Bunlar Türk’e, Kürt’e, vatana, millete kurda, kuşa, ağaca, nehire, göle, denize, dağa, ormana düşmandır…

Şu aşağıdaki resimde suretleri görülen insan sefaletlerinin bir tekinde bile, insani bir his taşıdığına ilişkin bir şey görebilen var mı?

Yok, değil mi?

Bunlar da herkes gibi insan doğmuştu. Fakat içinde bulundukları Sınıflı Toplum bataklığında, hizmetine girdikleri egemen, sömürgen, hain sınıf, bunları insanlıktan çıkardı.

Vicdani ve insani ne varsa ruhlarında, hepsini silip süpürüp, alıp götürdü, yok etti…

Bunlar insana düşman, hayvana düşman, doğaya düşman. İyi olan, güzel olan, doğru olan ne varsa ona düşman bunlar…

Türk’e düşman, Kürt’e düşman, kurda düşman, kuşa düşman, ağaca düşman, nehire düşman, göle, denize düşman, ormana, dağa taşa düşman; velhasıl, doğal olan her şeye düşman bunlar…

İnsan soyunun yüzkaralarıdır aslında bunlar…

CIA, Kaçak Saray’ın Arka Bahçeli’si ve avanesini devşirip hizmetine aldı, on yıllar öncesinde. Bahçelievler’de gencecik yedi TİP’li öğrenciyi canavarca katleden Haluk Kırcı ve onun şefi Abdullah Çatlı, onun yetiştirmeleridir.

O zamanki basının yazdığına göre, altlarındaki araba da bu Arka Bahçeli’ninmiş.

Hatırlanacaktır; bunlar 16 Mart 1979’da İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampusu önünde dersten çıkan öğrencilerin üzerine bomba atarak yedi masum genci de bedenlerini parçalara bölüp katletmişlerdi. Tabiî Kontrgerilla’nın Polis içindeki şefleri de bunların korumalığını yapmıştı.

Bombayı bizzat atan Zülküf İsot adlı MHP’li genç, eylemiyle yol açtığı katliamın şokuna girmiş ve çıkamamıştı. Kandırılmıştı bu genç. Fakat vicdana sahip olduğu için, rol aldığı katliam sonrasında vicdanının kanamasını durduramamıştı. Anadolu’da evine kapanmış, dışarıya çıkamaz olmuştu.

“Ben ne yaptım?” diye dolanıp duruyordu evlerinin içinde…

Sonra bir karara vardı, gidip her şeyi anlatacağım savcılara, mahkemelere, dedi.

Bunu duyan Arka Bahçeli’nin ve o zamanlarki büyük şefi Türkeş’in eli kanlı zebanileri anında harekete geçip bu genci de katlettiler, acımaksızın.

Bunlar, Kahramanmaraş’ta 111 masum canımızı; kadın, yaşlı, çocuk, bebe, hamile demeden bıçaklarla, satırlarla, tüfeklerle, kurşunlarla, tam bir canavarlık örneği sergileyerek katlettiler, inançlarından dolayı.

Güvercin kadar masum olan o zavallı kardeşlerimiz, Ali dostu idiler, Alevi inanca sahiptiler.

İşte sırf bu yüzden, CIA’dan aldıkları emir üzerine bu katliamı yaptı, Kontrgerilla’nın Paramiliter Örgütü MHP ve ona bağlı “Ülkü Ocakları” denen yerde örgütlenmiş katil çeteleri.

Zavallı bir anacık yalvarmıştı bunlara: Hamileyim, hiç değilse karnımdaki bebeğe acıyın, kıymayın bana, demişti. Hiç umurlarında olmadı bu canavarların. Katlettiler onu da, birkaç aylık bebeleri katlettikleri gibi.

Sivas’ta aynı katliamın bir benzerini yaptılar, Çorum’da yaptılar. Onlarca namuslu bilim insanımızı katlettiler. Sanatçılarımızı katlettiler, gazetecileri katlettiler. Genç fidanlarımızı katlettiler…

12 Eylül öncesi, bunların katliamına uğrayan namuslu, masum insanlarımızın sayısı 4 bine yaklaşır.

12 Eylül Faşist Diktatörlüğüne gerekçe oluşturabilecek bir zemin, bir kargaşa ortamı yaratılması gerekiyordu, Kontrgerilla’nın büyük teorisyeni, CIA Şefi David Galula’nın; “Ayaklanmalara Karşı Koyma-Teori ve Pratik”, adlı kitabında ortaya koyduğu tezlere göre.

İşte o ortamı yaratma işini Kontrgerilla, sivil planda bu paramiliter örgüte vermişti. Yani MHP’ye ve ona bağlı çalışan Ülkü Ocakları’na.

Tabiî Kontrgerilla; siyasiler içinde de, hükümet içinde de, devlet içinde de, ordu içinde de, polis içinde de, bürokratlar içinde de örgütlenmişti. Hepsi birbiriyle uyumlu halde çalışıyordu.

Dönemin hain Başbakanı Süleyman Demirel, bunlar her gün 5-10-20 masum devrimci, demokrat, aydın insanımızı katlederken haykırıyordu, utanıp sıkılmadan; “Bana sağcılar da cinayet işliyor, dedirtemezsiniz.”, diye.

Bunların milliyetçiliği filan bütünüyle sahtedir. CIA Milliyetçisidir, NATO Milliyetçisidir, Washington-Pentagon Milliyetçisidir bunlar.

Türklük, Türk Milleti, Türk Vatanı zerrece umurlarında olmaz bunların. CIA, bunları devşirip örgütledi ki ulusal duyguları ve hassasiyeti güçlü olan gençlerimizi kandırıp avlasınlar ve kendi hain amaçları için kullanabilsinler, diye.

Ne zaman ki Antiemperyalist, Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız benzeri bir hareket gelişir, devrimci, demokrat, ilerici bir hareket gelişir, yurtsever, tam bağımsızlıkçı bir hareket gelişir; CIA ve temel örgütü Süper NATO Türkiye’de “Kontrgerilla” adıyla bilinen şubesine hemen “Fire up” (Harekete geçin!) buyruğunu verir.

Bunlar da hemen alçak, kalleş, namussuz ve kanlı eylemlerine girişirler…

Kalleş pusular kurarlar, namuslu insanlarımıza.

His yoksunudur tamamı bunların. Empati yetenekleri yok. Acıma hisleri yok. Ruh dünyaları, içi boşaltılmış bir kabuktan ibarettir.

İşte zaten resimdeki bakışlarından, duruşlarından, suratlarından, bedenlerinden de bu halleri apaçık biçimde görülmüyor mu?

Görülüyor, değil mi…

Bunlar, ünlü Türk Mitolojisi “Ergenekon’dan Çıkış”ın totem hayvanı, bağımsızlığın, cesaretin, gözüpekliğin ve atılganlığın sembolü olan Kurdu, sözde savunur görünürler.

Dikkat ederseniz, Arka Bahçeli bile sık sık parmaklarıyla Kurdu sembolize eden işaretler yapmaktan geri durmaz.

Fakat onların bu Kurt sevgisi de bir sahtekârlıktan başka hiçbir şey değildir…

Tamamen masum, cahil, bilinçsiz Türk Gençlerini kandırmaya, aldatmaya, kendi aşağılık amaçları doğrultusunda kullanmaya yöneliktir.

Kurda karşı zerre miktarda olsun sevgi ve saygı besleyen bir insan, resimde sergiledikleri acımasız katliamı yapabilir mi?

Yapamaz…

Onların donuk bakışlar ve suratlarla, robotlaşmış bedenlerle, arkasında durarak resim çektirdikleri o doldurulmuş kurt başı, bütün iğrenç ruhiyatlarını, bütün açıklığıyla ortaya dökmeye yeterlidir aslında.

Tabiî bakınca görmesini bilenler için, gördüğünü anlayıp kavrayabilenler için…

Yazımızı, ünlü Alman Düşünür Friedrich Nietzche’nin böyleleri için söylediği şu cümleyle bitirmiş olalım:

“Keşke hiç doğmamış olsalardı…” 

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

5 Ocak 2019

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email