekilleri, halkın dertlerini, çektiği acıları, sıkıntıları asla anlayamazlar. Atasözümüz de der ya; “tok acın halinden anlamaz”, diye. İnsanın empati yapabilmesi için karşısındaki insanın acılarını, sıkıntılarını hissetmesi, yaşaması gerekir. Ancak o zaman devlet yöneticileri halkın dertlerine çareler bulmaya çalışır.

Halkın Kurtuluş Partisi olarak; Emekçi Halkımızın vergileriyle şatafatlı yaşam süren ve sadece kendilerinin değil neredeyse tüm sülalesinin geleceğinin de garanti altına alınması demek olan Milletvekili ayrıcalıklarını, kaldırılması için Anayasa Mahkemesine taşıdık.

Bununla ilgili basın açıklamasını Anayasa Mahkemesi önünde yaptık. “Tüm Milletvekili Ayrıcalıkları Kaldırılsın”, Halk Gibi Yaşamayan Halkın Halinden Anlamaz” ozalitimizle, “Utanın Utanın Asgari Ücret 949 TL” dövizimizle, bayraklarımızla ve sloganlarımızla halkımızın parasıyla sefa sürenleri protesto ettik.

Ankara’dan Kurtuluş Partililer

 

ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA 

Başvuruda  Bulunan: HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ

Vekilleri:  Av. Orhan ÖZER, Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN, Av. Ali Serdar ÇINGI,

Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Azime Ayça ALPEL,

Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN

Kızılırmak Cad. No: 7/9 Kavaklıdere /ANKARA

Konu:  Anayasaya açıkça aykırı olan ve milletvekilleri için bir kısım ayrıcalıklar getiren bir kısım yasa hükmünün iptali istemidir.

A ç ı k l a m a l a r:

7 Haziran 2015 tarihinde Anayasanın 75. Maddesinde belirtildiği şekliyle 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri yapılmıştır. Yapılan seçimler sonucunda yasama görevini yerine getirecek 550 milletvekili belirlenmiştir.

Ancak aşağıda yalnızca bir kısmını belirtebildiğimiz yasalar gerekçe gösterilerek tüm vatandaşlar adına yasama yetkisini elinde tutan kişiler anayasada belirtilen “demokratik hukuk devleti” ilkesini çiğnenmektedirler. Bu ayrıcalık ve imtiyazlar sonucunda eski ve yeni milletvekilleri tüm toplum içerisinde  ayrıcalıklı bir grup halini almaktadırlar. Ömür boyu sürecek hatta öldükten sonra varislerinin de kullanacağı imtiyazlarla kısa bir dönem yaptıkları  görev tüm yurttaşlar için bir yüke dönüşmektedir.

Bu ayrıcalıklarının başında milletvekillerinin aldıkları maaş ve diğer aylık ödenekler gelmektedir. Anayasanın 86. Maddesi ve 3761 Sayılı Yasanın 1. Maddesiyle en yüksek devlet memuru maaşına endekslenen milletvekili maaşları bugün için 15.000 TL olarak uygulanmaktadır. Aynı anda hem emekli aylığı hem de milletvekili maaşı alan vekiller ise aylık 23.190 TL aylık almaktadırlar.

Bu aylık maaşa ek olarak ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine aylık ödenek tutarının yarısı yolluk olarak da ödenmektedir.

3761 Sayılı Yasaya göre parlamenterlerin maaşları görevlerini yerine getirmeseler bile  üç aylık olarak peşin ödenmektedir. Örneğin 24. Dönem milletvekillerine görev yapmamalarına rağmen 1,5 aylık fazladan ödeme yapılmıştır. 15 Nisanda, 15 Temmuza kadar görev yapılıyormuş gibi ücret tahakkuk ettirilmiştir.

Bunun yanında yine özellikle 5510 Sayılı Yasada yapılan değişikliklerle yasama gücünü elinde tutan milletvekilleri kendi lehlerine ancak anayasal ve demokratik ilkelere aykırı şekilde düzenlemelerle emeklilik haklarını düzenlemişlerdir. 5510 Sayılı yasanın 43., Geçici 38 ve Ek 7. Maddesiyle diğer vatandaşların sahip olmadığı haklar parlamenterler için sağlanmıştır.

Bugün itibariyle Milletvekillerinin 2 yıl vekillik görevi yapmaları emeklilik hakkına sahip olmaları için yeterlidir. 25 yıllık bir çalışma hayatı ve yaş sınırını sağlayan milletvekilleri de hem milletvekili maaşı hem de emekli aylığı alabilmektedirler. Bu yöntemle yüzlerce milletvekili, çifte maaş alırken  sade vatandaşın, TC Emekli Sandığından hem emekli aylığı hem de normal maaş alması hukuken mümkün değildir.

Bu maddi ayrıcalıklardan milletvekillerinin yakınları da yararlanmaktadırlar. Örneğin 3671 sayılı Kanunun 7. maddesi gereğince, milletvekillerinin ölümü hâlinde yakınlarına 12 aylık tutarında yardım yapılmaktadır.

Milletvekillerine bunların yanında başka ayrıcalıklar da sunulmaktadır. Bunların bir kısmı;

– 5682 sayılı Pasaport Kanununun 13. maddesi gereğince milletvekilleri ile eş ve çocuklarına “Diplomatik Pasaport” verilmektedir.

– Giderleri devlet tarafından karşılanmak üzere sekreter, danışman ve yardımcı personel sağlanmaktadır. (6253 Sayılı Yasa md 30/3 Kapsamında

– Mecliste sunulan sosyal imkanlardan (lokanta, berber, sağlık merkezi gibi) yararlandıkları gibi Meclis dışında da kamu kurum ve kuruluşların tüm sosyal imkanlarından yararlanabilmektedirler.

– İletişim ve ulaşım konusunda belli miktara kadar ücretsiz hizmet olanaklarından faydalanmaktadırlar.

Dolayısıyla milletvekilleri için belirlenmiş hak ve ayrıcalıklar demokratik bir görevi yerine getiren kişiler için sağlanacak ayrıcalıkları geçmiştir. Antidemokratik yasalar ve uygulamalarla birlikte milletvekilliği, kolay yoldan geçimini sağlama, eşe dosta maddi olanaklar yaratma, çalışmadan emekli olma yoluna dönüşmüştür.

Oysa bu durum anayasamıza ve evrensel anlamda tüm dünyanın kabul ettiği demokrasi anlayışına aykırıdır;

Anayasanın Başlangıç bölümünde; “Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu belirtilmiştir.

Anayasanın 2. Maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” hükmü yer almaktadır.

Anayasanın “Devletin temel amaç ve görevleri” başlıklı 5. Maddesi; “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” şeklindedir.

Anayasanın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. Maddesi ise; “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Denilmektedir.

– Egemenlik başlıklı  Madde 6’da Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamayacağı belirtilmiş ve hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamayacağı düzenlenmiştir.

Bunların yanında Anayasanın “Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırları başlıklı” 65. Maddesinde; “Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.” hükmü mevcuttur.

Buna göre; parlamenterler için üstün ve kazanılmamış haklar sağlamak çabası içine girildiği pek açıktır. Demokratik Hukuk Devleti ilkesini Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayan bir Devlet yapısı içinde Yasama Meclisi üyelerinin “üstünlük ve imtiyaz” istemeleri düşünülemez. Böyle bir isteğe dayanan kanun maddelerinin özellikle Anayasanın 2. maddesindeki Hukuk Devleti ve 10. maddesindeki eşitlik ilkelerine aykırılığı açıktır.

Bir kısmını yukarıda belirttiğimiz Milletvekilleri için belirtilen ayrıcalıklar ve maddi olanaklar eşitlik, adalet ve sosyal hukuk devleti prensiplerine uygun düşmemektedir. Asgari ücretin ülkemizde 947 TL olduğu ve işçilerin %70’ine yakınının bu ücret veya buna yakın bir ücretle çalıştığı düşünüldüğünde sosyal adaletten ne kadar uzaklaştığımız görülecektir.

Milletvekilleri, yasama yetkilerini kullanılarak eşitlik ve hukuk devleti ilkelerini çiğneme pahasına kendileri için imtiyazlı bir konum yaratmışlardır. Bugün bu uygulamalarla adeta millet egemenliği imtiyazlı bir kesimin eline geçmiştir.

Devletin maddi olanakları bu imtiyazlı şahıslar için seferber edilmiş durumdadır. Sınırlı mali kaynaklar milletvekilleri için değerlendirilmektedir. Oysa bu maddi imkanlar ve ayrıcalıklarla daha fazla kamusal hizmet yerine getirmek mümkündür.

Modern bir toplumda milletvekilliği bir “meslek” değildir ve olmamalıdır. Ülkemizde de milletvekilleri, halkın geçici temsilcileri haline gelmeli  ve ortalama gelire sahip bir yurttaştan daha fazla maddi olanaklara sahip olmamalıdır.

Belirttiğimiz ayrıcalıklar daha öncede Anayasa Mahkemesinin önüne gelmiştir. Her seferinde Anayasa Mahkemesi Milletvekillerinin imtiyazlarla donatılmasını Anayasaya ve demokratik işleyişe aykırı bulmuştur. Anayasa Mahkemesinin 1971/44 E., 1986/22 E., 1988/11 E. Sayılı dosyalarda verdiği kararlar hep bu yönde olmuştur.

Ancak ne yazık ki Anayasaya aykırı davranmayı “aklına koymuş” yasama organı üyeleri Anayasanın 86. Maddesini değiştirerek bunu gerçekleştire bileceklerini düşünmüşlerdir. Ancak böyle bir yöntemle, Anayasaya madde ekleme suretiyle  Anayasada yer alan eşitlik ilkesini göz ardı etmek mümkün olamayacaktır. Bu düzenlemeye rağmen, milletvekillerinin emekliliği ile ilgili kanuni düzenlemeler kanaatimizce eşitlik ilkesine ve Anayasa m. 2 ve 153 hükümlerine aykırıdır. Çünkü milletin temsilcilerinin AY m. 10 a rağmen milletten daha iyi emeklilik haklarına kavuşturulmasının Anayasaya ve demokratik hukuk devletine ve eşitlik ilkesine aykırılığının iddia edilebileceği görüşündeyiz. Anayasada milletvekillerinin emekliliklerinin ve özlük haklarının özel bir yasa ile düzenleneceğine ilişkin düzenlemenin varlığı Yasama organına Anayasanın 10. Maddesine  aykırı bir düzenleme yapma hakkı veremeyecektir.

Müvekkil parti, ülkeyi demokratik prensiplerle ve eşitlik ilkesiyle yönetmeye adaydır.

Eşitlik ilkesine aykırılık ve imtiyaz, müvekkil partinin güncel hakkının ihlalidir.

Başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamalar:

Başvurumuzun konusu yasa ve uygulamalar, yukarda açıkladığımız nedenlerle, güncel ve kişisel haklarımızı (tüm vatandaşların haklarını ) doğrudan zedelemektedir. Ancak , herhangi bir resmi kuruma veya yargı merciine yapacağımız başvurumuzun, taraf veya ilgili kişi olmadığımız gerekçesiyle reddedileceği açıktır. Bu nedenlerle bugüne kadar ihlal edilen ve bugünden sonra da ihlal edilmesi olası haklarımızın korunması için doğrudan bireysel müracaat hakkımızın kullanılması bir zorunluluk olmuştur. Dolayısıyla başka bir başvuru yolu tüketilmemiştir.

Sonuç ve İstem:

Belirtilen nedenlerle EŞİTLİK İLKESİNİN İHLALİNİN TESPİTİYLE, Anayasaya aykırı olan;

– 3671 Sayılı TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ÜYELERİNİN ÖDENEK, YOLLUK ve EMEKLİLİKLERİNE DAİR KANUN’un tüm maddelerinin,

– 5510 Sayılı Yasanın 43., Geçici 38 ve Ek 7. Maddelerinin,

– 5682 sayılı Pasaport Kanununun 13. Maddesinin,

– 6253 Sayılı TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI İDARİ TEŞKİLATI KANUNUnun 30/3. Maddesinin Hükümlerinin öncelikle yürürlüğünün durdurulmasını ve iptaline karar verilmesini vekaleten talep ederiz. 21/06/2015

Başvuruda  Bulunan
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
Vekilleri

Av. Metin BAYYAR           Av. Sait KIRAN                 Av. Doğan ERKAN

Print Friendly, PDF & Email