Demek Ege’deki 18 Ada’mız gibi Doğu Akdeniz’deki haklarımızı da satıp geçtiniz, öyle mi Tayyip?…

Demek Ege’deki 18 Ada’mızı Yunanistan’a sattığın gibi, Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığımız içinde yer alan 6’ncı Parseldeki petrol ve doğalgaz haklarımızı da Kıbrıs Rum Yönetimi’ne satıp geçtin, öyle mi Tayyip?

2015 yılı başlarında Davos’ta, Başbakanın Davidson’la Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Anastasiades arasında yapılan bir görüşmede yaptınız bu ihaneti elbirliğiyle.

“Biz buradaki haklarımızdan vazgeçelim, buradaki hidrokarbon rezervleri sizin olsun, siz işletin.”, dediniz.

Siz ne ihanete doymaz ABD işbirlikçilerisiniz yahu…

Ve sen Tayyip; boşuna övünmemişsin meydanlarda, kürsülerde, ekranlarda, “Ben BOP Eşbaşkanlarından biriyim” diye, “Ben bu görevi yapıyorum”, diye…

Şimdi de, o zamanki ihanetini örtbas etmek için tırişkadan hamasi nutuklar atıyorsun, sadece görüntü vermek için o bölgeye sondaj gemileri gönderiyorsun…

Adamlar uluslararası planda anlaşmalarını yapmışlar, işi fiiliyata dökmüşler. ABD Haydut Çakalı başta olmak üzere Avrupa Birliği, İsrail, Yunanistan, Mısır, Ürdün, Kıbrıs Rum Yönetimi anlaşmış buradaki doğal zenginlikleri aralarında pay etmek için.

Sense, bugüne dek izlediğiniz ihanet politikalarıyla ülkemizin ne saygınlığını bırakmışsın, ne güvenilirliğini, ne de eşini dostunu. Bütün Arap Dünyası içinde Türkiye’ye samimiyetle dostluk gösteren ve bunu fiiliyatta ortaya koyan Libya ve Suriye’ye, ABD’li efendilerinin buyruğu üzerine savaş ilan etmişsin, onları sırtından hançerlemişsin.

Bir tek dost bırakmamışsın dünyada be…

En yakınımızdaki kardeş ülke Azerbaycan’ı bile sattın ABD’nin ve İngiltere’nin emri üzerine. Bu kardeş ülkeyi de hançerledin sırtından. Ermenileri tercih ettin onlara.

Ne çok hainsiniz yahu…

Bu Doğu Akdeniz’deki ihanetinizin sözünü Sabahattin Önkibar etti dün. Biz oradan haberdar olduk. Şöyle yazmış Odatv’deki köşesinde:

“Yıl: 2014.

“Doğu Akdeniz ve Ege Petrolleri konusu dünya gündemine gelince Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün dünyaya şu deklarasyonu yayınladı:

“Türkiye ve KKTC kıta sahanlığı sınırları içinde petrol aramak tereddütsüz ve tartışmasız savaş sebebidir…”

“JOE BİDEN – DAVUTOĞLU – ANASTİADES

“Bu net tavır Yunanlılarla Kıbrıslı Rumları çıldırttı derken çok geçmeden şu gelişme oldu.

“Tarih: 2015 Ocak ayı.

“Yer: Davos.

“Dönemin ABD başkan Yardımcısı Joe Biden, Türk Başbakan Ahmet Davutoğlu’na baskı yaptı ve Davutoğlu’nu Rum lider Anastiades ile buluşturdu ki bu buluşma Türk kamuoyu ile basından saklanmaya çalışıldı.

“Peki, bu görüşme niçindi ve hangi kararlar mı alındı?

“4 YILDIR ÜZERİNDE DURULMAYAN ANLAŞMA

“Başbakan Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin 2014 yılında dünyaya deklare ettiği “Türkiye ve KKTC kıta sahanlığı sınırları içinde petrol aramak tereddütsüz ve tartışmasız savaş sebebidir” deklarasyonunu geri çektiği iddia edildi. Ki böyle bir karardan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın haberdar olmaması mümkün müdür kararı siz verin.

“Eğer bu anlaşma doğruysa, Doğu Akdeniz’in petrol ve gazı aslında 2015’de yapılan bu gizli anlaşma ile Rumlara peşkeş çekildi… Şimdi bölgede sondaj yapmamıza dışarıdan gazel okunuyor dememiz işte bundan.”(https://odatv.com/yazar/sabahattin-onkibar/davutoglu-o-anlasmaya-imza-atti-mi-12071914.html)

Önkibar’ın bu yazısını okuyunca, biz de Davos’taki bu ihanet anlaşmasını ilk kez dünyaya duyuran, İngilizce Yayımı da olan Kıbrıs gazetesi “Cyprus Mail”in söz konusu yazısının peşine düştük internette. Gazetenin 7 Mayıs 2017 tarihli sayısında yer alan söz konusu makaleyi arşivinden bulduk.

Makalenin Anlaşmaya ilişkin bölümünün İngilizce metni aynen şu şekildedir:

***

“(…) nobody has asked why Turkey’s response to the announcement of the third licensing round for oil explorations back in 2016 was relatively low-key. At the time, the Turkish foreign ministry issued a one-off statement, as it was expected to do, and forgot about the matter. This was very strange as Block 6, which Turkey has claimed as part of its continental shelf, was one of the three plots on offer. Ankara’s statement at the time said that “much of Block 6 seems to lie at the external borders of the Turkish continental shelf in the Eastern Mediterranean which is registered before the United Nations.”

“Why did the Cyprus government include Block 6 in the third licensing round when it had been informed back in 2014 that this would be considered casus belli by Turkey? And why did Turkey do little more than issue a routine statement?

“The answer can be found in a secret meeting in Davos in early 2015 between President Anastasiades and Turkey’s then prime minister Ahmed Davutoglu. At this meeting, the two agreed that the only way forward was a Cyprus settlement, which would open the way for co-operation on hydrocarbons. The US fully backed this understanding and, with the Cyprus talks between Akinci and Anastasiades that began in 2015 going well, the then vice-president Joe Biden rewarded Anastasiades. At a meeting in Davos in 2016 Biden informed Anastasiades that through the US administration’s intervention Turkey had lifted her objections to the licensing of Block 6. The expression of interest, submitted by Exxon-Mobil, in the third licensing round was part of Biden’s initiative.” (https://cyprus-mail.com/2017/05/07/view-anastasiades-recklessly-broken-deal-turkey/)

***

Metnin Türkçe karşılığı, bu yabancı dili bilen arkadaşların da görüp anladığı gibi, şu şekildedir:

“(…) hiç kimse 2016’da üçüncü kez petrol arama çalışmaları için ruhsatlandırma yapılacağı duyurusu üzerine Türkiye’nin neden görece zayıf bir tepki gösterdiğini sormadı. O zamanlar Türk Dışişleri Bakanlığı, yapmak zorunda olduğu tek bir açıklamayla yetindi ve sonra konuyu unuttu. Bu durum çok ilginçti çünkü Türkiye’nin kıta sahanlığının bir parçası olduğunu iddia ettiği 6’ncı Parsel, arama yapılacak üç bölgeden biriydi. Hâlbuki zamanında Ankara, ‘Birleşmiş Milletler nezdinde kabul edildiği gibi, 6’ncı Parselin büyük bir bölümünün Doğu Akdeniz’deki Türk Kıta Sahanlığının sınırları içerisinde yer aldığı görülmektedir.’ şeklinde açıklama yapmıştı.

“Peki Kıbrıs Yönetimi, 2014 yılında Türkiye tarafından bunun bir savaş sebebi sayılacağı konusunda uyarılmış olmasına rağmen 6’ncı Parseli üçüncü petrol arama çalışmalarına neden dahil etti? Ve Türk Hükümeti neden bu konuda sadece rutin bir açıklama yapmakla yetindi?

“Bu soruların cevabı, 2015 yılının başlarında Davos’ta Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Anastasiades ile Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu arasında gerçekleşen gizli toplantıda bulunabilir. Bu toplantıda ikili, ilerlemenin tek yolunun hidrokarbonlar konusunda işbirliğinin önünü açacak bir Kıbrıs anlaşması olduğu konusunda uzlaştı. ABD bu uzlaşmayı sonuna kadar destekledi ve Akıncı ile Anastasiades arasında 2015 yılında başlayan Kıbrıs görüşmelerinin de iyi gitmesiyle zamanın (ABD) Başkan Yardımcısı Joe Biden Anastasiades’i mükafatlandırmış oldu. 2016 yılında Davos’ta gerçekleşen bir toplantıda, Biden Anastasiades’i, ABD yönetiminin müdahalesiyle birlikte Türkiye’nin 6’ncı Parselde petrol aranmasına ilişkin itirazlarından vazgeçtiği konusunda bilgilendirmişti. Exxon-Mobil’in, üçüncü petrol arama çalışmalarıyla ilgili beyanı Biden’ın inisiyatifinin bir parçasıydı.

***

Kıbrıs Rum Gazetesinin bu haberinden üç gün sonra, Tayyipgiller’in Dışişleri Bakanlığı da mecburen şöyle bir açıklama yapmak durumunda kalır. Açıklamanın İngilizce metni ve iç kamuoyuna yönelik Türkçe metni birbirinden farklıdır.

Dışarıya yönelik İngilizce metin daha yumuşak bir ton taşırken, iç kamuoyuna dönük Türkçe metinse daha sert bir üslup taşımaktadır.

İşte Tayyipgiller’in dışarıya yönelik İngilizce açıklamaları:

“Statement of the Spokesperson of the Ministry of Foreign Affairs, Ambassador Hüseyin Müftüoğlu in response to a question regarding certain statements in an article published in the “Cyprus Mail” newspaper

“An article concerning the Greek Cypriot Administration’s unilateral pursuit of hydrocarbon-related activities in disregard of the inalienable rights on natural resources of the Turkish Cypriot people, published in the GCA’s “Cyprus Mail” newspaper, contained groundless allegations which could be taken to imply that Turkey might have relinquished some of its rights and interests. The faulty assessments in the Turkish media based on these allegations are an exercise in futility.” (http://www.mfa.gov.tr/sc_24_-10-may%c4%b1s-2017_-statement-of-the-spokesperson-of-the-ministry-of-foreign-affairs_-ambassador-h%c3%bcseyin-m%c3%bcft%c3%bco%c4%9flu-in-response-to-a-question-regarding-certain-statements-in-an-article-published-in-the-_cyprus-mail_-newspaper.en.mfa)

Bu metnin Türkçe karşılığı şudur:

“Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Hüseyin Müftüoğlu’nun, “Cyprus Mail” gazetesinde yayınlanan bir makalede yer alan bazı ifadelere ilişkin bir soruya cevaben yaptığı açıklama

“Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gazetesi “Cyprus Mail”de yayınlanan, Kıbrıs Türk Halkının doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını göz ardı ederek Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tek taraflı sürdürdüğü hidrokarbon faaliyetleriyle ilgili makale; Türkiye’nin bazı hak ve çıkarlarından feragat etmiş olması anlamına gelebilecek temelsiz iddialar içermektedir. Türk basınında bu iddialara dayanarak yapılan hatalı değerlendirmeler abesle iştigaldir.”

İç kamuoyuna yönelik Türkçe açıklamaları ise şu şekildedir, Tayyipgiller’in Dışişleri Bakanlığının:

“Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Hüseyin Müftüoğlu’nun “Cyprus Mail” gazetesinde yayımlanan bir makalede yer alan bazı ifadeler hakkındaki bir soruya cevabı

“Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde yayımlanan “Cyprus Mail” gazetesinde, GKRY’nin Kıbrıs Türk halkının Ada’nın doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını göz ardı ederek, tek taraflı olarak sürdürdüğü hidrokarbon faaliyetlerine ilişkin yorumda değinilen, Türkiye’nin hak ve çıkarlarından taviz vermesi anlamına gelebilecek mesnetsiz iddialar tamamıyla gerçek dışıdır. Hayal ürününden ibaret bu yorumları esas alan Türk basınındaki hatalı değerlendirmeler de abesle iştigaldir.” (http://www.mfa.gov.tr/sc-24_-disisleri-bakanligi-sozcusu-buyukelci-huseyin-muftuoglu_nun-_cyprus-mail_-gazetesinde–yayimlanan-bir-makalede.tr.mfa)

İki metini karşılaştırırsak; aradaki ton farkını görürüz. Mesela, İngilizce metinde “buradaki haklarımızdan Davos’ta vazgeçtiğimiz iddiaları ‘hayal ürününden ibarettir’” şeklinde bir ibare yoktur. Yine İngilizce metinde “makale”den söz ediliyor. Türkçe açıklamada ise makale sözcüğü yerine “yorum” sözcüğü yer alıyor.

Ve her iki metinde de bir anlaşmadan söz edilmediğine ilişkin bir iddia yer almıyor. Dolaylı yoldan böyle bir anlaşmanın varlığı, yapılmış olduğu kabul edilmiş oluyor.

“Hayır, biz Anastasiades ile Davos’ta görüşüp Doğu Akdeniz’e ilişkin bir anlaşmada bulunmadık.”, denmiyor. Sadece “Buradaki haklarımızdan feragat etmedik” diyor.

Eee, tabiî “Feragat ettik, biz Doğu Akdeniz’i satıp geçtik” diyecek halleri yok. Öyle olunca da işte böyle laf çeviriyorlar, demagojik bir üslupla kendilerini savunmaya çalışıyorlar, halkımızı kandırmaya, aldatmaya çabalıyorlar.

Siz 2014’te “Burası Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Yönetiminin kıta sahanlığının içindedir. Burada bizim dışımızda herhangi bir ülkenin hidrokarbon arama çalışması yapması, yapmaya kalkışması bizim için savaş sebebidir!” diyorsunuz; karşınızdaki hasımlar 2016’da burada sondaj çalışmalarına girişiyorlar. Yukarıda adını andığımız emperyalist haydut devletler ve bölge ülkeleriyle paylaşım anlaşmaları imzalıyorlar, siz ne yapıyorsunuz?

Sadece zayıf yani düşük tonlu bir kuru gürültü…

Hani savaş sebebi sayardınız böyle bir şeyi?

Kıbrıs Rum Yönetimi gazetesinin iddia ettiği gibi, anlaştınız ve sattınız haklarımızı Davos’ta değil mi 2015 Ocağında?..

Yapımcımız ve efendimiz ABD Emperyalist Haydudu ve AB Haydutları bizi iktidardan düşürmesin diye, onların buyruğuna uydunuz harfiyyen. Ve daldınız ihanet denizine boylu boyunca…

Ondan sonra da kem küm…

Şimdi de zevahiri kurtarmak için, iki sondaj gemisi gönder bölgeye, onlar da sözde sondaj çalışması yapsın.

Her şeyiniz yalan, dümen, riya ve kandırmaca be…

Bir tek konuda bu memleket için, bu halk için olumlu bir işiniz olsun be…

Ne gezer…

Ülkenin dağını taşını, şehrini meydanını parsel parsel paylaşıp sattınız. Yeşilin, ağacın kökünü kurutmaya sanki ant içmişsiniz. Kaç milyon ağaç kestiniz 17 yıldan bu yana Tayyip…

Bunların da hesabı yapılacak. Canına kıydığınız bir tek dalın, bir kök fidanın bile hesabını soracağız sizden!

Ege’deki, Doğu Akdeniz’deki, Kıbrıs’taki ihanetlerinizin de hesabını vereceksiniz!

Suçlarınız saymakla bitmez. Sayfalar almaz, bunları bir bir yazmaya kalksak.

Evet, artık sadık “hülooğğ”cularınız da uyanmaya başladılar giderek, gördüğünüz gibi. Sizin ihanetlerinizi, vurgunlarınızı, soygunlarınızı, hırsızlıklarınızı anlayıp kavramaya başladılar.

Şehit Anneleri Derneği Başkanı şehit anasına bile kendine hakaretten dava açtırmışsın be Tayyip…

Utanır insan be, yüzü kızarır. Ama siz nereden bileceksiniz, askerliğin, şehitliğin onurunu, değerini…

Hangi birinizin oğlu halk çocukları gibi askerlik yaptı?..

Neyse…

Dedik ya, suçlarınız saymakla bitmez, diye…

Bütün mücrimler gibi sizin için de hesap günü gelecek!

İşte TCK burada. Suçlarınızın tamamına ilişkin ceza maddeleri var orada.

Geriye ne kaldı?

Emri, buyruğu sadece hukuktan, Anayasadan, kanunlardan ve vicdanından alan savcılar ve yargıçlardan oluşan mahkemeler. Onlar da oluşacak bir gün. Ve karşısına çıkarılacaksınız bu mahkemelerin. Hiç kaçışınız kurtuluşunuz yok.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

13 Temmuz 2019

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email