BÜTÜN ÇABANIZ BOŞUNA

BÜTÜN ÇABANIZ BOŞUNA

Direnen ve mücadeleyi yükselten halklar karşısında yenilmeye mahkûmsunuz

NATO; insanlığın Sosyalizme ulaşmasını engellemek, uluslararası Parababalarının Dünya Halklarının aleyhine olan çıkarlarını korumak amacıyla, 1948 yılında kurulan Emperyalist bir savaş örgütüdür.

NATO; kurulduğu tarihten itibaren, bünyesinde gizli olarak faaliyet gösteren Süper NATO yani Kontrgerilla eliyle, Dünya Halklarına kan kusturdu, gözyaşı döktürdü, zulmetti ve insanlığı yoksulluğa ve açlığa mahkûm etti.

NATO; emperyalistlere karşı direnen, mücadele eden halklara karşı yapılan katliamlarla anıla geldi 1948’ten bugüne. Portekiz’in Faşist Salazar Ordusu Mozambik’te, Angola’da NATO silahlarını kullandı mazlum halklara karşı. Yugoslavya, Afganistan, Irak ve bugün Libya Halkını, Emperyalistlerin aşağılık çıkarları uğruna katletmekten hiç çekinmedi bu kirli savaş örgütü.

NATO; Sosyalist Kamp’ın dağılmasından sonra emperyalistlerin “Büyük Ortadoğu Projesi”nin uygulanmasında karşılarına çıkan antiemperyalist direnç noktalarının kırılması ve antiemperyalist mücadelenin önlenmesi stratejisi doğrultusunda kirli faaliyetler için dünyanın her yerinde görev yapan halk düşmanı kanlı bir örgüttür.

Ülkemiz, Halkların düşmanı olan bu emperyalist örgüt NATO’ya, yerli satılmışlar tarafından 1952’de dâhil edildi. Böylece emperyalistlere karşı ilk başarılı Kurtuluş Savaşı’nı vermiş olan Türk Ordusu, NATO Ordusu’na dönüştürüldü. Yerli Parababaları ve DP İktidarı, ABD’ye yaranmak ve NATO’ya kabul edilmek için Kore’ye asker göndermiş, Türkiye’den binlerce kilometre uzakta Mehmetçikler şehit verilmişti. Dünyada ilk başarılı Kurtuluş Savaşı’nı vermiş olan halkımızın çocukları, yine Ulusal Kurtuluş Mücadelesi veren başka bir halkın üzerine emperyalistlerce gönderilmişti.

Kurtuluş Savaşı’yla mazlum halklara örnek olan ülkemiz, halk düşmanı emperyalist örgütlerin üyesi haline getirilmiştir. Ülkemiz, emperyalistlerin iğrenç çıkarlarına alet edilmiştir;  Somali’de, Kore’de ve Afganistan’da…

Ve bugün yine Ülkemiz Libya’da Emperyalistlerin iğrenç çıkarlarına alet edilmeye çalışılıyor. Türk ve Kürt Mehmetçiklere kardeş Libya Halkını vurması emrediliyor. Bu emri vermek ve Mehmetçikleri cepheye sürmek için “mutabakat” sağlamak üzere NATO Avrupa Kuvvetler Komutanı Oramiral James Stavridis ülkemize kanlı ayaklarını bastı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, Türkiye’nin ABD’nin “koruyucu güç/hami devleti” rolünü kabul ettiği için “çok müteşekkir” olduğunu söylüyor. Bu rol yetmiyor ABD ve AB Emperyalistlerine. İleride girişilecek kara harekâtında Mehmetçikleri savaş alanına sürmenin pazarlığını yapmak üzere gönderiyorlar komutanlarını. Libya Halkının kanı üzerine iğrenç pazarlığa tutuşacaklar Halk düşmanı Tayyipgiller’le. Daha doğrusu emirlerini sıralayacaklar AB-D Emperyalistleri, Tayyipgiller de güçlü bir “Sağol Komutanım” diyerek hizaya geçecekler.

NATO sözcüleri dünden, daha Hükümet bir açıklama yapmadan, Libya’ya yönelik silah ambargosunu denetleme görevine Türkiye’nin 5 gemi ve bir denizaltı ile katılacağını söylediler. Hükümet de bir açıklama yaparak, NATO sözcülerinin açıklamalarını doğruladılar ve bu konuyla ilgili olarak Meclise “tezkere” getireceklerini açıkladılar… Libya Halkına silah doğrultmayacağız diyerek esip gürleyen Tayyipgiller, Haçlı Ordusunun Libya açıklarındaki deniz misyonuna, Müslüman kanı dökmek üzere en büyük katkıyı yapıyor. AB-D Emperyalistlerine kul köle olan Tayyipgiller, 23 Mart 2011 tarihi itibariyle Haçlı Seferine katılmak üzere tezkereyi Meclise sundular. Ve bir kez daha ne kadar sadık hizmetkâr olduklarını tüm dünyaya göstermiş oldular.

“Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Uğur Yiğit, Deniz Kuvvetlerine bağlı 2 savaş gemisinin Libya açıklarında olduğunu, 2 geminin de Libya’ya doğru yola çıktığını açıkladı. Oramiral Yiğit gemilerin tezkere çıkar çıkmaz göreve başlaması için bugün bölgeye hareket ettiğini belirtti.” (Hürriyet, 23 Mart 2011)

Gördüğümüz gibi, NATO emir veriyor, gemiler harekete geçiyor, Meclis ise konuyu daha görüşecek…

Kim yönetiyor Türkiye’yi?

Tayyipgiller mi, NATO mu?..

ABD Askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmeleri için secdeye duran, bütün ülkelere son 50 yıldır demokrasi götürdüğüne inanan, Körfez Savaşı’nda Müslüman Irak Halkının işini daha kısa sürede bitirmek için Meclisten tezkerenin geçmesi için canhıraş çalışan Tayyipgillerden farklı bir davranış beklenemez.

Ama AB-D Emperyalistlerinin, onların yerli uşaklarının bütün çabaları boşuna.

Halk bir zalim iktidara karşı, “Ey zalim!”, diyerek ayağa kalkar ve meydanları doldurursa onun karşısında hiçbir güç duramaz… Hiçbir sömürücü iktidar, halkın bu şahlanışı karşısında tahtını koruyamaz…

Arap Halkları gücünü gördü. Gücünü ortaya koydu ve onun başarısını gördü. Zaferini gördü. Eğer herhangi bir zamanda yeniden böyle bir eyleme girişirse başarabileceğini, kazanabileceğini gördü. Halk gerçek anlamda özgüven kazandı. Özgüven ki, bütün mücadelelerde işin olmazsa olmazıdır. İşte bu kazanım her şeyden önemlidir. Bunu Arap Halkı yaşadı ve gördü.

Dünyada ulusal kurtuluş mücadelesini ilk olarak zaferle taçlandırma onuruna sahip bu halk da 1920’lerde gücünü gördü ve tüm dünyaya gösterdi. Eninde sonunda vereceği İkinci Kurtuluş Savaşı’yla yarım kalan kurtuluşunu tamamlayacak ve zafer kazanacaktır. 85 yıl önce kovduk yeniden geldiler, yerli uşakları sayesinde. Ama bu sefer gelmemek üzerine göndereceğiz AB-D Emperyalistlerini ve yerli uşaklarını inlerine. Buna inancımız tam. 24.03.2011

Emperyalizmin Savaş Örgütü NATO Ortadoğu’dan Defol!

Kahrolsun ABD-AB Emperyalizmi!

                                                                                          HKP GENEL MERKEZİ

Print Friendly, PDF & Email